AYM'den işe iade davalarında her şeyi değiştirecek karar
Anayasa Mahkemesi, işten çıkarılan üç işçinin açtığı işe iade davalarının 2 yıl 5 ayda sonuçlanmasını ‘makul sürede yargılanma hakkının ihlali’ saydı ve işçilere tazminat ödenmesine karar verdi.
Anayasa Mahkemesi'nden itiraz süreçleriyle birlikte uzayan işe iade davalarına ilişkin kritik bir karar çıktı.
Bir firmanın Ankara şubesinde çalışan Atakan M., Bahar Ö. ve Semra M. şubenin kapatılması gerekçe gösterilerek işten çıkarıldı. Bunun üzerine 3 çalışan, Ankara 11. İş Mahkemesi’nde 18 Ekim 2016 tarihinde ayrı ayrı işe iade davası açtı. Mahkeme, 10 Temmuz 2017 üç davacının işe iadelerine karar verdi. Mahkeme, kısa kararlarında, karar kesinleştikten sonra işe başlatılmamaları halinde dört aylık ücret tutarındaki işe iade tazminatlarının, boş geçen süre için dört aylık ücretlerinin ve diğer haklarının davalı işverenden tahsil edilerek davacılara verilmesine hükmetti.
Atakan M., Bahar Ö. ve Semra M., geçen süreye rağmen mahkeme tarafından gerekçeli kararların yazılmadığı iddiasıyla 07 Haziran 2018 tarihinde AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. Mahkeme, gerekçeli kararı 20 Eylül 2018 tarihinde yazdı.
KARAR 3 YILDA KESİNLEŞTİ
İşveren tarafı ise bu gelişme üzerine 10 Ekim 2018 tarihinde mahkemeye temyiz dilekçeleri verdi. İşverenin temyiz talepleri, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi’nin 11 Aralık 2018 tarihli kararıyla reddedildi. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi de 7 Mart 2019 tarihli kararıyla işverenin temyiz taleplerini reddetti. Böylece kararlar kesinleşti.
HER BAŞVURUCUYA TAZMİNATA HÜKMETTİ
Bunun üzerine başvuruyu değerlendiren AYM, ‘makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine’ ve Atakan M., Bahar Ö. ve Semra M.’e ayrı ayrı 8 bin 750 TL tazminat ödenmesine hükmetti. AYM kararının gerekçesinde şunları belirtti:
“Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunmasıdır. Hukuki uyuşmazlıkların çözüm sürecini uzatarak çoğu zaman elde edilecek hükmün yararını ortadan kaldıran bir yargılama, adaletin yerine getirilmesindeki etkililiğe ve güvenliğe zarar verecektir. Ancak makul sürede yargılanma hakkı bakımından uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir.
Kanun koyucu, iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliği ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturmuş ve iş davalarının konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır. Özellikle işe iade davalarında yargılamanın uzaması her iki taraf için de hukuki belirsizliğin devamına sebep olduğundan, bu davaların ivedilikle sonuçlandırılması ayrı bir öneme sahiptir. Bu durum, iş sözleşmesi feshedilen fakat bir an önce eski işine dönme beklentisi taşıyan ve bu yüzden yeni bir işe başlamakta tereddüt eden işçi açısından önemli olduğu gibi, sözleşmesini feshettiği işçi yerine yeni bir işçi istihdam ederek iş organizasyonunu tamamlamak isteyen işveren açısından da önemlidir. Dolayısıyla iş sözleşmesinin feshine ilişkin uyuşmazlıkların kısa sürede sonuçlandırılması hem çalışanın hem de işverenin yararınadır.
Başvuruya konu olayda 18.10.2016 tarihinde açılan davaların 07.03.2019 tarihinde onama kararıyla kesinleştiği, yani yargılamaların üç dereceli yargılama sisteminde yaklaşık 2 yıl 5 ay sürdüğü anlaşılmıştır. Başvuruya konu davaların hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi ölçütler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzak olduğunu söylemek mümkündür. Bunun yanında yargılamalarda dört duruşma neticesinde davaların açılmasından 9 ay sonra kısa karar tefhim edilmiş ise de tefhim tarihinden gerekçeli kararların yazılmasına kadar 1 yıl 2 ay 10 günlük süre geçmiş olup, bu durum tek başına yargılama sürecinin uzamasına neden olmuştur.” (