Bahçeli'den cinsel istismar tasarısıyla ilgili sert sözler
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında tu. Bahçeli hem hükümete hem de CHP'ye sert eleştiriler yöneltti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, cinsel istismar suçunda mağdur ile failin evlenmesi durumunda cezanın ertelenmesini öngören yasa teklifine tepki göstererek, "Bu önergeyi veren AKP'li milletvekillerinin hiç mi vicdanı sızlamadı, yürekleri nasıl el verdi? Söz konusu önerge tecavüzcülere af vaat etmektedir" dedi. "İğrenç yaratıklara can simidi uzatılmaktadır" diyen Bahçeli, "Herkes vicdanını yoklasın; çocuktan gelin olur mu? Cinsel istismar suçlularından mağdur mu çıkar? Şu anda cezaevinde önergenin yasallaşmasını bekleyen ve cinsel istismardan hüküm giymiş hangi hatırlı kişilere, kokuşmuşlara af vaat edilmektedir?" diye sordu. Bahçeli, "AKP'lilere çağrıda bulunuyorum. Komisyona almakla yetinmeyin, tümden geri çekin" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, AKP grubunda, yasa teklifini komisyona geri çektiklerini açıklamıştı. Yıldırım, "Cumhurbaşkanımızın geniş mutabakat çağrısı, gerekse de muhalefet partilerine kendi önerilerini geliştirmeleri için zaman tanıması bakımından bu tasarıyı komisyona alıyoruz. Komisyonda herkesin görüşleri dikkate alınarak değerlendirilip, bu konu çözüme ulaştırılacaktır" demişti.
Bahçeli, 'FETÖ' soruşturmalarına ilişkin olarak, "Milli eğitim sistemi resmen yaprak dökümü yaşayıp, on binlerce öğretmen kâh FETÖ'cü, kâh PKK'lı diye suçlanırken Yurtta Sulh Konseyi hakkında milletimize hâlâ bilgilendirme yapılmamıştır. Öğretmene güç yetiyor da, siyasetteki FETÖ'cülere niye dokunulmuyor?" eleştirisini yöneltti. Bahçeli, "Bu sulandırmanın, savsaklamanın gayesi nasıl izah edilecektir. Bilmediğimiz bir müdahale mi vardır: Yurtta Sulh Konseyi'nin tepe kadrosunu ne zaman duyacağız, ne zaman idam sehpasına çıkaracağız" ifadesini kullandı.
Bahçeli, AKP'nin sunduğu yeni anayasa taslağına ilişkin olarak, "Anayasa değişikliğini dar kapsamda tutmanın yararlı olacağı kanaatindeyiz. AKP'nin değişiklik önergelerini genel olarak makul buluyoruz, her maddeyi müzakere ederek mutabakata varmak zorundayız. MHP, milletinin sesini duymaktadır" dedi.
Bahçeli, CHP'ye yönelik ağır eleştirilerde bulunarak, "CHP düşe kalka, ine çıka PKK'nın bagajı altındadır. CHP'li yöneticiler vatana böldürmeyeceğiz sözünü Adana'ya saklamasınlar, ya birbirlerinin yüzüne söylesinler, cesaretleri varsa HDP'li arkadaşlarına haykırsınlar. Görünen o ki HDP, CHP içine kaçmıştır" görüşünü dile getirdi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şöyle:
Bugünkü ülke tablosu içinde, öğretmenlerimizin mutlu olduğunu hiç kimse iddia edemeyecektir. Eğitim politikasındaki açmazlar öğretmenlerimize yansımakta, yankıları her alanda hissedilmektedir. Özellikle darbe kalkışmasıyla birlikte MEB'in kimlerin eline düştüğü gün yüzüne çıkmıştır. Şimdiye kadar 30 bini aşkın öğretmen memuriyetten çıkarılmış, 10 bine yakın öğretmen açığa alınmış, ihraç edilip mesleğe dönen öğretmenlerin sayısı ise sınırlı kalmıştır. Şunu belirtmek isterim ki hainden öğretmen çıkmayacak, gerçek öğretmenlerden de hain olmayacaktır.
"Öğretmene güç yetiyor da, siyasetteki FETÖ'cülere niye dokunulmuyor?"
Öğretmen kılıklı teröristlerin, MEB'den ayıklanması namusun temizlenmesinin gereğidir. Öğretmen, geleceği planlayan mimardır, bu kadar önemli, bu kadar değerlidir. Bir terör örgütü hesabına çalışarak küçücük çocuklarımızın kalbini ele geçirenlerin hesabı sorulacaktır. FETÖ ve PKK'lı oldukları gerekçesiyle ihraç edilen öğretmenler emanete hıyanet etmişlerdir. Ne var ki, sırf malum bankayla zorunluluktan dolayı işlem yaptı diye, dershanelerinde görev aldı diye FETÖ'cü damgası vurmak, itibarından ve ekmeğinden etmek yanlıştır. Tasvip etmesek de yasal sendikalardan birine üye olmanın bir memuru suçlu yapmayacağı açıktır. Bir öğretmen ByLock kullanıyorsa gereği mutlaka yapılmalıdır, buna diyeceğimiz bir şey yoktur. Örgüt üyeliği teşkil edilmişse cezasını çekmelidir, itirazım yoktur. Cüzdanında 1 dolar taşıyan, FETÖ'nün hedefleri uğruna çalışan öğretmenlere en ufak bir müsamaha gösterilmemelidir. Çünkü 15 Temmuz'da 241 vatan evladına FETÖ'cü alçaklar acımadılar. Bunlara acırsak, biz de acınacak hale düşeriz. Aslı olmayan ihbarlarla, FETÖ ile bağı olmayan memurları işten atmak, hukuki ilkelere ters düşmektir. Milli eğitim sistemi resmen yaprak dökümü yaşayıp, on binlerce öğretmen kah FETÖ'cü kah PKK'lı diye suçlanırken yurtta sulh konseyi hakkında milletimize hala bilgilendirme yapılmamıştır. Öğretmene güç yetiyor da, siyasetteki FETÖ'cülere niye dokunulmuyor? Niye bunların üzerine gidilmiyor.
Çaycı, çorbacı biliniyor da hatırlı ve yüksek mevkilerde bulunmuş veya bulunan FETÖ'cülere niye sıra gelmiyor, adalet bunlara niye uğramıyor? Bu sulandırmanın, savsaklamanın gayesi nasıl izah edilecektir. Bilmediğimiz bir müdahale mi vardır. Yurtta sulh konseyinin tepe kadrosunu ne zaman duyacağız, ne zaman idam sehpasına çıkaracağız. 15 Temmuz'dan sonra milli eğitimin ne hale düşürüldüğü anlaşılmıştır. KHK'larla 2011'de kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına yeniden geçilmiştir. Bize göre atanamayan bir tek öğretmen kalmamalıdır, bu çile artık kökten bitirilmelidir. Öğretmen sayısındaki azalma d dikkate alındığında atanamayan öğretmen sorunu tümüyle çözülmelidir. Sözleşmeli öğretmenlerin mülakatla alınması, mülakatta gayriciddi siyasi soruların sorulması, KPSS'de yüksek puan öğretmenlerimizi mağdur etmiştir. Kayırmanın revaçta olması, torpillilerin öne çıkması milli eğitimi tümden güvenilmez bir hale getirebilir. Sözleşmeli öğretmenlerin daimi kadrolara geçirilmesi, özür grubu tayinleriyle ilgili sorunların çözülmesini, ek ders ücretleriyle eğitim ve öğretim tazminatlarının yükseltilmesini, terfi sistemini liyakat ve başarı sistemine göre yapılmasını, emekli öğretmenlerin beklenti ve taleplerine kulak verilmesini, öğretmenlerimizin ekonomik durumlarının layık oldukları seviyeye ulaştırılmasını istiyor, bekliyor ve bunun için mücadele edeceğimizi ilan ediyorum. Unutmayınız ki demirin kerteği neyse yiğidin sözü odur.
Değerli arkadaşlarım, ülkemiz uzun süredir karmaşık olayların baskı ve kuşatması altındadır. Irak ve Suriye'deki derin çatlaklar manevra alanımızı daraltmaktadır. Siyasi ve ekonomik gerginlikler Türkiye'nin önünü tıkamaktadır. Son günlerdeki döviz kurundaki anormal oynaklıklar, milletimizin refah seviyesini düşürmektedir. Türk Lirası değer kaybetmektedir. Dolardaki yükselişin tehlikeli boyutlara ulaştığını hem görmek, hem önlem geliştirme mecburiyeti vardır. Başka ülkelerin paraları da değer kaybediyor diyemeyiz. Meksika pezosu değer kaybediyorsa, bu Türk Lirası'nın da değer kaybetmesine mazeret oluşturamayacaktır. FED'in muhtemel faiz artırımı ya da ABD'nin yeni başkanının politikaları Türkiye'yi etkiliyorsa ekonomik bağımsızlığımızın seviyesini konuşmak zorundayız. Döviz yükselirken Türk Lirası inmektedir, finans istikrarının korunması daha da zorlaşacaktır. İthalat bağlanacak, külfet ve maliyeti artacaktır. Fren tutmayan dolar artışı zam ve vergi olarak vatandaşımızı kavrayacaktır. Enflasyon canavarını dizginlenememesi sıkıntı vericidir, orta ve dar gelirli vatandaşlarımızın alım gücünü düşürmekle kalmayıp, yoksulluğu derinleştirmiştir. Maaşlar erimektedir, kötümserlik yayılmaktadır. Cari açık daha da azacak, bütçe açığı tekrar nüksedecektir. Aş ve iş sorunları patlayacak, dünkü rehavetin bedeli millete patlayacaktır. Başbakan'ın "Size ne dolardan, iner de çıkar da" sözü yanlıştır. İnen aslında bellidir, istikrar ve güven yerlerde sürünmektedir. Açlık, yokluk, rekorlar kırmakta, devamlı yukarılara tırmanmaktadır. Yüzde 3.2'lik büyüme ile birlikte 2017'de planlanan 4.4'lük büyüme şimdiden tartışmalı boyutlara uzanmıştır. Nasıl ulaşılacağı bilinmeyen bir sorudur. Dolardaki dalgalanma, orta vadeli programın omurgasını çökertmiştir. "Türkiye'nin ekonomisi sağlam" demekle sorunlar bitmiş olmayacaktır. Herkesin tenceresi kapalı kaynar, dişten artan yoktur, kapalı kaynayan tencerelerin içinde hayal kırıklıkları, umutsuzluklar vardır. Dövizdeki artış her vatandaşımızı vurmaktadır. Geçen hafta toplanan EKK toplantısı, somut bir adım atmamış, dar alanda kısa paslaşmalarla vaziyeti idare etmiştir. Enflasyonu durdurup, büyümeyi kamçılamayı düşünenler durumları tekrar düşünmelidir. Faiz artışı, dövizdeki ilerleyişi durduramayacaktır.
Ülkemizin güvenli liman olmaktan çıkması ekonominin dönen çarklarına çomak sokmaktadır. İhtiyacımız olan, yeni ve yerli ve milli bir ekonomi modelidir. Türk milletinin geleceği sıcak para odaklarına, faiz ve rant lobisinin icazetine bırakılmamalıdır. Bağımsız ekonomi, bağımsız Türkiye demektir. Tam tersini savunanlar sömürgeciliğin tutsaklarıdır. Alın terimizi, ahlak ve insanlıktan nasiplenmemiş, köken ve kimlik endişesi taşımayan küresel timsahların eline bırakamayız. Hükümete, milletin çıkarlarını düşündükten sonra desteğimiz tamdır. Biz krizlerden medet umup, "Hükümet kaybetsin de nasıl kaybederse kaybetsin" anlayışında değiliz. Bu itibarla ekonomik yenilgimizi gözleyenlere, milletçe aynı refleksi göstermekten başka yolumuz yoktur. Milli bir ekonomi üreten, geliştiren, yatırım ve tüketim ölülerini rasyonel eşitliklerde planlayan, milli ve manevi özellikleri baz olan ekonomidir. Milli ekonomi, FED'e göre açılıp kapanmayan bir yapıdır.
"AKP, cinsel istismar önergesi ile hangi hatırlı kişilere ve kokuşmuşlara af vaat etmektedir?"
Değerli milletvekilleri; ahlaki çürüme toplumu ayakta tutan değer ve dinamikleri tepeden tırnağa tehdit etmektedir. Allah korkusunun kalmaması, sosyal düzen ve dengeyi bozacak insanları birbirine düşürerek anarşiyi teşvik edecektir.
Suçlular aklanarak ne adalet sağlanacak, ne milli ahlak korunacaktır. Günlerdir cinsel istismar konusunu tartışıyoruz. Geçtiğimiz perşembe gece yarısı, bir grup AKP'li milletvekilinin verdikleri skandal öneriyi o günden bu güne konuşuyoruz. Bir defa bu önergenin safında durmak, çocuklara kıymış sapıkları selamlamak, onlarla aynı kümeye girmek demektir. Esef ve endişe verici önergede cebir, tehdit, hile ve iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16 Kasım'a kadar işlenen cinsel istismar suçlarında ceza geri bırakılır denmektedir. 16 Kasım'a kadar cinsel istismarı yap, sıkıyı görünce evlen, bu adaletin temini yoktur. Kadın dernekleri ve benzeri STK'lar haklı ve yerinde tepkilerini isabetle göstermişlerdir. Cebir, tehdit ve hile veya iradeyi sakatlayan bir başka neden olmadan taciz ve tecavüz nasıl gerçekleşecektir? Medeni kanuna göre çocuk sayılan bir evladımızın istismara uğraması nasıl sıradan ve normal görünecektir? Çocuğun rızası olsa ne olur olmasa ne olmasa ne yazacaktır. Bu önergeyi veren AKP'li milletvekillerinin hiç mi vicdanı sızlamadı, yürekleri nasıl el verdi? Söz konusu önerge,, tecavüzcülere af vaat etmektedir. İğrenç yaratıklara can simidi uzatılmaktadır. Herkes vicdanını yoklasın; çocuktan gelin olur mu? Cinsel istismar suçlularından mağdur mu çıkar? Şu anda cezaevinde önergenin yasallaşmasını bekleyen ve cinsel istismardan hüküm giymiş hangi hatırlı kişilere, kokuşmuşlara af vaat edilmektedir?
AKP'nin vicdan sahibi ve ahlaklı milletvekilinin bu önergeye destek vermeyeceğini bilmektedir. Çocuklara, kadınlara şiddet uygulayan, cinsel saldırılarda bulunan haysiyetsizlere değil af getirmek, bunların kafalarına hukukun demir yumruğunu indirmek milli ahlakın gereğidir. Çocuklarımızı soldurmayacağız, onların tecavüzcülere bırakmayacağız. AKP'lilere çağrıda bulunuyorum; komisyona almakla yetinmeyin, tümden geri çekin. Boş tartışmalarla Türkiye'yi boğmayın, her bir milletvekili çocukların haklarını müdafaa edecektir. Bırakınız haramzadeleri, harama ortaklık yapanları. Biz helalden yana duralım, onları önce Allah'a sonra milletin vicdanına bırakalım gitsin.
"AKP'nin anayasayla ilgili değişiklik önergelerini genel olarak makul buluyoruz"
AKPnin anayasa değişikliği taslağının partimize ulaştığını sizlerle paylaşmıştım. Bize sunulan taslak metin üzerinde çalışmalarımızı tamamladık. Pek tabii ki değişiklik önerileri arasında onayladıklarımız oldukları kadar itiraz ettiklerimiz vardır. Fiili tıkanıklıkların hukuki müdahaleyle aşacağımızı düşünüyoruz. Partimizi temsilen görevlendirdiğimizin bir arkadaşımızın AKP'li bir arkadaşla görüşmeye geçip, titizlikle çalışıp, orta yol bulacağına inanıyoruz. Anayasa değişikliğini dar kapsamda tutmanın yararlı olacağı kanaatindeyiz. AKP'nin değişiklik önergelerini genel olarak makul buluyoruz, her maddeyi müzakere ederek mutabakata varmak zorundayız. MHP, milletinin sesini duymaktadır.
"CHP düşe kalka,
ine çıka PKK'nın bagajı altındadır"
Biz sabah başka akşam başka olanlardan değiliz, ne diyorsak yaparız. Yaptığımızı da bozkurt gibi savunuruz. CHP'nin yöneticilerinin gıybet ve dedikoduya çakılmaları kendileri adına talihsizliktir. Bize yönelik savurdukları ucube benzetmeler, mesnetsiz iddialar sahiplerine aynen dönecektir. Kılıçdaroğlu kavga istediğimizi söylüyor, bildiği olsa gerektir. Bilgiyi ispatlaması gerekmektedir. Sayın Kılıçdaroğlu bizi tanımıyor, bu doğaldır. Doğal olmayan, konuşma ve uzlaşmaya dayalı 47 yıllık bir hareketi kendi gibi görmesidir. Kavga gibi bir arayışımız yoktur, olursa da elimizden geleni ardımıza koymayacağız. Sakal bıyığa denk olmayınca berber ne yapsın, söz eylemi doğrulamayınca adam neylesin.
CHP vatanı böldürmeyeceğiz diyorlar, Adana'ya gideceğiz diyorlardı, İstanbul Kartal'a çıkarma yapmışlar. HDP-DHKP-C gibi bölücü oluşumlarla sırt sırta veren CHP'yi Adana'da beklerken İstanbul'da görmemiz bir pusula yanlışlığı değildir. CHP "Adana bahane, Kartal şahane" diyerek suç üstü basılmıştır. CHP düşe kalka, ine çıka PKK'nın bagajı altındadır. CHP'li yöneticiler vatana böldürmeyeceğiz sözünü Adana'ya saklamasınlar, ya birbirlerinin yüzüne söylesinler, cesaretleri varsa HDP'li arkadaşlarına haykırsınlar. Görünen o ki HDP, CHP içine kaçmıştır.