Bahçelievler Katliamı'nın faillerinden Haluk Kırcı: ''İntikam istedik''
Ankara'da 1978 yılında 7 TİP'li gencin öldürülmesi olayının faillerinden Haluk Kırcı, "Bahçelievler Katliamı'nı neden gerçekleştirdiniz?" sorusuna "Biz oraya katliam yapmak için gitmedik. İntikam için gittik" dedi.
Ankara'da 1978 yılında 7 TİP'li gencin öldürülmesi olayının faillerinden Haluk Kırcı, Haber Global'de Jülide Ateş'in sunduğu 40 programında soruları yanıtladı. Kırcı, "Bahçelievler Katliamı'nı neden gerçekleştirdiniz?" sorusuna, "Sanki bu ülkede tek bir tane katliam yaşanmış, başka hiçbir şey olmamış gibi insanlara yedirilmeye çalışılıyor. Biz oraya katliam yapmak için gitmedik. Bizim 1 gün önce Ankara'da 2 tane arkadaşımızı öldürmüşlerdi. Bunun intikamı için gittik." ifadelerini kullandı.
8 Ekim 1978 günü Bahçelievler Katliamı'nda 7 Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi genci öldürmekten hüküm giyen Haluk Kırcı, Haber Global'de yayınlanan Jülide Ateş'in sunduğu 40 programında soruları yanıtladı.
"Abdullah Çatlı ile nasıl tanıştınız?"
Rahmetli Çatlı ile tanışmam 1976'ya gider. O zaman tiyatro oyunu sahneye koyacağız. Bir sahnede solcuların kullandığı afişler olması lazım. Dolayısıyla Erzurum'da biz bunu bulamayız. Geldik, o zaman Zafer Pasajı vardı Kızılay'da. Oradan, onlardan alacağız. Dolayısıyla Ülkü Ocakları Genel Merkezi'ne gittik. O zaman rahmetli Muhsin Başkan Ülkü Ocakları Genel Başkanıydı, Abdullah Çatlı da yönetim kurulu üyesiydi. İlk defa ben Abdullah Çatlı'yı orada gördüm. Afişleri aldık oynadık.Orada tanıştık. 76 sonunda lise mezunu oldum. Erzurum'da okumak istemedim. Ankara'ya geldim. Amacım Tiyatro okumaktı. Olmadı. Çatlı ile dostluk hayatımız başladı. Ölene kadar da devam etti. Arkasında büyük mücadele bırakarak rahmetli oldu gitti.
"Bahçelievler Katliamı'nı neden gerçekleştirdiniz?"
Bu çok uzun bir hikayedir. Sanki bu ülkede tek bir tane katliam yaşanmış, başka hiçbir şey olmamış gibi insanlara yedirilmeye çalışılıyor. Biz oraya katliam yapmak için gitmedik. Bizim 1 gün önce Ankara'da 2 tane arkadaşımızı öldürmüşlerdi. Bunun intikamı için gittik. Orada 5 kişi değil 2 kişi yaşıyordu. O zamanki İşçi Partisi şimdiki değil bu yanlış anlaşılmasın. O zaman partinin başında Behice Boran vardı. Bana göre Sovyetlerin beşinci gücüydü. Türkiye'de gizlileştirilmiş Komünist partiydi. Katliama giderseniz elinizde makinalar olur. Bizim elimizde 2 tabanca vardı. Biz o şekilde gitmedik. Türkiye'de tek katliam Bahçelievler olmadı. Bunu sağ da yaptı sol da yaptı.
"Bahçelievler Katliamı'nı gerçekleştirdiğinize pişman mısınız?"
Ben şahsi olarak hiçbir şekilde iç dünyamda bunun sıkıntısını yaşamıyorum. Çünkü ben gerçekçi bir adamım. O günün ideolojik kavgaları bizi oraya sürükledi. Bir realite var. Bu çağın algoritmasıyla o olaylara bakamazsınız. İki bin den fazla ülkücü şehit oldu. Bizi ideolojik çağın kurbanları yaptılar. Pişmanım desem ne çözülecek. Bizim kavgamız insanları öldürmek olmadı.
"Sizi suç işlemeye kim teşvik etti?"
Beni kimse etkilemedi. Ben buna inandım. İnanmış insan atomdan daha tehlikeli. Ülkede bir komünist işgalin olabileceğine inanmıştım. Ben değerlerimin ortadan kaldırılacağına inandım. Ben katil değilim. Ben vahşi bir insan değilim.
Kızıma gelmeden belki bana şunu sorarsınız diye "Ben nasıl bir babayım" diye sordum. Kızım bana, "Aşırı rahat, iyi bir babasın" dedi. İnsanların algılayamadığı şu, ideolojik çağın getirdikleri bunlardı. Ben Türk İslam Kültürü'nden gelen neyin ne olduğunu bilen biriyim. Ben kendimi cephedeki asker gibi hissediyordum.
"Sizi kimler, ne için kullandı?"
Dünyada bir güç var. Fransız, Vietnam gibi ülkelerin gençlerine dayattıkları gibi bize de dayattılar. Bu ideolojik çağda biz önümüzü perdeye açtıkları için eylem moduna geçtik. Masalarda çok tartışmak istedik ama yapamadık. Bir ideolojik deli gömleğini bize giydirdiler. Şimdi de dijital çağ yaratarak gençleri mahvedecekler. Toprak ve bayraktan koparıyorlar.
"Oyun masasını kim ya da kimler kurdu?"
Dünya savaşı sonrası dünyada yeni bir organizma çıktı. İki kutuplu bir dünyada Türkiye'de yerini aldı. Bu sofrayı onlar kurdu. Türk Milliyetçiliği bir hayat tarzıdır, ideoloji değildir.
"Kendinizi kahraman olarak mı görüyorsunuz?"
Asla. Tarih insanı kahraman ya da hain yapar. Ben ülkücüyüm. Beni katil olarak görebilirler, nefret edebilirler. Doğal şeyler. Bana kimse kahraman gözüyle de bakmasın. Tarihin yargılarına ben bişey yapamam. Hayatımda kimseye yanlış yapmadım. Kahramanlık ucuz bir şey değil. İnanmıştık, yaptık.
"Abdullah Çatlı idam edilmenizi nasıl engelledi?"
Bunu ben demedim. Abdullah Çatlı yurt dışına firar etmişti. Avrupa'da biz bunlara hamle yapalım. ASALA tarafından bir çok kişi katledildi. Abdullah Çatlı'ya böyle bir teklifle gidiliyor. O da yaparım ama şartlarım var. Şarlarında "Bizim arkdaşlarımız var asılmasın. İdamlar durdurulsun. Ülkemize rahat dönelim" Onlar da bunu kabul ediyorlar. Orada Fransız istihbaratı Çatlı'ya tezgah kuruyor. Orada oyun bitiyor. Burada beni ve arkadaşlarımı korumak adına teklife böyle cevap verdi.
"Abdullah Çatlı bu ülkeye ne kattı?"
Çok şey kattı. Bir kere Polat Alemdar değil. Severek evlenen ve iyi bir babadır. İki çocuğu varken kavga vermiş bir adamdır. 2015'ten beri kızlarıyla birlikte Nevşehir'de organize ediyorum. Orada ilgi olmadığı için Nevşehirlilere serzenişte bulundum.
"Emniyet ve asayiş şube müdürünün yardımıyla mı firar ettiniz?"
Ben asla ve asla ve namusum şerefim adına yemin ederim ki Allah'ın yardımı ve kendi cesaretimle oradan kaçtım. 1 hafta emniyet nezaretinde yaşadım. İnfaz bürosunun altında hücrede kaldım. Ramazan ve oruç tutuyorum. Kaçtığım gün üzerinden aldıklarını verdiler. 5 tane polisin nezaretinde Avcılar savcılığına gittik. Savcı "Dosya henüz gelmedi, muhafaza edin" dedi. İftara 20 dakika kala geri döndük. Polisler oruç tutuyor, emniyet bomboş gibi bir şey. Kaç gündür kuru ekmek ile iftar yaptım. Oradaki polislere dedim ki "Size para vereyim yemek söyleyin. Birlikte iftar yapalım." Olur olmaz derken parayı verdim. Orada masa ve sandalye var kış günü üzerimde paltom var. Paltoyu kafama geçirdim iftarı bekliyorum. Gözüm daldı. Bayan avukat, "Müvekkilimle görüşmek istiyorum" dedi. İftara yakın vakit olduğu için olmaz dediler. Kadın ısrarcı olunca götürdüler. Sonra uyandım. Elimi yüzümü yıkamak için izin istedim. Olur dediler. Meydana çıktım. Kimse benle ilgilenmedi. Polislerin benzin aldığı bir kapı vardı ben oraya hızlı hızlı yürümeye başladım. Oradaki nöbetçilere selam verdim. Adamlar beni tanımadı gömlekli kravatlı paltolu biriyim. Oradaki taksiye "Beni havalimanına atarmısın" dedim. Bindik gittik. Oradaki kimsenin haberi bile yok.
"Eşinize firardayken mi aşık oldunuz?"
Hayır. 1991'de 3713 sayılı yasanın 1. maddesinde idam cezasını almış kişiler 10 yılını tamamladıysa tahliye edilirler diye. O tahliye neticesinde cezevinden tahliye oldum. Evlenmeye niyetim yoktu. Alparslan Türkeş'in doktoru Selim Kaptanoğlu, Erzurum'dan milletvekili adayı oldu.Birlikte gittik. Çocukluk arkadaşım Haluk, onun baldızı benim hanım. Benim hanımım gerçek bir kahraman ki bana evet dedi. Eşim ülkücü. Evlendik. Evlenirken firar falan değildim. Halka açık düğün yaptım. Evlendikten 20 gün sonra özel bir kararla aranmam çıktı.
"Sizi kim koruyor?"
Korunan adam 27 yıl hapis yatar mı? Ömrünün yarısı firar geçer mi? Özal bu yasayı barış süreci olarak başlattı. Benim bütün hayatım zehir oldu. Yanlış tahliye edildi diye bir şey yok. Hakim yapabilir mi bunu? Hayatını kaydırırlar.
"Mehmet Ağar neden nikah şahdinizdi?"
Mehmet Ağar'ı ben tanımam. Benim oradaki arkadaşlarım vardı davetiye görtürmeye gittim. Protokole de verdin mi dedi? Yok dedim. Gittik dağıtırken. Mehmet Ağar bacanağımı tanıyordu. Düğün günü Mehmet Ağar'ın geleceğinden haberim bile yoktu. Otururken bir baktım hareketlenme oldu. Görünce tebrik edeyim diye gelmiş. Oradan arkadaşlar "Şahitlik yapar mısın" demiş. O da tamam demiş. Adam beni tanımıyordu bile.
"Mehmet Ağar sizden oy konusunda yardım mı istedi?"
Mehmet bey, Erzurum'da sevilen sayılan biri. Erzurum'dayken bana dediler ki Elazığ'a gideceğiz. Orada onu destekleyeceğiz. Ben de dedim ki "Bingöl üzerinden gideceksek gidelim" Bir arkadaşımın ailesi Bingöl'deydi. Ailesini görüp ziyaret etmek istedim. Onlar da "Tamam" dedi. Sadece ben değil birçok insan gitti. Akşam bizi kabul edebildi. Lobide 15 dakika sohbet edildi. Biz başka otele gidip yattık, kalktık, gittik.
"Sizce derin devlet var mı?"
Ben derin devlete inanmıyorum. Devletin derin aklı olur. Devletin dinamitleri olması gayet doğaldır. Yerin altında bir mahsev olup kimse ülke geleceğini konuşmuyor. Derin aklın olduğuna inanıyorum. Bu "Haluk Kırcı'yı koruyayım ya da başka şeyler yapayım " diye değil. Böyle olursa Devletin ciddiyeti olmaz.
"Hayatınızda hiç yalan söylediniz mi?"
İnsanız söyledik. Keşke söylenmese ama gerçeklik bu. İnsanın yapısında var yalan söyleriz. Zaman zaman yalanı şöyle deseydim de diyebilirsiniz.
"Susurluk kazası bir operasyon muydu?"
Abdullah Çatlı hayatında benim bildiğim mafya vari ne yapmış? Biri çıkıp da bunu desin. Allah rızası için söyleyin. Kendi hayatı için şunu yapmış diyin. Kazanın bir operasyon olduğunu düşünmüyorum. Bazen de olabilir mi diye düşünüyorum. Kalkıp da kaza operasyondu demem için elimde veri olmalı. Bu bir operasyon şeklinde yapıldıysa ölene kadar olayın üstüne giderim. Böyle bir şey varsa Abdullah Çatlı'nın intikamını almadan ölmem.
"Kayıp Susurluk çantası sizde mi?"
Bunu ben icat ettim. Sorguda bana baskı yapıyorlar. Ben de orada "Ne sorup duruyorsunuz. Bulun Abdullah Çatlı'nın çantasını sırlar ortaya çıksın" dedim. Abdullah Çatlı gibi bir adam böyle bir çanta taşır mı? Ben baskıdan böyle bir hikaye uydurdum. O çanta büyüdü büyüdü mahkemeye kadar geldi. Adam çanta taşımayı seviyordu.
"Abdullah Çatlı yaşıyor mu?"
Keşke yaşasaydı. Allah rahmet eylesin. Cenazesini alan biri olarak söylüyorum. Morga kadar ben getirdim. Arandığım için orayı terk ettim. Yüzünde hiçbir iz yoktu. Kaza esnasında başına gelen darbeyle beyin kanamasından vefat etti.
"Abdullah Çatlı, MİT adına mı çalışıyordu?"
Hayır. Abdullah Çatlı'nın bir merkezle çalışması mümkün değil. MİT'çilerle bir irtibat var. MİT kimseye böyle bir yetki veremez. Siz Sağlık Bakanlığı adına doktorluk yapabilir misiniz?
"Çiller Örgütü üyesi misiniz?"
Bunları anlamak için cuntaları anlamak lazım. 89-96 MİT raporularına bakarsanız ortadaki tabloyu net olarak görürsünüz. Güvenlik büroksasinin olduğu yerde bunlar oluyor. Özer Çiller böyle bir şey yapacak biri olmadı. Kaynak olsun ben de diyeyim böyle bir şey vardı. Bu deli uydurması.
"Mafya mısınız?"
Ben bu soruyu kendime hakaret sayarım. Ben Türkiye'de mafya olduğunu da düşünmüyorum. Burada kabadayılar var. Çıkar ve arkadaşlık grupları olabilir. Kavgalar olabilir. Mafya demek başka bir şey. Yurt dışındaki mafyayla Türkiye'de mafyaya dair tek bir şey göremezsiniz. Bunlar kabadayı.
"Fethullah Gülen size para yardımı yaptı mı?"
Ben, ne adamlarıyle ne örgütüyle tek bir alışverişim olmadı. Okullar konusunda yaptıklarıyla ilgili hasetle baktığım olmuştur. Yabancı birinin 10 kıta İstiklal Marşı'nı okuduğunda ağladığım olmuştur. Benin FETÖ ile ya da onun gibi örgütlerle bir araya gelmem için geçmişimi silmişimdir.
"Fethullah Gülen ile iş birliği yaptınız mı?"
Ben hayatımda iyi veya kötü bu örgütle ilişkim olmadı. Ben ülkücülükten başka hiçbir şey yapmadım. Madem bu adamlar bu kadar güçlüydü. Yıllarım neden hapishanede geçti?
"ABD'nin sizi kullandığını düşündünüz mü?"
Türkiye bir tehlike içinde. Bunu da onlar yarattı. Biz inanmış samimi insanlarız. ABD'nin hiçbir çıkarına hizmet etmedim.
"Muhsin Yazıcıoğlu'nu kim öldürdü?"
Müthiş bir güvenilir biriydi. Muhsin başkan güvenilir kişi olduğu için ortadan kaldırıldı.Birileri cemaatle ilgili bilgileri Muhsin başkana verdi, o da bi yerde tuttu ya da paylaştı. Bunlar da F-16 uçaklarıyla ortadan kaldırmak istedi. Ben de cemaatin yaptığına inanıyorum. Bu devletin kayıtlarında mutlaka vardır. Muhsin Başkanı FETÖ'cüler şehit etti.
"Hiç solcu arkadaşınız var mı?"
Var. Kimsenin dünya görüşü, bu ülkeye zarar vermiyorsa beni ilgilendirmez.
"Meral Akşener'i gelecekte MHP Genel Başkanı olarak görüyor musunuz?"
Meral Akşener bunu kendi de istemez. Kadının yılları kavgayla geçti bir kere fiziki gücü daha kaldırmaz. İnsanların birleşmesi ve parti başına geçmesi zorla olmaz. Ülkenin başına bir şey gelirse zaten bu her şekilde olur. Bu ülke menfaati için mücadele verdik. Siyaseten kavga edebilirler.
"Can Dündar'a saldırının azmettiricisi Ergün Celep'le ilişkiniz nedir?"
Ergün Celep'i tanımam. Bir gün bir düğüne gittim. Orada bir çocuk benimle fotoğraf çekinmek istedi. Çekindim. Can Dündar'a ne yapmışlar ya? Gidip vurmuşlar. Ben azmettirsem gidip öldürttürürüm. Meşhur olmak için yapılan bir şey. Can Dündar bu memlekette öyledir böyledir tartışırsın. Ama gazeteci öldürmek nedir?
Abdi İpekçi öldürüldü, iki ülkücü gazeteci İsmail Gerçeksöz diğeri de Fedai Coşkuner öldürüldü. Biri de çıkıp öldürüldü desin. Ama kimse bilmiyor. Ülkede sadece ülkücüler gazeteci öldürdü. Nerede Fedai Coşkuner? Bizim de canımız yandı.
Can Dündar solcu, Türkiye'nin aleyhine çalışıyor. Herkesi rahatsız ediyor. Ben niye gidip vurayım. Devlet var devletin gücü var. Devlet gidecek Can Dündar'ı bulup getirecek yargılayacak. Gidip vurmak aptallık.
"İdam cezasını onaylıyor musunuz?"
Ben onaylıyorum. Çocukların ırzına geçen, hamile kadının ırzına geçen birinin bu toplumda ne işi var ya? Öyle acı şeyler var ki. Kendi öz kızının ırzına geçenler var. Bunların bu toplumda yaşamalarına gerek yok.
HALUK KIRCI KİMDİR?
Haluk Kırcı (d. 1958, Erzurum), 8 Ekim 1978 günü Bahçelievler katliamında yedi Türkiye İşçi Partisi üyesi genci öldürmekten hüküm giyen ve 28 Mayıs 2010 tarihinde tahliye edilen kişidir.
Kırcı, 1958 yılında Erzurum'da doğdu. Ülkücü çevrelerde "İdi Amin" lakabı ile tanınır. 8 Ekim 1978 günü Ankara'nın Bahçelievler semtinde yedi Türkiye İşçi Partisi üyelerinin öldürülme eylemlerinin sanığı olarak hakkında arama kararı çıkartıldı. 12 Nisan 1988'de Bahçelievler katliamı davasında idama mahkûm oldu. 16 Temmuz 1989 tarihinde Bursa Cezaevi'ndeki açık görüşte, üzerinde "Ali Ekinci" sahte kimliği ile firar teşebbüsünde bulundu.
Çıkarılan infaz kanunundan yararlandı ve 26 Nisan 1991 tarihinde Bursa Cezaevi'nden şartlı olarak tahliye edildi. Ancak her idamı için ayrı hesaplanması gereken süre henüz tamamlanmadığından tekrar aranmaya başlandı.
Kırcı firarda iken 1 Ağustos 1992'de Erzurum'da evlendi. Nikâh şahitliğini dönemin Erzurum Valisi Mehmet Ağar yaptı.
25 Ocak 1996'da İstanbul'da yeniden yakalandı ve aynı gün firar etti. O zamanki emniyet müdürünün bu firarda yardımlarının olduğu iddia edilmektedir.
Kırcı, sağlık sektöründe faaliyet gösteren çok sayıda şirkete ortak oldu. 10 Ocak 1999'da, İstanbul terörle mücadele ekiplerinin bir operasyonu ile yakalandı. 8 Şubat 1999'da İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılanmaya başladı.
Ömer Lütfü Topal cinayetinden beraat eden Kırcı, Susurluk çetesine üye olmak suçundan 4 yıl hapse mahkûm oldu.
18 Mart 2004'te ikinci kez yanlışlıkla tahliye edilen Haluk Kırcı, Bahçelievler’de öldürülen öğrencilerin avukatlarının itirazı üzerine aranıyordu.
Yanlış infaz hesabı nedeniyle serbest bırakılan ve ardından kaçtığı Ukrayna'da yakalanan Haluk Kırcı, sorgusunun ardından kesinleşmiş hapis cezaları nedeniyle 4 Şubat 2005 günü Kartal Cezaevi’ne gönderildi. 28 Mayıs 2010 tarihinde tahliye oldu ve 8 Şubat 2011 tarihinde tutuklandı. 4 Şubat 2014 tarihinde yeniden tahliye oldu.
Alparslan Türkeş'in vefatı üzerine kendisinin ve yakın arkadaşlarının yaşadıklarını kodlama isimlerle "Çapraz Biçildi İsyanlarım" kitabında anlatmıştır.
BAHÇELİEVLER KATLİAMI NEDİR?
Bahçelievler Katliamı, Türkiye'nin yakın tarihindeki bir katliamdır. 8 Ekim 1978 günü Ankara'nın Bahçelievler Mahallesi'nde Türkiye İşçi Partisi üyesi Latif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses, Osman Nuri Uzunlar, Serdar Alten, Faruk Ersan ve Salih Gevence isimli gençlerin öldürülmesi. Olayın failleri Abdullah Çatlı,Haluk Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu, Bünyamin Adanalı, Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kadri Kürşat Poyraz'dır.Kurbanların biri havluyla boğularak, dördü kafa hizasından kurşunla, diğer ikisi de Eskişehir yolunda öldürülmüştür.