Anayasa Mahkemesi'nden iptal kararı
Anayasa Mahkemesi, Kamulaştırma Kanunu'yla ilgili önemli bir karara imza attı.
İmar planı kapsamında kamulaştırılması öngörülen, üzerinde kısıtlama bulunan yerlerle ilgili işlemlere karşı dava açılması için gerekli 5 yıllık sürenin, bu düzenlemeyi içeren kanun hükmünün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlamasını öngören düzenleme iptal edildi.
Ankara 2. İdare Mahkemesi ve Adana 3. İdare Mahkemesi, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na 6745 sayılı Kanun'la eklenen geçici 11. maddenin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.
Başvuruları birleştirerek esastan görüşen Yüksek Mahkeme, düzenlemeyi Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti.
Kararda, Kamulaştırma Kanunu'nun ek 1. maddesiyle idareye, 5 yıllık süre içinde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazları kamulaştırma veya mülkiyet hakkının kullanılmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapma yükümlülüğü getirildiği anlatıldı.
Kanun hükmüne göre, bu süre içinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmaz malikleri tarafından idareye başvuru işlemleri ve uzlaştırma süreci tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırılmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabileceği belirtildi.
Kararda, Kanun'un itiraz konusu geçici 11. maddesinde ise ek 1. maddenin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar bakımından söz konusu 5 yıllık sürenin bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacağının öngörüldüğü, bu 5 yıllık sürenin dolmasının, imar yoluyla el atma işlemlerine karşı idari yargıda dava açılabilmesi için bir ön koşul olarak düzenlendiği hatırlatıldı.
İtiraz konusu kuralın, bu hükmün yürürlüğe girdiği tarihten önceki kısıtlılık sürelerinin dikkate alınmaması sonucunu doğurduğu belirtilen kararda, "Dolayısıyla bu düzenleme, zaten kısıtlılığı devam eden taşınmazlar yönünden Kanun'un ek 1. maddesiyle maliklere tanınan idareye başvuru ve idari yargıda dava açma hakkının kullanılabilmesi için geçmesi gereken 5 yıllık süreyi yeniden başlatmaktadır." denildi.
"Mülkiyet hakkına müdahale"
Bir taşınmazın imar planında kamu hizmetine ayrılmasının, henüz bir kamulaştırma yapılmayıp fiilen de taşınmaza el atılmadığı için mülkiyet hakkını ortadan kaldırmadığı anlatılan kararda, bununla birlikte malikin mülkiyet hakkından doğan yetkilerini önemli ölçüde kısıtladığı, imar uygulamalarının ve bu bağlamda taşınmazların imar durumunun kamu hizmet alanı olarak belirlenmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğinde şüphe bulunmadığı kaydedildi.
Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının sınırsız bir hak olarak düzenlenmediğine işaret edilen kararda, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceğinin öngörüldüğü ancak mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulandı.
Bu kapsamda mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabileceği, imar planlarıyla arazi ve arsa düzenlemesi sırasında taşınmazların bir kısmının kamu hizmetine ayrılmasının da kamu yararı amacını taşıdığının açık olduğu ifade edilen kararda, mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kamu yararı amacı gütmesinin yeterli olmadığı ayrıca ölçülü olması gerektiği belirtildi.
Özel mülkiyette bulunan taşınmazların imar uygulamasında kamu hizmeti alanı olarak ayrılması yoluyla malike aşırı ve orantısız bir külfet yüklenmemesi gerektiğinin altı çizilen kararda, şu tespitler yapıldı:
"İmar uygulamalarının geniş alanları kapsaması nedeniyle ve bütçeye yeterli ödeneğin konulması amacıyla kanun koyucu kamulaştırma sürecinin 5 yıllık süre içinde tamamlanmasını öngörmüştür. Mülkiyetin kontrolüne ilişkin söz konusu müdahaleler bakımından kanun koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. Bu takdir yetkisi çerçevesinde söz konusu kamu yararı amacının gerçekleştirilmesi yönünden belirtilen fiili ve hukuki engeller sebebiyle malikin makul ve belirli bir süre boyunca bu kısıtlamalara katlanması beklenebilir. Ancak bu sürenin uzaması halinde söz konusu kısıtlamalar, taşınmaz malikine yüklenen külfeti ağırlaştıracağı gibi kısıtlılık süresinin uzamasına bağlı olarak malikin zararını karşılayabilecek herhangi bir giderim imkanının getirilmemesi de malike aşırı bir külfet yüklenmesine sebep olacaktır."
İtiraz konusu kuralda, imar uygulamasıyla getirilen kısıtlılık yönünden öngörülen 5 yıllık sürenin maddenin yürürlük tarihinden itibaren yeniden başlamasının hüküm altına alındığı anlatılan kararda, şunlar kaydedildi:
"Başka bir ifadeyle mülkiyet hakkından dilediği gibi tasarruf edebilmesi ve yararlanabilmesi kısıtlanan malikin kamulaştırma bedeline kavuşabilmesi veya söz konusu kısıtlılık halinin kaldırılarak mülkiyet hakkından yararlanabilmesi için geçmesi gereken 5 yıllık sürenin yeniden başlaması söz konusu olmaktadır. Kanun koyucu bu süre nedeniyle malikin uğradığı zararları telafi etmeye veya gidermeye yönelik herhangi bir düzenleme ise getirmemiştir. Üstelik bu kısıtlılık nedeniyle açılacak davalarda taşınmazı kullanamamaktan doğan zararların tazminine yönelik bir düzenleme mevcut olmadığı gibi itiraz konusu kural, yürürlük tarihinden önceki kısıtlılık sürelerinin de dikkate alınmamasına yol açmaktadır. Bu durum ise malike aşırı bir külfet yüklemekte ve kamu yararı ile malikin mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi malik aleyhine bozmaktadır. Dolayısıyla itiraz konusu kuralla mülkiyet hakkına yapılan müdahale orantılı değildir."
Kararda, söz konusu gerekçelerle Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerine aykırı bulunan itiraz konusu kuralın birinci fıkrasının ve bu fıkranın iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan ikinci fıkrasının iptal edildiği bildirildi.