AYM'den bir emsal karar daha
Anayasa Mahkemesi, savcılık tarafından "kovuşturmaya yer yok" denilen cezavinde intihar için emsal karar verdi.
Anayasa Mahkemesi psikolojik sorunları olan ve cezaevinde jiletle her iki bileğini de kesen hükümlünün tek kişilik odaya konularak çamaşır ipi satın almasına izin verilmesinin bir muhakeme hatası veya ihmal olarak değerlendirilemeyeceğini belirtti. İlk intiharından 12 gün sonra kendini asarak öldüren tutuklunun yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Cumhuriyet gazetesinden Esra Alus'un haberine göre Anayasa Mahkemesi 2008 yılında "Kasten öldürmek suçun"ndan tutuklanarak Sakarya L-Tipi Kapalı İnfaz Kurumunda tutulmaya başlayan ve cezaevinde kendisini çamaşır ipiyle asarak intihar eden F.K'nın abisi R.K'nin bireysel başvurusu hakkında karar verdi. Başvurudan 5 yıl sonra, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine karar verildi. İntiharın ardından ise dönemin savcısı kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti.
Kararda dikkat çeken ifadeler ise şöyle:
"Somut olayda F.K'nin tutuklu olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda, akıl hastalığı bulunan ya da sürekil sorun çıkaran kendisini sağa sola ve duvara vurarak vücuduna zarar verebilecek durumda bulunan veya krize giden hükümlün ve tutukluların sakinleyene kadar veya bir sağlık kuruluşuna sevk sevk edilincaye kadar tutuldukları içinde ranza dahi bulunmayan halıfileks kaplı iki oda bulunduğu anlaşılmaktadır. F.K'nin ilaçla psikolojik tedavi görmesine, daha önce kendisini jiletle ve daha da önemlisi her iki kol bileğini keserek 15 Aralık 2008 zarar vermesine rağmen bu odalara konulmamıştır. Tek kişilik odaya konulmuş ve çamaşır ipi satın almasına izin verimmiştir. Bu durum basik bir muhakeme hatası veya ihmal olarak değerlendirilez..."
Olay kararda şöyle özetlendi:
Başvurucunun kardeşi F.K. kasten öldürmek suçundan 12/05/2008 tarihinde tutuklanarak ceza infaz kurumuna konulmuştur. F.K. kısa süre sonra devlet hastanesinin psikiyatri polikliniğinde muayene edilmiş ve "psikotik özellikli duygudurum bozukluğu" tanısıyla kendisine bazı ilaçlar reçete edilmiştir.
F.K. bir süre sonra “madde kullanımına bağlı psikotik bozukluk” tanısıyla ruh sağlığı ve sinir hastalıkları hastanesine sevk edilmiş ve mahkeme kararıyla yaklaşık iki ay burada kalmıştır. Anılan hastane tarafından düzenlenen raporda, F.K.nın yedi sekiz yıldır uyuşturucu ve uyarıcı haplar kullandığı, üç dört yıldır sokaklarda yaşadığı, kendi kendine konuşmak ve içine ilaç katıldığını söyleyerek yemek yememek gibi davranışlarının bulunduğu, bir süre farklı hastanelerde madde bağımlılığı ve psikotik bozukluk tanısıyla yatarak tedavi gördüğü ifade edilmiş ancak ceza sorumluluğunu etkileyecek nitelikte herhangi bir akıl hastalığı veya zayıflığının bulunmadığı belirtilmiştir.
Bir süre sonra bir eğitim ve araştırma hastanesinin psikiyatri polikliniğinde muayene edilen F.K.ya “antisosyal kişilik bozukluğu” ve “bipolar bozukluk” tanısı konmuş ve bazı ilaçlar reçete edilmiştir.
F.K. daha sonra ceza infaz kurumunda iken 15/12/2008 tarihinde her iki kol bileğini kesmiştir. Aynı koğuşta kalan bazı hükümlü ve tutuklular kendilerini tedirgin ettiği gerekçesiyle F.K.nın koğuşlarından alınmasını talep etmişlerdir. 16/12/2008 tarihinde tek kişilik odaya alınan F.K. aynı gün "ihtiyaç istem fişi" ile başka şeyler yanında çamaşır ipi talep etmiş, bunlar ceza infaz kurumu yetkililerince temin edilmiştir.
17/12/2008 tarihinde saat 01.00 sıralarında başka koğuşta kalan ve F.K.nın durumundan şüphelenen diğer tutuklu ve hükümlülerin acil durum butonuna basmaları üzerine olay yerine gelen infaz koruma memurları çamaşır ipiyle pencere demirine asılı vaziyette FK.nın cesedini bulmuşlardır.
Aynı gün saat 02.00 sıralarında ölüm olayından haberdar edilen Cumhuriyet savcısı derhâl soruşturma başlatmış, olay yeri incelemesi ve ölü muayene işlemi yapmıştır. Adli Tıp Kurumunca düzenlenen otopsi raporunda inceleme konusu ipin mukavemeti bakımından ası olayında kullanılmasının mümkün olduğu ve ölümün ası sonucu meydana geldiği belirtilmiştir.
Soruşturma kapsamında Cumhuriyet başsavcılığı tarafından bazı infaz koruma memurları ile hükümlü ve tutukluların tanık sıfatıyla ifadeleri alınmıştır. Başsavcılıkça kamera görüntüleri üzerinde de inceleme yaptırılmıştır. Cumhuriyet başsavcılığı 15/7/2010 tarihinde, ceza infaz kurumunun olay tarihindeki 1. müdürünün 12/8/2010 tarihinde ise 2. müdürünün şüpheli sıfatıyla ifadesini almıştır.
Cumhuriyet başsavcılığı 18/9/2013 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Bu karara karşı yapılan itiraz ise 7/1/2014 tarihinde ağır ceza mahkemesince reddedilmiştir.
Başvurucu psikolojik sorunları olan kardeşi hakkında gerekli tedbirler almayan ceza infaz kurumu yetkililerinin ihmali bulunmasına rağmen haklarında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ve etkili soruşturma yürütülmemesi nedenleriyle F.K.nın yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin değerlendirmesi
Devletin, bazı özel koşullar altında, kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı yaşamı korumak amacıyla gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü de bulunmaktadır. Ceza infaz kurumlarında ve devletin kontrolü altında bulunan diğer alanlarda gerçekleşen ölüm olayları için de geçerli olabilecek bu yükümlülüğün ortaya çıkması için yetkililerin kendi kontrolleri altındaki bir kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk olduğunu bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit etmek, böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekir.
Olayda F.K., birkaç kez psikiyatri polikliniğinde muayene olmuş ve hastalığının tedavisi için kendisine çeşitli ilaçlar reçete edilmiştir. Ayrıca F.K., akıl hastası olup olmadığının tespiti için yaklaşık iki ay ruh sağlığı ve sinir hastalıkları hastanesinde kalmıştır. F.K. en son her iki kol bileğini kesmiştir. Bu nedenle yetkililerin F.K.nın kendini öldürme riskini taşıdığını bilmedikleri söylenemez. Dolayısıyla somut olayın koşullarında F.K.nın sağlığının korunması ve kendisine zarar vermemesi açısından yetkililer tarafından gerekli önleyici tedbirlerin alınması gerektiği açıktır.
Ceza infaz kurumunda, akıl hastalığı ya da diğer nedenlerle kendisine zarar verebilecek durumda bulunan hükümlü ve tutukluların sakinleşene kadar veya bir sağlık kuruluşuna sevk edilinceye kadar tutuldukları, özel olarak tasarlanmış iki oda bulunduğu anlaşılmaktadır. F.K. psikolojik tedavi görmesine ve kendisine zarar vermesine rağmen bu odalara değil, tek kişilik başka bir odaya konulmuş ve kendisinin çamaşır ipi satın almasına izin verilmiştir. Anılan hususlar basit bir muhakeme hatası veya ihmal olarak nitelendirilemeyeceği gibi F.K.nın sağlığının korunması ve kendisine zarar vermemesi için gerekli önleyici tedbirlerin -öncelikler ve kaynaklar ölçüsünde- alındığından da söz edilemez.
Yaşamı koruma yükümlülüğünün maddi boyutunun ihlal edildiğine karar
Cumhuriyet başsavcılığı, çamaşır ipi satılmasının mevzuata uygun olduğu ve F.K.nın intihar ettiği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Ancak söz konusu karar verilirken basit bir muhakeme hatası veya ihmal olarak nitelendirilemeyecek somut olayın bir önceki başlık altında yer verilen koşulları değerlendirilmemiştir. Anayasa Mahkemesi açıklanan nedenlerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.