AK Parti'nin eğitim politikalarına içeriden sert eleştiriler
Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, yeni Bakan İsmet Yılmaz'ın politikalarına eleştirilerini bir bir sıraladı.
Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Habertürk gazetesindeki köşesinde Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz ve yapılmak istenen eğitim “reformu”nu eleştirdi.
“İktidarın eğitim çabaları başarılı mı?” başlıklı yazısının başında AK Parti’nin eğitim alanındaki icraatlarından söz eden Ömer Dinçer, “Eğitim sorunu bunlardan ibaret değil. Daha köklü ve yapısal sorunlarımız var.” diye yazdı.
“Bakanlık geçen aylarda müfredat değişikliği yapacağını duyurmuştu. Bu değişiklik için müfredatın ağır olduğu ve dolayısıyla ders saatlerinin çokluğu gerekçe gösterildi.” ifadelerini kullanan eski AK Partili Bakan Dinçer, “Ders saatlerinin çokluğu meselesi bana hiç haklı bir gerekçe gibi gelmedi.” şeklinde yazdı ve rakamlar vererek Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıklamasını eleştirdi.
Bakanlığın uygulamak istediği sistem ile “özgür, yenilikçi, hüner sahibi” insan yetiştirilemeyeceğini iddia eden Ömer Dinçer, “Reform çalışmalarına bir bütünün orta yerinden başlamak doğru bir yaklaşım olmaz.” diye yazdı.
Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in yazısının ilgili bölümü şöyle:
“PISA ve TIMSS sınavlarında son sıralardayız. Eğitim, nitelikli insan gücü ve insani gelişmişlik endekslerinde oldukça gerilerdeyiz. Daha önemlisi yenilik yapamıyoruz, ABD veya Japonya’daki bir uzmanın aldığı yıllık patent sayısı ulusal patent sayımızdan fazla. Tam zamanlı Ar-Ge uzmanımız göreli olarak çok az.
Hepsinden önemlisi, otoriter bir kültür içinde bağımlı olarak yetişen çocuklarımız kendisine tanınan alanın dışına çıkmakta zorlanıyor. Analiz yapma, sorun teşhisi ve problem çözme yetenekleri zayıf.
Özgür, özgün ve hakkı teslim eden bir nesil yetiştirmek istiyorsak eğitime eğitim alanında köklü ve bütüncül bir reform zorunluluğu var.
MÜFREDATI DEĞİŞTİRMEK NEYİ DEĞİŞTİRİR?
Bakanlık geçen aylarda müfredat değişikliği yapacağını duyurmuştu. Bu değişiklik için müfredatın ağır olduğu ve dolayısıyla ders saatlerinin çokluğu gerekçe gösterildi.
Müfredatın ağırlığı konusu çok doğru bir tespit. OECD ülkelerinin ortalamasına göre, çocuklarımız ilköğretimde matematik dersini 198 saat daha eksik alıyor ama ders içeriği mesela Singapur’unkinden iki kat fazla. Böyle olunca hem konular tam kavranılmadan geçiyor hem de emeklerin büyük bölümü boşa harcanıyor. Kısaca suyu bardağa kovayla boşaltmış gibi oluyoruz.
Ancak ders saatlerinin çokluğu meselesi bana hiç haklı bir gerekçe gibi gelmedi. Çünkü ilk 8 yıllık eğitimde, yine OECD ülkelerinin ortalamasına göre çocuklarımız 680 saat (ders saati değil) eksik öğrenim görüyor. Burada ortalamadan bahsediyorum, yoksa bazı eğitimciler(!) bizden daha az süre öğrenim gören ülkelerden bahsedebilir.
İlköğretim için bir analiz hatırlamıyorum, ama ortaöğretim için uluslararası standartlara en uygun ders saati uygulaması sadece fen liselerinde var. Eski genel liselerin ders saati neredeyse 1 yıla yakın eksik eğitim anlamına geliyordu.
Bu arada ders yılı süresinin bizde 180 gün iken, pek çok ülkede 200 gün ve üstü olduğu da ayrıca hatırda tutulmalı.
Müfredat değişikliği mevcut paradigma ve yönetim yapısı içinde nasıl sonuç verecek? TTK tarafından kararlaştırılacak, öğretmene hangi hafta, hangi ünitenin nasıl işleneceği talimatlandırılacak ve sonra müfettişler vasıtasıyla talimatların yerine getirilip getirilmediği denetlenecekse, yeni müfredatın ne değeri olacak?
Öğrenimin niteliğini ve niceliğini öğrencinin değil, müfredatın belirlediği bir sistem özgür, yenilikçi ama aynı zamanda hüner ve hikmet sahibi insan yetiştiremez. Çocuğa özgü yöntemlere değil, müfredat programını yetiştirmeye odaklı bir öğretmen eğitim seviyesini yükseltemez.
Reform çalışmalarına bir bütünün orta yerinden başlamak doğru bir yaklaşım olmaz. Müfredat tek adam yaratma paradigması, otoriter ve merkezi eğitim yönetimi ve öğretmenin, öğrencinin rolüyle birlikte gözden geçirilirse anlam kazanır.”