Türkiye’nin en verimli üzüm bağları tehdit altında
Türkiye’nin en verimli üzüm bağlarının bulunduğu Manisa’nın Alaşehir ve Sarıgöl ilçelerinde, Jeotermal Enerji Santrali’ne karşı yöre halkı ayağa kalktı.
Alaşehir’e 2014 yılında kurulan Jeotermal Enerji Santrali nedeniyle üzüm bağlarında verim yarı yarıya düştü. Çiftçiler şimdi de Sarıgöl’e kurulması planlanan Jeotermal Enerji Santralleri’ne karşı çevre ve hukuk mücadelesi veriyor.
ODATV'den Berfin Adıcan'ın haberine göre Türkiye’nin en kaliteli üzümlerinin yetiştiği, bereketli Alaşehir ve Sarıgöl ovası jeotermal tehdidiyle karşı karşıya kaldı. 2014 yılında Alaşehir ilçesinde faaliyete başlayan Jeotermal Enerji Santrali nedeniyle üzüm bağları yok olma noktasına geldi. Jeotermal nedeniyle bağlardaki verimde önlenemez bir düşüş yaşandı.
Perişan haldeki çiftçi çözüm geliştirmeye çalıştı ve yeni su kuyuları açtı. Ancak yetkili firma şimdi de ilçede Jeotermal bölgesini geliştirmek için yeni kuyular açmak için araştırmalara başladı.
Gediz Ovası’nı büyük bir tehditle karşı karşıya bırakan Jeotermal Enerji Santralleri’nin firma yetkilileri bu defa Sultaniye üzümünün en çok üretildiği ve ihraç edildiği Manisa’nın Sarıgöl ilçesinde arama faaliyetleri yapmak istedi ve Manisa Valiliği’nin imzasıyla izin aldı ancak Manisa 1. İdare Mahkemesi, çiftçilerin mücadelesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Üzüm diyarında topraklarını korumak isteyen çiftçiler, verdikleri mücadeleyi anlattı.
“VATANDAŞI KANDIRARAK TARLALARINI ELLERİNDEN ALDILAR”
İlçesine Jeotermal Enerji Santrali kurulması ardından bağlarda verimin nasıl düştüğünü anlatan Alaşehir S.S Kemaliye Sulama Kooperatifi Başkanı Mustafa Günen, acı gerçeği sayılarla ortaya koydu. Başkan Güven, “2014 yılında Alaşehir’de jeotermal hareketliliği başladı. Bu sırada arazilerde ölçümler yapıldı. Yetkili firma, Kemaliye Mahallesi’nin aşağısında devletten uzun süreli bir mera kiraladılar. Vatandaştan da arazinin dönümü 10 bin TL ise 15 bin TL vererek, vatandaşları kandırarak buraları satın aldılar ve faaliyete başladılar. Bizim o bölgelerde tarımsal sulama kuyularımız vardı. O kuyulardaki suyun ağır metal değerleri yükselmeye başladı. Sularımız bozuldu, üzüm bağlarındaki yapraklar bozulmaya başladı, bağlarda verim düştü. Bağlarda verim düşünce arazilerin değeri azaldı. Bundan 5 sene önce o bölgede bir arazinin dönümü 25 bin TL’ye satılıyordu, şimdi 15 bin TL’ye müşteri bulunamaz oldu. Bir bağcı arkadaşımız var, o bölgede 70 dönüm bağı vardı ve o bağdan 700 kilo üzüm alıyordu. Şimdi 250 kiloya yakın alıyor. Biz jeotermalin zararlarını anladık ama iş işten geçti”dedi.
SU DEĞERLERİ TAMAMEN DEĞİŞTİ
İlçedeki suyun değerlerinin 5 yılda tamamen değiştiğini aktaran Başkan Mustafa Gönen, “Burada bir ÇED toplantısı yaptılar ve jeotermal için yeni kuyular açmak istediklerini söylediler. Biz de burada yeni kuyuların açılmasını istemediğimizi ve hakkımızı sonuna kadar arayacağımızı söyledik. Şimdi duyuyoruz, Alaşehir’de hedefi tutturamamışlar. Bazı kuyuların verimi kötüymüş, yeni kuyular açmak istiyorlar. Biz zaten kuyu açtıkları bölgelerdeki suyu terk ettik. Bağlarımıza zarar veriyordu, yeni kuyular açtık. Şimdi bizim yüksek maliyetlerle bağımızı sulamamız için açtığımız kuyuların yanına gelmek istiyorlar. Bu bölgede yeni kuyu yerleri tespit etmişler. Hemen hukuki olarak çalışmalara başladık. Alaşehir’e Jeotermal Enerji Santrali’nin gelmesi sürecinde hiç dava açılmadı; ne Ziraat Odası, ne de siyasetçiler, kimse bizlere sahip çıkmadı. Her şeyi kendi kendimize yaptık. Son olarak Alaşehir’deki çaydan bir su değerleri örneği aldık. Çaydan siyanür çıkıyor. Bağları sulamak için açtığımız kuyularda 0,50 değerinde olması gerekirken 6,33 değerinde bor çıkıyor. Bu santralin normalde çevreci olması lazım, ancak Alaşehir’deki santralde çaya su salıyorlar. Çayda yaşayan kaplumbağalar öldü. En büyük sorunlardan biri de, Alaşehir Çayı Gediz Nehri’ne akıyor. İşte Gediz Nehri de böyle kirleniyor. Biz yetkililerin bu soruna bir an önce çözüm bulmasını istiyoruz. Bizi ciddiye almaları için illa kanser mi olmamız gerekiyor? Biz yeni kuyuların açılmaması için hukuk mücadelemize sonuna kadar devam edeceğiz” dedi.
“TARIM MÜDÜRLÜĞÜ’NDEKİ YETKİLİLER BİZİMLE DALGA GEÇİYOR”
Alaşehir ilçesinde Jeotermal mağduru çiftçilerden biri de İdris Şentürk oldu. Kemaliye Mahallesi’nde 30 dönüm üzüm bağı olan İdris Şentürk’ün enerji santralinin yanında bulunan 5 dönümlük üzüm bağı, jeotermal suyunun havuzdan taşması nedeniyle kullanılamaz hale geldi. 6 yıl boyunca verim alınamayacak olan üzüm bağına 120 bin TL hasar tespit edildi, ancak şirket bu ödemeyi de yapmadı. Şentürk ise enerji firmasına dava açtı.
Çiftçi İdris Şentürk yaşadıklarını şöyle anlattı, “Jeotermal buraya geleli 5 yıl oldu, 5 yıldır bağımın hemen yanında faaliyet gösteriyor. Jeotermallerin yer altı borularında birkaç sene içerisinde kireçlenme artıyormuş, bu kireçlenmeyi çözebilmeleri için de kuyuların içerisine asitli sular basılıyormuş. Bu işlem yapılırken yan taraftaki havuz doldu ve 5 dönümlük arazime sıcak su taştı. Bu su bağımı kuruttu. Bu olaydan sonra firmanın Genel Müdürü beni aradı ve zararımı karşılayacaklarını söyledi. Aradan 2 ay geçti, hiçbir ödeme yapılmadı. Ben de bu konuyla ilgili devletin tespit ettiği 120 bin TL’lik zarar için firmaya dava açma yoluna gittim, şu anda sonucu bekliyorum. Bağımda hasar tespiti yapılırken Alaşehir İlçe Tarım Müdürlüğü görevlileri ve bir hakim geldi. Toprak ve su örneği aldılar. Daha sonra Manisa İl Tarım Müdürlüğü’nden yetkililer geldi. İncelemelerden sonra yetkililere bu suyun içerisinde ağır metaller olduğu, kaynayan suyun bağıma taştığını ve ciddi zararım olduğunu söyledim. Yetkililerden biri, ‘Merak etme, bu su senin bağına faydalı bile olabilir. Bunun içerisindeki değerler bağdaki kök hastalığını öldürüyor’ dedi. Bu nasıl bir mantık, ben anlayamadım. Jeotermal suyunun bağıma faydalı olacağını söylediler, halbuki ben bağımı 6 yıl boyunca bir daha kullanamayacağım. Bizimle dalga geçiyorlar” şeklinde konuştu.
SARIGÖL’DE VALİLİK İZİN VERDİ, MAHKEME YÜRÜTMEYİ DURDURDU
Manisa’nın Sarıgöl ilçesi de Türkiye’nin üzüm ticaretinin kalbinin attığı bölgelerden biri. İlçede 192 bin dönüm tarım arazisi, 120 bin dönüm ise üzüm bağı var. Yıllık 50 bin ton üzüm üretilen Sarıgöl’den toplanan ürünler Türkiye’nin 81 ilinin yanı sıra Avrupa’ya, Ortadoğu’ya ve İskandinav ülkelerine de ihraç ediliyor. Alaşehir ve Sarıgöl ilçelerinin toplamında 75 adet üzüm işletmesi bulunuyor.
Jeotermal Enerji firmaları, Alaşehir’in ardından daha çok verim alabilmek için Sarıgöl ilçesinde de incelemelere başladı. 3 Ocak tarihinde Manisa Valiliği tarafından Sarıgöl’de bulunan ruhsat sahasında yapılması planlanan jeotermal amaçlı kaynak arama sondaj projesine yönelik olarak ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verildi.
Manisa Valiliği’nin verdiği bu karar üzerine Sarıgöl Ziraat Odası yürütmeyi durdurma ve iptal davası açtı.
Çevre mücadelesinde yaşanan süreci anlatan Sarıgöl Ziraat Odası Başkanı Ali İhsan Ülgen, “Bizim bulunduğumuz bölge Gediz Ovası’nın sonuna doğru kalıyor. Manisa Valisi bu bölge için bir ÇED raporu imzaladı. Biz de bu ÇED raporuna ilişkin Manisa 1. İdare Mahkemesi’ne dava açtık, hakim ÇED raporunu reddetti. Tabii ki öyle kolay olmadı, tespitler ve raporlar uzun bir zaman aldı. Aydın’dan avukatlar tuttuk. Ben 16 bin çiftçinin başkanlığını yapıyorum, üzerimizde büyük bir görev var. Biz neden Jeotermale karşıyız? Analarımız, babalarımız, atalarımız bize bu toprakları bırakmışlar. Biz de evlatlarımıza, torunlarımıza bırakmak istiyoruz. Toprağımıza sahip çıkmak herkesin milli bir görevidir. Jeotermalin ne kadar zararlı olduğunu Alaşehir ilçemizde, Aydın ilimizde gördük ve kendi ilçemiz için erken davrandık. Geç kalsak belki bu davayı açamayacaktık. Ben ÇED toplantılarına 2015 yılından beri katılıyorum. Jeotermal ilçemize geldiği anda harekete geçtik. Erken davranmasaydık bağlarımız yok olacaktı. Alaşehir’de üzüm bağının dönümü 15 bin TL’ye bile gitmiyor, burada bizim bir dönümümüz 70 bin TL. Jeotermal olmadığı için topraklarımız çok değerli ve içme suyumuz çok sağlıklı” dedi.
ÇEVRE İHLALLERİNE KARŞI DERNEK KURDULAR
Gediz Ovası bölgesinde yaşanan çevre ihlallerine karşı bir dernek kurduklarını da belirten Başkan Ülgen, “Alaşehir ve Sarıgöl’de yaşanan bu sürecin ardından bir Çevre Koruma Derneği kurduk. Bu derneğe tüm siyasi partilerden temsilciler koyduk, çiftçilerimizi üye yaptık. Şimdi Manisa merkez ile görüşüyoruz. Gediz Ovası’nı korumak için Manisa’da ‘Gediz Ovası Koruma Derneği’ isimli büyük bir dernek kurmayı düşünüyoruz. Gediz Ovası’nın tamamını tarımsal sit alanı ilan ettirmek istiyoruz. Yaşanan tüm bu çevre ihlallerine karşı Manisa’nın 10 milletvekili uyuyor, siyasiler uyuyor, kurum başkanları uyuyor, belediye başkanları uyuyor. Hiç kimse bu katliamın adını bile anmıyor. Bozulan topraklar 1 milyon yıl sonra kendine gelebiliyor. Alaşehir’de neler olduğunu gördük, Sarıgöl’de buna izin vermeyelim” ifadelerini kullandı.
“ÇEVRE MÜCADELESİNİ HUKUK ZAFERİYLE TAÇLANDIRDIK”
Sarıgöl’deki çevre mücadelesinin başarılı olmasındaki mimarlardan biri de Avukat Akın Yakan, dava sürecini şu ifadelerle anlattı:
“Sarıgöl'de hukuki anlamda çok ciddi bir çalışmaya imza attık. Manisa Valiliği'nin düzenlediği 'ÇED gerekli değildir' kararının ilan edilmesinden sonra, yasal süre içinde Manisa 1. İdare Mahkemesi'ne yürütmeyi durdurma istemiyle iptal davası açtık. Kararda dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunda yer alan tespit ve açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, Sondaj Yöntemiyle Jeotermal Kaynak Arama Faaliyeti Projesinin önemli çevresel etkilerinin olacağı, söz konusu projenin uygulanacağı saha, coğrafya bir bütün olarak değerlendirildiğinde gerek canlı ve bitki çeşitliliği ve gerekse de Manisa ilinin ve projenin uygulanacağı sahanın tarımsal önemi ile projenin kuvvetle muhtemel etkileri dikkate alındığında bilirkişi raporunda da vurgulanan risk ve etkiler sebebiyle jeotermal amaçlı kaynak arama sondaj projesine yönelik olarak verilen ‘ÇED gerekli değildir’ şeklindeki dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmedi. Karar iptal edildi. Bu mahkeme kararı son derece önemlidir.”