Havai fişek fabrikasından sağ çıkmıştı; ifade değiştirdi!

Sakarya’nın Hendek ilçesinde, yedi işçinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin yaralandığı havai fişek fabrikası patlamasından sağ çıkan işçi savcılık ifadesini değiştirerek, ‘barut üretimi yapılmadığını’ söyledi.

Dün görülen duruşmada sorumlu mesul müdür kimyager Asiye Angın ve sorumlu müdür Ahmet Çağırıcı barut üretimi yapıldığını itiraf etmişti.

Davada beşi tutuklu yedi sanık hakkında iki yıl sekiz aydan 22 yıl altışar aya kadar hapis cezası isteniyor.

Tutuklu sanıklar: Patron Yaşar Coşkun, fabrikadaki en yetkili üçüncü kişi olduğu belirtilen Hasan Ali Velioğlu, genel ustabaşı Erşan Öztürk, iş güvenliği Uzmanı Aslı Bozgurt ve Angın. Tutuksuz iki sanık ise patronun babası Ali Rıza Coşkun ve Çağrıcı.

‘Denetim önceden söyleniyordu’
Evrensel’deki habere göre bugün devam edilen duruşmada ilk olarak Çağırıcı’nın savunması alındı. Avukatı müvekkilinin ölümden döndüğünü belirterek ‘Savcılığa ifade vermeye gittiğimizde ona birkaç öneride bulunmak istedim. Ancak müvekkilim, ‘Avukat bey bana bir şey söylemeyin. Ben suçlu isem gereken cezayı çekmeyi razıyım’ demiştir” dedi.

Çağırıcı savunmasında “Denetim olduğunda Hasan Ali Velioğlu bana telefon ediyordu. Denetimi önceden söylüyordu. Çin Mahallesi’ni (fabrika arazisi içinde havai fişek laboratuvarlarının bulunduğu yer. kapatıyorduk” dedi.

Avukat Mehmet Mangıroğlu’nun “İddia ettiğin gibi bir iş yeri ise neden çalışmaya devam ettin, çalışmaya mı zorlandın” sorusuna Çağırıcı “Hayır kimse zorlamadı. Ancak çalışmak zorundaydım. Çocuğum hasta ve yoğun bakımdaydı. Yardımcı oldular. Ben de kendimi borçlu hissediyordum” diye yanıt verdi. 

Çağırıcı dünkü duruşmada patronun babasının barut üretimi yapmak istediğini söyleyerek “Bir hafta barut, bir hafta misket üretimi yapıyorduk. Yedi sekiz ayda 3-4 ton kadar rahat yapmışızdır. Seri üretime bir buçuk yıl önce geçildi” demişti. 

‘Baskıyla çalışıyorduk’
Çağırıcı’nın ardından müştekilerin ifadelerine geçilerek duruşmaya devam edildi.

Müşteki işçi Aysel Algül, 2014 yılından beri fabrikada çalıştığını, patlama esnasında fabrikada olduğunu ve omzunun kırıldığını belirtti. Algül, patlamada kendi çalıştığı bölümdeki ürünlerin de yanmaya başladığını şöyle anlattı: “Patlamanın olduğu gün 15 kişi çalışıyorduk. Çok fazla mal vardı. Malları kurusun diye sermiştik. Malların kızışmaya başladığını, güneşin olduğunu usta başına söylemiştik. Ateşi görmüştüm. Sonra çok ani bir patlama oldu. Baskıyla çalışıyorduk. Molalarımız kullandırılmıyordu. Sadece çalışmamız bekleniyordu. Günlük 18 kg’lik ürün üretmemizi istediler, bunu beceremeyenlerin çıkışının verileceği şeklinde tehdit edildik. Biz Çin mahallesini hiç bilmeyiz ve hiç görmedik. Yaşar bey dün ‘Biz bir aileyiz’ dedi ama patlamadan sonra dört gün kırık kolla gezdim. altı gün hastanede kaldım. Ne bir ziyarete geldi ne de geçmiş olsun dedi. Şikayetçiyim, ceza almasını istiyorum. Patlama olabileceğini Ayfer Cerrah tahmin ediyordu. Zira bizi uyardı. ‘Muska bölümünde patlama olabilir’ dedi.”

Algül, korumalı ayakkabı istediğini ve verilmediğini, kendisine “Sana verirsek herkese vermek zorunda kalırız” denildiğini de söyledi. 

‘Verilen ekipman maske ve önlüktü’
Altı yıldır fabrikada çalışan müşteki işçilerden Büşra Kaygın’ın ifadesi ise şöyle: “Olay tarihinde volkan bölümündeydim. Verilen ekipmanlar maske ve önlüktü. Ancak koruyucu değillerdi. Hiçbir işe yaramıyordu. Baskı ile çalışıyorduk. Erşan Usta ve Hasan Ali Velioğlu’ndan talimat alıyorduk. Denetimden önceden haberdar oluyorduk. Çin mahallesinde barut üretildiğini duymuştum. İş güvenliği eğitimlerini aldık. Bizden her gün sayı talep ediyorlardı ve zorluyorlardı. Ben çalıştığım bölümde çalışmak istemiyorum çok riskliydi. Çalıştığım malzemeler zaman zaman alev alıyordu. İşçilere baskı yapan ve işçilere talimat veren kişi Hasan Ali Velioğlu.”

Savcılık ifadesinin değiştirilmesine tepki
Çin mahallesinde çalışan ve tek sağ kalan işçi müşteki Enes Dilber, savcılık ifadesini değiştirerek, ‘barut üretimi yapılmadığını’ söyledi.

Bunun üzerine Çağırıcı ve diğer müştekilerden Dilber’in ‘doğru söylemediği’ yönünde itirazlar yükseldi. Bazı müşteki işçiler Dilber’in para aldığını öne sürdü.

Dilber ise ‘patlamada ciddi yaralandığı için masraflarının çok olduğunu bir kısmının SGK tarafından karşılanmadığını, patlamadan sonra işverenden tazminatını aldığını ancak bu konuda herhangi bir tutanak imzalamadığını’ aktardı.

Avukatların “15 Eylül’de verilen ifadenizi hatırlıyor musunuz” sorusuna Dilber, “Benim kafam yerinde değildi. Savcı bana baskıyla soru sordu” diye karşılık verdi.

Çin Mahallesi’nde hiç denetim olmadığını ve bakanlıktan kimsenin uğramadığını söyleyen Dilber, “Sanıklardan şikayetçi değilim” dedi.

‘İş yerinde ekipmanların tamamının olduğunu’ kaydeden Dilber “Ancak kendi inisiyatifimizle giymedik. Giyseydik bu kadar hasarımız olmazdı” dedi.

Çağırıcı, Dilber’e “Sıfırdan barut üretmiyor muyduk? Seyfi abi barutu toz halinde tartmıyor muydu” diye sorunca “Evet tartıyordu” dedi. Çağırıcı, “Biz Çin Mahallesi’nde beraber çalışıyorduk. Simidimizi paylaştığımız zamanlar oluyordu. Kendisi 285 bin tazminat almış vicdanı rahat mı” diye sordu, Dilber yanıt vermedi. 

Müşteki ifadelerinin ardından duruşmaya 17 Mart Çarşamba 10:30’a kadar ara verildi.

Sonraki Haber