Koruculardan korkutan açıklama !
Mardin Geçici Köy Korucuları Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nin kundaklanması sonrası kritik açıklamalarda bulunuldu.
Terör saldırılarının hedeflerinden biri de korucular... Dün gece Mardin Geçici Köy Korucuları Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği kundaklandı. Korucular bu saldırıyı "tehdit" olarak algıladı...
Karşı Gazete, saldırıyı kınama açıklaması yapan Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Başkanı Ziya Sözen ile konuştu. Sözen, yaşananların korucu camiasının gözünden nasıl algılandığını gazetemize anlattı.
Çözüm sürecinin bozulmaması için şimdiye kadar sustuklarını ancak HDP'lilerin'barış' açıklamalarını samimi bulmadıklarını söyleyen Sözen, 4 yıllık çözüm süreci boyunca PKK'nın Doğu ve Güneydoğu'da Hizbullah tipi hücre örgütlenmesi gerçekleştirdiğini, askerin terk ettiği üs bölgelerine mayın ve patlayıcı döşendiğini iddia etti.
Acilen korucu sayısının artırılması ve çoğu 50 yaş üzerinde olan korucuların gençleştirilmesi gerektiği uyarısı yapan Sözen, "PKK'nın elinde ilk kez TSK envanterindeki silahlardan var, çözüm sürecinde silahlarını modernize ettiler, tetiğe basmadan onlarca asker ve polisi şehit edebilirler" uyarısı yaptı.
İşte o röportaj:
HDP NASIL BARIŞ İSTİYOR?
"30 yılda her iki taraftan ölenlerin sayısının 30 bin olduğu söyleniyor. Bunların 25 bin civarı her iki taraftaki Kürtler... Terör örgütü ve yandaşları en büyük zararı bölge halkına verdi... Seyahat özgürlüğünü, ekonomik özgürlüğü engellediler. Haraç topladılar. Çocuklarını zorla dağa götürdüler. Okul, sağlık ocağı yaktılar, doktorları, öğretmenleri öldürdüler... Öldürülen sivillerin 4000-5000 civarı Kürt- Zaza kökenli, öldürülen 1660 korucu Kürt- Zaza kökenli. Askerdeyken, görevdeyken öldürülen polislerin 500 civarı Kürt- Zaza kökenli. Dağda ölenlerin yüzde 99’u Kürt- Zaza kökenli...
PKK BİZİ SEVMİYOR ÇÜNKÜ...
PKK korucuları katlediyor. Biz de Kürt kökenliyiz. Oysa PKK ve siyasi uzantıları 'bu mesele Kürt meselesidir' diyerek dünyaya kendisini savunmaya çalışıyor. O zaman Kürt olan korucuları niye öldürüyorlar? Biz bu tezi çürüttüğümüz için "bize de katiam yapılıyor" dediğimiz için PKK ve siyasi uzantıları bunlardan rahatsızlık duyuyor. Bölgeye tamamen hakim olmalarının önündeki engel, korucular... Bölgenin can damarı...
"KORUCULUĞUN KALKMASINI, ÖCALAN'IN SERBEST OLMASINDAN ÇOK İSTİYORLAR"
Bir HDP yöneticisine deseniz ki 'terörle mücadelede, devletten istediğiniz birinci madde, olmaz ise olmazınız nedir?
Öcalan'ın serbest bırakılması mı, koruculuğun kaldırılması mı?' diye sorsanız, koruculuğun kaldırılması derler...
Bingöl'de örgüt mensuplarının korucularca etkisiz hale getirilmesine misilleme olarak, sadece şehit ailerinin özlük ve sosyal haklarıyla ilgili çalışan derneğin yakılması, onların koruculara duyduğu kinin, öfkenin yansımasıdır.
"TERÖRÜN DOZAJI ARTTI, HEDEFİ DEĞİŞTİ"
Çözüm sürecinde de şehit cenazeleri vardı ama gündeme getirilmiyordu... Şu an dozajı arttı, hedefi değişti. Korucular şehit oluyordu ama cenazeler bölgede kaldığı için, korucuların da sesi güçlü olmadığı için kamuoyunda gündeme gelmiyordu... Çözüm sürecinin sağlıklı yürümesi açısından da Hükümet tarafından da gündeme gelmemesi yönünde belki tavsiye vardı...
"ÇÖZÜM SÜRECİNDE 13 KORUCU ŞEHİT OLDU, 4 KORUCU PKK'NIN ELİNDE"
Çözüm sürecinde 13 arkadaşımız çeşitli yerlerde, çocuklarının gözü önünde, arkadan vurulup şehit edildi ama kamuoyunun gündemine gelmedi... 4 korucumuz hala PKK'nın elinde rehin tutuluyor ve akibetleri hakkında bilgimiz yok.
Çözüm süreci boyunca asker ve polis verilen emir gereği savunma pozisyonunda kalmıştı. Kışladan, karakoldan çıkmamaları yönünde bir gayret vardı. Bundan dolayı sahada şu anda barajların korunması görevi tamamen korucularda. Doğu ve Güneydoğu'da iki şehir, ilçe, köyler arası can güvenliği koruculara emanet.
"ASKER KIŞLADAYKEN, KORUCULAR SAHADAYDI"
Demiryolları, havaalanlarının dış güvenliği, hatta asker, polis, adliye lojmanlarının, karakolların korunmasında takviye güç korucular. Asker ve polise emir verilmeyince, sahada hep korucular vardı.
PKK bunu çok iyi biliyor. Özellikle çözüm sürecinde bize gönderdikleri tehdit mektuplarında şunun altını çizdiler:
'Bu çözüm süreci bizimle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında. Siz korucularla bizim aramızda olmayacaktır. Çünkü siz Kürt kökenli korucular olarak Kürt Halkı'na ihanet içindesiniz bedelini ağır ödeyeceksiniz. Lakin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin silahını getirip teslim ederseniz, kendi üst kurulumuzda belki sizi affedebiliriz.'
"1660 KORUCU ŞEHİT OLDU"
Süreç yürüyecekse, barış olacaksa diye bekledik, ses çıkarmadık. 1660 şehidimizin acısını bağrımıza bastık...
"KORUCULARIN SAYISININ ARTMASI, SİLAHLARIN MODERNİZE EDİLMESİ GEREK"
Şu anda hem yaş itibari ile camiamız yaşlanmış durumda hem de emekli olanların yerine yeni alım yapılmadığı için sayımız azaldı. Bakanlar Kurulu kararı ile sayı 65 bine kadar çıkarılmıştı şu anda sayı 46 bine düştü ki yarıdan fazlası da 50 yaşın üzerinde, üç -beş yıl sonra emekli olacak. Bizim şu anda, şehit haberlerinin geldiği bu günlerde ekonomik kaygılardan bahsetmemiz hoş olmayacaktır ama olmaz ise olmazımız, hükümetten acil talebimiz, gerçektende bu son operasyonların sonuca ulaşmasını arzu ediyorlarsa bölgenin öz gücü olan ve PKK'nın en çok çekindiği camia olan korucuları gençleştirmeleri ve sayısını artırmaları elzemdir. Şu anda korucular görev yaparken, her köyde ikisi- üçü kendi evlerini çocuğunu, koruyamaz duruma geldi...
"PKK, KORUCU AİLELERİNİ HEDEF ALABİLİR"
Bu düzenlemeler yapılmazsa yakın zamanda korucular başka alanları korurken, kalabalık gruplar halinde gelen PKK'lıların onların köyünde ailelerine, çocuklarına çok büyük katliam yapmaları kaçınılmaz olur.
Bütün bölgeden bana feryat figan takviye, gençleştirme, silahların modernize edilmesi konusunda büyük talepler var. Çünkü çözüm sürecinin yaşattığı rehavet ortamında PKK kendini silah, teçhizat açısından modernize etti, sayısal olarak kendini çok güçlendirdi daha da vahimi TSK envanterinde olan Doçka uçaksavar gibi büyük ağır makinalı silahlar PKK tarafından korucu olmayan belli üs bölgelerine konuşlandırılmış durumda.
"PKK, ÇÖZÜM SÜRECİNDE DÖŞEDİĞİ BOMBALARI ŞİMDİ PATLATABİLİR!"
Son 4 yıldır bir tarafta HDP'liler hükümet ile görüşürken; KCK, Kandil ve örgütün dağ kadrosu sessiz sedasız güçlendirme faaliyetlerine devam ediyordu. Onlar hiç çözümü tanımadılar ama çözümü en iyi şekilde kullanarak bir gün Doğu ve Güneydoğu'daki bütün illeri kuşatacak şekilde hazırlık içindeydiler. Şimdi bölgede yaşayan biri olarak en çok korktuğum PKK'nın bu rehavetten yararlanarak askerin polisin boşalttığını üs bölgelerine, operasyonlara giderken kullandığı patikalara, yollara büyük tonajlı patlayıcılar yerleştirmiş olmasıdır. Bu durumda tetiğe hiç basmadan onlarca askeri, polisi şehit edebilecek güce kavuşmuş olurlar.
"PKK, HİZBULLAH'I ÖRNEK ALDI: HÜCRE TİPİ ÖRGÜTLENDİ"
Şemdinli, Cizre, Ağrı, Yüksekova, Hakkari'de şehir ve ilçelerde evler kiralayıp vatandaşın içine karıştılar... Doksanlı yıllarda Hizbullah'ın yaptığı gibi hücre evlerine yerleştiler. Polise, askere, koruculara karşı kullanmak üzere büyük patlayıcılar ve silahlar hazırladılar. Bunları hazır halde bekletiyorlar.
"DEVLETE RAPOR ETTİK, KİMSENİN UMURUNDA OLMADI"
Şehit çocuğu olmama rağmen, çözüm sürecini hep destekledik ve bozmayı biz istemiyoruz diyerek hükümete de destek verdik. Bu arada olan biteni de devlete sürekli rapor ettik ama devlet kör, sağır, dilsiz davrandı. Belki 'bizim bilmediğimiz olumlu gelişmeler oluyor' diye düşündük... HDP, şimdi 80 kişi ile TBMM'de temsil fırsatı buldu... Bu ortamda HDP'nin yapması gereken demokratik ortamda siyasettir...
SURUÇ'TA NEDEN HDP MİLLETVEKİLİ YOKTU?
Suruç'a halkın çocuklarını çağırdılar, hiçbir HDP milletvekili Şuruç'ta değildi, HDP Belediyesi olan Kültür Merkezi'nin önünde zabıta olmaması, 'biz güvenlik önlemi istemiyoruz' diye Valiliğe, Emniyet'e bilgi verilmesi... Bunlar dikkat çeken unsurlardır... Diyabakır'daki, Suruç'taki canlı bombanın arkasında kim olduğunu biz biliyoruz....
"PKK SİLAH BIRAKSIN"
Mutabakat masaya yatırılıyorsa, bu mutabakatın iki tarafı varsa, her iki taraf da ona uyar. Önce ilk maddeye uyulur. Hükümetin, İmralı'dan Kandil'den istediği, sürecin birinci maddesi PKK'nın silah bırakması. Ama silah bırakmadığını herkes biliyor.
"AĞRI'DAKİ OLAYLAR TERÖRÜ ALEVLENDİRDİ"
Buna rağmen hükümet sabır gösterdi 4 yıl. PKK kendisine dokunulmadığı sürece kendi örgüt elemanı öldürülmediğiniz sürece sessiz kaldı. Ağrı'daki ilkbahar festivalinde kendi elemanı etkisiz hale getirilince yeniden başladılar.
"AKİL ADAMLAR, HÜKÜMETİ KANDIRDI"
Akil adamlar hükümeti kandırdı, çıkmışlar çift taraflı silah bırakmaktan bahsediyorlar. Gaflet içindeler. Dünyanın hiçbir yerinde askere, polise silah bıraksın denilmez. PKK silah bırakıp da yurtdışına gitti mi ki? 4 yıl daha istiyorlar herhalde...
"TERÖR OLAYLARININ ERKEN SEÇİMLE İLGİSİ YOK"
Bence olası bir erken seçimle, tek başına iktidar olmakla bu olayların ilgisi yok. Eğer geldigimiz bu noktada, yaşananlar görmezden gelinmeye devam edilseydi artık asker, polis, korucu silahını alıp, mücadeleyi bırakma noktasına gelmişti! Hiçbir kurum bunu kaldıracak düzeyde değildi."