Anayasa Mahkemesi’nden “ana dil” kararı
Anayasa Mahkemesi, UNESCO tarafından "21 Şubat Dünya Ana Dili Günü'nde, derste ana dilin önemini işleyen öğretmenlerle ilgili kararını açıkladı.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu 1999 yılında aldığı bir kararla 21 Şubat gününü “Uluslararası Ana Dili Günü” olarak kabul etti. Dünya çapında kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla ilk kez 2000 yılında “21 Şubat Dünya Ana Dili Günü” kutlanmaya başlandı.
Eğitim-Sen, 2016 yılında bu kapsamda çeşitli etkinliklerin yanı sıra şubelerin belirleyeceği biçimde ders işlenmesi kararı aldı. Bu çağrı üzerine derslerinde “ana dil” konusunu işleyen bazı öğretmenlere kınama, aylıktan kesme cezası verildi.
Öğretmenlerin açtığı bazı idari davalarda, eylem “sendikal faaliyet” denilerek kınama cezasını iptal edildi. İstinafa giden bazı öğretmenlere ilişkin kararlar ise, “Müfredat dışı ders işleme eylemi diğer bir demokratik ve anayasal hak olan eğitim hakkını engelleme sonucunu doğuracaktır” denilerek bozuldu.
“SENDİKA FARKLI YÖNTEMLER KULLANABİLİRDİ”
İstinafta olumsuz karar çıkan 23 öğretmen Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.
Yüksek Mahkeme özetle şu tespit ve değerlendirmelerde bulundu:
Başvurucuların ifade özgürlüğü ile mevzuat gereği yürütmekle yükümlü oldukları devlet görevi dolayısıyla devletin meşru menfaatleri arasında bir çatışma meydana gelmiştir.
Öğretmenler de diğer kamu görevlileri gibi düşüncelerini ifade etmekte serbest olmakla birlikte öğretmenlerin ifa ettikleri görev gereği diğer kamu görevlilerinden farklı olarak küçük yaştaki bireyleri etkileme ve doğrudan bilgi aktarımında bulunma güçleri bulunmaktadır.
Mevcut başvuruda öğretmen olan başvurucular, görevleri esnasında müfredatta yer almayan bir konuyu -üstelik devletin bu alandaki politikalarına ve belirlediği esaslara aykırı olarak- derste işlemek suretiyle dile getirmiştir.
Sendikaların demokratik hayatın yaşamsal bir unsuru olarak kamuoyuna ve kamusal yetki kullanan kişilere seslerini duyurmak ve taleplerini dile getirmek için sayısız fırsatı bulunmaktadır.
Söz konusu sonucun ağırlaşmasında daha farklı yöntemlerle kamuoyunun yönlendirilmesi ve devlet gücü kullanan kişi ve kurumların etkilenmesi mümkün iken müfredat dışına çıkarak ders işleme biçiminde öğrencileri doğrudan etkileyen bir yöntemi benimseyen sendikanın ve sendika kararları doğrultusunda hareket eden başvurucuların payının büyük olduğu değerlendirilmiştir.
Başvurucuların eylemleriyle ilgili olarak en ağır ceza yerine daha hafif cezaların tesis edilmesi karşısında orantılı bir müdahalede bulunulduğu sonucuna ulaşılmıştır.
OYBİRLİĞİYLE, “İHLAL YOK”
Anayasa Mahkemesi, değerlendirme sonunda kurduğu hükümde, Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine oybirliğiyle karar verdi.