Adalet Bakanı Tunç'tan Instagram açıklaması

Instagram'a getirilen erişim yasağında 4'üncü güne girilirken, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'tan dikkat çeken bir açıklama geldi.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İçişleri Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı'nda düzenlenen, '109'uncu Dönem Kaymakamlık Kursu' programına katıldı. Burada kaymakam adaylarına hitap eden Bakan Tunç, kaymakamların görev yaptıkları ilçelerde devleti, hükümeti ve milleti temsil ettiğini belirterek, kaymakamların hükümetin politikalarını etkin bir şekilde uygulaması gerektiğini ifade etti. Bakan Tunç, "Tabii sizin önünüzde bir hükümet programı vardır, o ilçede yapılması gereken yatırımlar vardır, bu yatırımların süresi içerisinde tamamlanması zorunluluğu vardır. Ve ilçede o yatırımların yapılmasını bekleyen yöneticiler vardır, siyasetçiler vardır, halk vardır. Ve o yatırımların gecikmeksizin gerçekleşmesi için bir mücadelemiz söz konusu olacak. Zaten bu yapacağımız rutin bir çalışmadır. Ancak ilçeyi daha ileriye taşıyacak, halkı çok daha memnun edecek projeler üretirseniz o zaman diğer ilçelere göre fark yaratmış olursunuz. O ilçede daha büyük bir memnuniyet sağlamış olursunuz. O memnuniyetimiz sayın valimiz tarafından da görülür, fark edilir ve Ankara'dan da fark edilir. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Dolayısıyla ilçelerimizde, görev yapacağımız yerlerde sadece rutini geçiştirmek değil, rutinin dışında daha farklı, milletimizi memnun edecek projeleri de üretip hayata geçirirseniz işte o zaman hep hatırlanacak ve o ilçenin tarihine geçmiş olacaksınız" diye konuştu.

'BASIN AÇISINDAN TATSIZ BİR DURUM'

Programın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bakan Yılmaz Tunç, Ordu'nun Aybastı ilçesindeki bir restoranda çıkan tartışmada, Cumhuriyet Savcısı Mücahit Şamil Koca'nın iş yeri sahibi ve çalışanlar tarafından darbedilmesine ilişkin, "Öncelikle savcımıza ve ailesine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. O gece olayı duyduğumuzda hemen kendilerini aradık. Durumun öyle olmadığını aslında kendisinden o gece öğrenmiştik. Tabii bebeğin yere düşmesi, yaralanması bizi üzdü. Geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Tabii bu tür olaylar, hoş olaylar değil. Yani bu tür şiddet olayları kime yapılırsa yapılsın, kabul edilmemesi gerekiyor. O nedenle üzüntüyle karşıladık. Tabii bir soruşturma süreci var, yetkili yargı makamları soruşturmayı sürdürüyor. Ama tabii işin diğer yanı; özellikle sosyal medya ve bazı basın yayın kuruluşlarında olay farklı anlatıldı. Demek ki, baştan tetkik etmeden, teyit etmeden, tek taraflı şekilde olayı sunmamak gerekiyor. Gazetecilik sorumluluğu altında, öncelikle doğruluğunu tespit edip, ilgililere ulaşıp ona göre yayın yapmak gerekiyor. Ve sonradan özür dilemek zorunda kalınıyor. O nedenle bu da tabii basına olan güvenirliği yitiren bir durum. Basın açısından tatsız bir durum" ifadelerini kullandı.

'SOSYAL MEDYA KURULUŞLARI TÜRKİYE'NİN KURALLARINA UYACAK'

Bakan Tunç, BTK'nin sosyal medya platformu Instagram'a getirdiği erişim engeline ilişkin, "Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Herkes kurallara uyacak. Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları da kurallara uyacak, Türkiye'de yaşayan yabancılar da bu kanunlara uyacak, Türkiye'de yayın yapan sosyal medya kuruluşları da ülkemizin kanunlarına uyacak. Dolayısıyla hiç kimsenin ayrıcalığı yok. İnternette suç işlenmesinin önlenmesi konusunda devlete verilen bir görev varsa devlet kurumlarıyla beraber elbette bu görevi yapmak durumunda. O nedenle Bilgi Teknoloji Kurumu'nun vermiş olduğu kararın katalog suçlarla ilgili olduğu ifade edildi. Ve hangi yayınları içerdiğine ilişkin de zaten sosyal medya şirketine bildirimde bulunulmuştur. Ve sosyal medya şirketi de eğer Bilgi Teknoloji Kurumu'nun kapatmaya gerekçe gösterdiği yayınları erişimden çıkarırsa sorun ortadan kalkar. Ulaştırma Bakanımız da henüz bu yayınların erişime açık olduğunu ve dolayısıyla Instagram'ın açılmasıyla ilgili bir durumun söz konusu olmadığını söyledi. Bu konuda tabii yargı makamlarına intikal eden hususlar var. Kapatma kararına karşı idari yargıda açılan davalar var. Tabii bu davalar birleştirilerek idareden hangi gerekçeyle kapatma kararı verildiğine yönelik bir savunma alınacak ve sonrasında da yargımız bu konuda da kararı verecektir" dedi.

'BAZI PAYLAŞIMLARA İZİN VERMİYORSANIZ SİZ ÖZGÜR BİR ORTAM OLMUYORSUNUZ'

Toplumun katalog suçlardan korunmasının önemli olduğunu kaydeden Tunç, "Özellikle Haniye'nin öldürülmesi konusunda başsağlığı dileyen vatandaşlarımızın paylaşımlarına engel konuldu. Bu basın özgürlüğüne sığar mı? Yani dolayısıyla eğer siz sosyal medya şirketi olarak, bazı paylaşımlara izin verecek bazılarına izin vermeyecekseniz; o zaman özgür bir ortam değilsiniz demektir. Dolayısıyla eğer siz, 'Basın özgürlüğüne inanıyorsanız, sansüre karşıyım' diyorsanız o zaman o paylaşımları engellenmesine de karşı çıkmanız lazım. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarının hassasiyetlerine de uygun yayın yapmak zorundasınız. Bir sosyal medya şirketi olarak burada bir hizmet verirken burada bir kazanç sağlıyorsunuz. Bunun vergisini vermek zorundasınız. Bu hizmeti verirken neden yararlanıyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin size sağladığı imkanlardan yararlanıyorsunuz. Uydusundan yararlanıyorsunuz, kablosundan yararlanıyorsunuz. Ve burada verdiğiniz bir hizmet karşılığında, 'Benim kendi kurallarım geçerli' derseniz orada o zaman herkesin kurallarının geçerli olduğu bir yerde hukuk devletinden bahsetmemiz mümkün olabilir mi? Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın da bahsettiği, dikkat çektiği konu bu" diye konuştu.

'TÜRKİYE DİLEKÇESİNİ 7 EKİM'DE UAD'YE SUNACAK'

Bakan Yılmaz Tunç, İsrail'e karşı soykırım davasına yapılan müdahillik başvurusuna ilişkin de "Uluslararası Adalet Divanı'nda Güney Afrika'nın başlatmış olduğu soykırımın ihlaliyle ilgili İsrail'in yargılandığı davaya müdahale dilekçemizi vereceğimizi Sayın Cumhurbaşkanımız açıklamıştı. Bu müdahale kararı alındı. Müdahale dilekçesi 7 Ekim'de Uluslararası Adalet Divanı'na sunulacak. Tabii 7 Ekim'den bu yana Filistin'de, Gazze'de 40 binden fazla insan şehit edildi. Bunun yüzde 80'i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Maalesef kuvözdeki bebekler dünyanın gözü önünde katledildi. Orada bir toplum, Müslüman oldukları gerekçesiyle soykırıma tabi tutuldu. Soykırım suçunun bütün unsurları İsrail'de, Gazze'de maalesef gerçekleştirdi. Tabii Uluslararası Adalet Divanı'nda başlayan yargılama sürecinde ilk duruşmalarda zaten tedbir kararı alınmıştı. Aslında bu Uluslararası Adalet Divanı'nın, İsrail'in soykırım yaptığına ilişkin en önemli tespitti. Çünkü tedbir kararı soykırımın önlenmesine ilişkin bir tedbir kararıydı. Tabii bu tedbir kararını icra edecek makam hangisi? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Uluslararası Adalet Divanı'nın kararının icra edilmesiyle ilgili herhangi bir girişimde maalesef bugüne kadar bulunmadı. Bu da uluslararası sistemin, uluslararası kuruluşların, uluslararası mahkemelerin etkisizliğini gösteriyor" ifadelerini kullandı.

Sonraki Haber