AK Partili isim Yenişafak yazarını ''Irkçılıkla'' suçladı
Yeni Şafak yazarı Hasan Öztürk'ün, Suriyelilerle ilgili yazısına yanıt AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay'dan geldi.
Yılbaşında bir grup Suriyeli mültecinin açtığı ÖSO bayrağı tartışılmaya devam ediliyor.
Yılbaşından sonra hükümete yakın Yeni Şafak gazetesi yazarı Hasan Öztürk, “Suriyeliler meselesini konuşamazsak, gettolaşmanın sonuçlarına katlanabilir miyiz” başlıklı yazı kaleme almıştı.
Hasan Öztürk “Türkiye sadece ev sahipliği yaparak yardım etmiyor. Aynı zamanda Suriye topraklarını işgal eden, terör gruplarıyla da mücadele ederek Suriyelilere yardım ediyor. Canımız yanıyor. Ocağımıza ateş düşüyor. O haldeyken bile millet yek vücut bu mücadeleye destek veriyor. Sokakta yürürken karşılaştığı genç Suriyeli erkeklere bir çift söz bile söylemiyor. Peki onlara bir sorumluluk düşmüyor mu?” demişti.
“SURİYELİLERİN ÇOĞU GİTMEYECEK VE BURADA KALACAK”
Öztürk yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:
“İstanbul’daki Suriyeliler meselesi gettolaşmaya gidiyor. Fatih’te bunu çıplak gözle görebiliyorum.
Kendi işyerlerini açtılar, kendi kafeleri, lokantaları var. Birbirlerinden alışveriş yapıyorlar. Bunların hepsi bir yere kadar kabul edilebilir.
Entegrasyondan çok, kendilerini ayrıştırmayı tercih ediyorlar. Bunun önümüzdeki yıllarda ne tür sorunlara neden olacağına bakmak gerekmiyor mu?
Bir de savaşın tarafı olmak nedeniyle göçenlerin dışındakiler var ki onların ‘fütursuzluğu’ can sıkıyor.
Sosyolojimizi değiştiriyorlar. Sokak ortasında gruplar halinde bekleşmeleri, gece yarılarına kadar bağıra çağıra dışarıda yemek yemeleri, etrafı çöp yığınına çevirmeleri onların çok sıradan davranışları. Ama biz yadırgıyoruz doğrusu.
Genelleme yapmadan söylemek isterim ki imtiyazlılık hallerini bizim sıradan vatandaşlarımızın önüne geçmekte hak olarak görüyorlar…
Ve işte o zaman orada ipler kopuyor..!
Şunu biliyoruz: Suriyelilerin çoğu gitmeyecek ve burada kalacak. Bu gerçeği, Türkiye’nin ve Suriyeli kardeşlerimizin lehine nasıl çevirebiliriz bilen var mı?”
“IRKÇILIK CAHİLİYENİN EN ÖNEMLİ TEZAHÜRLERİNDEN BİRİ DEMİŞTİK”
Öztürk’ün yazısı çok konuşuldu. Bugün ise AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, Yeni Şafak’taki köşesinde, Öztürk’e cevap niteliğinde bir yazı kaleme aldı. Aktay, ırkçılığa dikkat çekerek şunları kaydetti:
“Cahiliye bilmekle veya bilmemekle ilgili bir şey değil. Bildiği halde kabullenememekle ilgili bir tutumdur. Dünyanın ilmini bile dökseniz ikna edemediğiniz kör bir inatçı tavırdır. Bireysel olabildiği gibi toplumsal olarak da paylaşılan bir ideolojik formasyon da alabiliyor. Çok şık kılık ve söylemlerde de karşınıza çıkabilir.
Çaresi asla daha fazla bilim veya daha fazla ilerleme veya daha ileri bir tarihsellik değil. Çaresi dün olduğu gibi bugün de kalbin tedavisidir. Bu tedaviyi ise önce cahilin kabul etmesidir. Cehaletini kabul etmeyenin bu haletin içinden bir çıkış yolu bulması mümkün değil.
Irkçılık cahiliyenin en önemli tezahürlerinden biri demiştik. Bugün Suriyeliler vesilesiyle bizim içimizden insanların tutumlarıyla karşımıza çıkıyor. Tarihsel olarak bizden daha ileri sayılan Almanya’da da Türklere karşı görüyoruz aynı cahiliyeyi. Kendini ifade ederken ne kadar da hamasi, ne kadar da haklı zannediyor kendini… O hamasetle söylediği her şey cahilliğin zavallılığını sergiliyor.”
“BEHEY GAFİLLER TÜRKİYE SURİYE’Yİ KORUMAK İÇİN Mİ SAVAŞA GİRİYOR SADECE”
Yazısında “Neymiş? Suriyeli yaşlısı, kadını, çocuğu savaştan kaçmış, canını kurtarmışsa tamammış da, peki ya gençleri neden aramızda? Onların hepsi neden ülkesine koşup savaşmıyormuş? Neden onların yerine askerimiz savaşıyormuş?” diyen AK Parti’li Aktay şöyle devam etti:
“Bu ifadelerin içerdiği ırkçı cahiliye bir yana, gözler en açık gerçeklere de kör olmuş. Behey gafiller, Türkiye Suriye’yi korumak için mi savaşa giriyor sadece?
Elhak, haksızca öldürülmek istenen her masumu korumak için uluslararası denge menge saymadan keşke müdahale edebilse Türkiye. Emin olun bütün mazlumların beklentisi bu yönde ve bu Türkiye’ye şan, şeref kazandıran bir beklenti.
Ama konu bu değil ki. Türkiye şu anda Suriye’de öncelikle kendi sınırlarını, yani kendi insanını terör ve işgal tehditlerinden korumak için bulunuyor. Yani aralarında maalesef bu ırkçıların da bulunduğu kendi insanlarını korumak için. Orada çöreklenmiş, Türkiye’ye küstahça tehditler savuran güçlere karşı her şeyden önce kendisini koruyor Türkiye. Orada da Türkiye’ye en büyük desteği Türk askeriyle birlikte omuz omuza savaşan Suriyeli gençler kahramanca veriyor.
Kaldı ki, Türkiye Suriye içindeki savaşı sürdürmek, daha da derinleştirmek değil, bitirmek istiyor. Daha fazla insanı silahlandırıp daha fazla kan dökülmesinin peşinde değil.
Türkiye adına gurur duyulacak bu büyük erdemi anlamaktan uzak kafa, ne yazık ki aramızda ve ‘bizim’ adımıza konuşma cesaretini bulabiliyor. Bu cesaret haklılıktan değil elbet, sadece cehaletten.”