AYM'den flaş karar !

Anayasa Mahkemesi, özel muayenehanesi olan doktorlar ve öğretim görevlileri için kararını verdi.

Anayasa Mahkemesinin muayenehanesi bulunan veya özelde çalışan öğretim üyelerinin bu faaliyetlerini üç ay içinde sonlandırmasını öngören düzenlemenin iptaline ilişkin gerekçeli kararı Resmi Gazete'de yayımlandı

Anayasa Mahkemesinin, "Tam gün yasası"ndaki muayenehanesi bulunan veya özelde çalışan öğretim üyelerinin bu faaliyetlerini üç ay içinde sonlandırmasını zorunlu kılan düzenlemenin iptaline ilişkin gerekçeli kararı Resmi Gazete'de yayımlandı.

CHP, 6514 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.

Kamuda çalışan doktorların muayenehane açamayacağını ve belirli koşullar dışında özelde çalışamayacağını öngören hükümlerin iptal istemini reddeden Yüksek Mahkeme, muayenesi bulunan ve özelde de çalışan öğretim üyelerinin bu faaliyetlerini 3 ay içinde sonlandırmasını zorunlu kılan düzenlemeyi ise iptal etmişti.

Kararın gerekçesinde, anayasanın, devlete kişilerin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmelerini sağlamak için sağlık kuruluşlarının hizmetlerini düzenleme, denetleme ve organize etme görevleri verdiği belirtildi.

Bu görevlerin zorunlu ve pozitif yükümlülükler olduğu vurgulanan gerekçede, devletin bu haklardan yararlanmayı artıracak önlemler almakla mükellef kılındığı anımsatıldı.

En temel haklardan sağlıklı yaşam hakkı ile bunun sürdürülmesindeki yeri tartışmasız olan hekimin statüsünün de bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.

Bu kapsamda devletin, hasta-hekim ilişkisini düzenleyebileceği, hekimlerin hastalarını gereği gibi takip edebilmeleri için önlemler almak amacıyla çalışma koşullarını yeniden belirleyip bazı kayıtlara tabi tutabileceği ifade edilen gerekçede, şöyle denildi: "Bu bağlamda kanun koyucu dava konusu kurallarla kamu ve özel sağlık hizmetlerinin ayrı organize edilmesi temelinde, kamu ve özelde mesleğini icra eden hekimler için ayrı çalışma sistemleri öngörerek kamuda çalışan hekimlerin çalışma koşullarına bazı sınırlamalar getirmiştir. Bu sınırlamalarla kamuda çalışan hekimlerle tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olan öğretim elemanları tarafından verilen sağlık hizmetinin daha etkin, verimli ve kaliteli olarak sunulmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu amacın söz konusu sağlık hizmetlerinden yararlanan hastaların yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını geliştirme amacını korumaya yönelik olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Kişilerin maddi ve manevi varlıklarını geliştirebilmelerinin, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam sürebilmelerinin başlıca şartları, ihtiyaç duydukları anda sağlık hizmetlerine ulaşıp bu hizmetlerden yeterli ölçüde yararlanabilmeleri olduğu kadar daha kaliteli bir sağlık hizmetine ulaşıp bundan verimli ve etkili şekilde yararlanabilmelerinin de sağlanmasıdır. Dolayısıyla kaliteyi ve verimi artırmak suretiyle kamuda daha iyi bir sağlık hizmeti sunulmasının sağlanması amacıyla yasalaştırılan dava konusu kurallarda kişilerin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesi hakkına aykırı bir yön olduğu söylenemez." Gerekçede ayrıca, dava konusu kuralların kişilerin ihtiyaç duydukları anda sağlık hizmetine ulaşıp bu hizmetlerden yararlanabilmesine engel teşkil etmediği, sadece kamuda çalışan hekimlere yönelik sınırlama getirdiği bildirildi.

Bilimsel ve idari özerkliğin, öğretim elemanlarının çalışma koşullarına ilişkin düzenlemeler yapılmasına engel teşkil etmediği kaydedilen gerekçede, öğretim elemanlarının öncelikli ve asli görevinin bilimsel araştırmalar ve yayımlar yapmak, öğrenci yetiştirmek, öğrencilere rehberlik etmek olduğu belirtildi.

Öğretim elemanlarının kamu görevlisi olmaları nedeniyle bu görevlerini aksatmadan yerine getirmeleri gerektiğine dikkat çekilen gerekçede, şu ifadelere yer verildi: "Kanun koyucu, yükseköğretimin anayasada belirtilen ilkeler doğrultusunda geliştirilmesi ve sağlık sorunlarının çözüme kavuşturulması için öğretim elemanlarının unvan ve statülerine uygun bazı sınırlamalar getirerek çalışma koşullarını belirleyebilir. Bu bağlamda kanun koyucu dava konusu kurallarla üniversitelerde daha iyi eğitim ve sağlık hizmeti verilmesini sağlama amacına yönelik burada görev yapan öğretim elemanlarının unvan ve statülerini dikkate almak suretiyle çalışma koşullarını belirlemiş ve bazı sınırlamalara tabi tutmuştur. Kuralda öğretim elemanlarının bilimsel özerklik gereği bilimsel/akademik faaliyetler yapmasını engelleyen bir yön bulunmamaktadır. Dolayısıyla kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında söz konusu öğretim elemanlarının çalışma koşullarıyla ilgili düzenlediği kurallar bilimsel özerklik ilkesine aykırı değildir."

"Hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkelerine aykırı"

Kararda, kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla mesai saatleri dışında muayenehanesi bulunan veya özel kuruluşlarda çalışan öğretim üyelerinin, bu faaliyetlerini 3 ay içinde sona erdirmesini öngören maddelerin iptal gerekçesi de yer aldı.

Gerekçeli kararda, kazanılmış haklara saygı ilkesinin, hukukun genel ilkelerinden birini oluşturduğu, kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için bu hakkın yeni kanundan önce yürürlükteki kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmesi gerektiği belirtildi.

Hukuk devleti ilkesinin gereklerinden birinin hukuk güvenliği olduğuna işaret edilen gerekçede, hukuk normlarının öngörülebilir nitelik taşımasının, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı ifade edildi.

Yargı kararları sonrası tam zamanlı çalışan öğretim üyelerinin, mesai saatleri sonrası serbest olarak çalışabilecekleri yönünde oluşan kanaat ve beklenti nedeniyle üniversite dışındaki serbest çalışmalarını planladığı, ekonomik ve sosyal hayatlarını bu koşulları öngörerek belirlediği kaydedilen gerekçede, şu ifadelere yer verildi: "Öğretim üyelerinin var olan durumun devam edeceğine dair oluşan beklenti ve kanaat nedeniyle planladıkları faaliyet ve çalışmalarıyla bunlar gereğince yaratılan hukuki durumlarını dava konusu kurallar gereğince sona erdirmek zorunda olması, aksi halde haklarında insan hayatında çok önemli bir hukuki sonuç doğuran istifa etmiş sayılma veya ilişik kesme işlemlerinin uygulanması hakkaniyete aykırıdır. Bu nedenle söz konusu öğretim üyeleri için yargı kararlarına güvenerek mesai sonrası çalışma ve faaliyette bulunmaları, bu statünün kazanılmış hak olarak değerlendirilmesini olanaklı kılmasa da bu statülerin belli bir süre devam edeceğine ilişkin meşru bir beklenti oluşturduğu ve bu beklentinin hukuki güvenlik ilkesi gereğince korunması gerektiğinin kabulü gerekir. Ayrıca kanun koyucunun aynı konuyla ilgili pek çok kanun çıkarmış olması da söz konusu öğretim üyelerinin hukuki durumları bakımından belirsiz bir durum yaratmış ve duraksamalara neden olmuştur. Dolayısıyla dava konusu kurallar hukuk devletinin gereği olan hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkelerine aykırıdır."

Sonraki Haber