Almanya YDG-H'lıları böyle gösterdi
Alman basını, Diyarbakır ve Cizre'deki olayları dünyaya böyle yansıttı.
Güneydoğu'da hendek kazıp barikat ve patlayıcı düzenekleri kuran, asker ve polisle çatışan silahlı teröristler Alman medyasında... Haberde YDG-H'lilerin HDP'ye yönelik sert sözleri de yer aldı. Bölgedekilerin tutumuna değinildi, sokakta kitlelerin olmadığı yorumu yapıldı.
Alman ‘Die Welt’ gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel, Diyarbakır ve Cizre’den izlenimlerini anlattı.
DW'de yer alan izlenimler şöyle:
“Birkaç haftadır yaşanan olaylar var. Bayramdan önce PKK'dan ateşkes ilan edileceği yönünde açıklama olmuştu, arkasından Şırnak'tan saldırı haberi geldi. Yine PKK yönetiminden nöbette olan karakollara saldırılmayacak, sivillere mutlaka dikkat edilecek açıklaması geldi. Birkaç gün sonra karakollara saldırılar gerçekleşti; Diyarbakır'da restoranda oturan polislere ateş açıldı, garson öldü. Benim gördüğüm kadarıyla ya bu açıklamalar hikaye ya da şehirlerdeki bu militan gençlik tarafından dikkate alınmıyor.
Yücel, silahlı grupların HDP'ye nasıl baktığı sorusunu ise şöyle yanıtladı:
'BARİKATLARI KALDIRIN' DESE...
“Ben konuştuğum gençlere şunu sordum: Şimdi Selahattin Demirtaş gelse şu barikatları kaldırın dese ne yaparsınız? ‘Hadi canım' diyorlar. Konuştuğum bir başka genç militan, ‘Üç ay boyunca HDP'nin barajı aşıp meclise girmesi için çalıştım, keşke bu üç ayı başka şekilde değerlendirseydim, dağa çıkarak savaşı örgütleseydim daha iyi değerlendirmiş olurdum' dedi. Yani bu militan gençlikte HDP’den bir hayalkırıklığı var ve şunu sordum: Peki Cemil Bayık ya daMurat Karayılan bunu sizden istese ne yaparsınız? Tam ‘onu da dinlemeyiz' türünden bir cevap gelmedi ama sonunda verdikleri cevap şuydu: Bunu ancak önderlik, yani Abdullah Öcalan bizden talep edebilir. Yani sanki şehirlerdeki militan gençlik tam da PKK'nın denetimi altında değilmiş gibi bir izlenimle ayrıldım Sur'dan. Bu tüm bölgeler için geçerli mi, emin değilim. Ama PKK yönetiminden gelen açıklamaların çok da fazla dinlenmediğini de kayda alırsak ortada bir anlaşmazlık, bir denetim eksikliği bulunduğu gibi bir algıyla ayrıldım.
“Selahattin Demirtaş önce öz yönetim meselesini savunur gibi oldu, ‘yerel yönetimlerin desteklenmesini istiyoruz, yalnız bunun anayasal çerçevede olması gerekiyor, eline silah alarak değil’ mesajı verdi. Bu, soğuma yarattı. Benim görüştüklerimden HDP’nin meclise girmesine umut bağlayanlar, ‘Meclis'e girdiler de ne oldu? Meclis'e girdiler, arkasından savaş oldu' diyor.
TUZLANMIŞ HIYAR DAĞITIYOR
“Orada sokakta olan, ‘biz mahallemizi koruyoruz, savunuyoruz' diyen bu gençlere en azından halkın bir kısmının bir sempatisi, bir yardımı var. Mesela orada otururlarken yaşlı bir kadın geliyor, tuzlanmış hıyar dağıtıyor, bir başkası yemeğe çağırıyor. Kaldı ki oradaki gençlerin hepsi değilse bile önemli bir kısmı zaten mahallenin gençleri. Yani tümüyle dışarıdan gelme falan değil. Aralarında belki PKK gerillası olan, dağdan inme belki tek tük birileri vardır, olabilir. Ama çoğunluk, mahallenin gençleri.”
SOKAKLARDA KİTLELER YOK
“Ama benim izlenimim, bu, bütün halkın PKK’nın tavrını desteklediği, doğru bulduğu anlamına gelmez. Zaten bir mesafe de görmek mümkün. Şu an tüm bu özerklik ilanlarına baktığınızda benim çok dikkatimi çeken bir şey, sokaklarda kitleler yok. Kobani olayları sırasında, geçen yıl ekim ayında kitleler sokaktaydı. Şu an kitleler sokakta değil, yani daha küçük, az sayıda ve daha militan bir gençlik sokakta ama kitlesel protestolar, ‘özerklik ilan ettik, hadi sokağa gidelim kutlayalım’ gibi kitlesel bir durum söz konusu değil.”