18 yaşını dolduran her 14 kişiden biri devlet ile davalık
Kamu Baş Denetçisi (Ombudsman) Şeref Malkoç, devlet kurumları ile vatandaşlar arasında yaklaşık 4 milyon dava olduğunu söyledi. Bu sayı, 18 yaşın üstündeki 14 kişiden birinin devletle davalık olduğu anlamına geliyor.
Vatandaşın idareyle ilgili şikayetlerini incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmak amacıyla kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) 6. yılına girdi. Şikayetler üzerine aldığı kararlara kurumların uyma oranının yüzde 20’den 70’e çıktığını anlatan KDK Baş Denetçisi Şeref Malkoç, “Eğer hak arama kültürünü vatandaşımızda arzu ettiğimiz noktaya getirirsek bugünkü şikayetlerin yüzde 50’si çözülür” dedi. Vatandaşla devlet kurumları arasında yaklaşık 4 milyon dava olduğunu ve buna çözüm aradıklarını anlatan Malkoç, “Bunun önlenmesi gerekiyor. Hukukta yeni usuller gelişti. Arabuluculuk gibi. Toplum buna yatkın” dedi. Malkoç, yabancıların da başvuru yapma hakkı bulunan KDK’ye en çok Suriyeliler ve Ruslardan şikayet geldiğini anlattı.
GazeteDuvar'dan Nergis Demirkaya'nın haberine göre Kamu Baş Denetçisi (Ombudsman) Şeref Malkoç’ın gazetecilerin sorularına yanıtları şöyle oldu:
Kamu Denetleme Kurumu olarak cezaevlerinde inceleme yaptınız. Hangi cezaevlerine gittiniz, ilk izlenim ve tespitleriniz nedir?
Cezaevlerinden çok sayıda başvuru geliyor. Bunların yüzde 90’dan fazlası yer değiştirmeyle ilgili. Elazığ Cezaevi’nde kötü muameleyle ilgili şikayetler vardı. İnceleme ve araştırmaları bilgi-belge isteyerek yapıyoruz ama bu tür olaylarda yerinde inceleme yapıyoruz. Yasada tanık dinleme hakkı da var. 10’a yakın cezaevi dolaştık. Sincan, Silivri, İzmir Aliağa, Kırşehir, Çankırı, Elazığ, Diyarbakır, yani Türkiye’de belli başlı cezaevlerinin hemen hemen hepsini dolaştık. Farklı suç profilleri, türlerinde herkesle görüştük. PKK’lısı, FETÖ’cüsü veyahut uyuşturucudan, cinayetten, hırsızlıktan girmiş olanlar, aklınıza gelebilen her suç türü…. Cezaevi yönetimiyle, savcılarla görüştük, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ndeki arkadaşları, akademisyenleri dinledik. Rapor çıktığında eksikler varsa bunları giderecek bir rapor olsun.
Cezaevlerinden en fazla hangi konularda şikayet geliyor?
Geçmişte Türkiye AİHM’nde en çok işkenceden dolayı mahkum olmuş. Şimdi cezaevlerinde, karakollarda işkence yok. Bazen fena muamele iddiasıyla geliniyor. Biz de kameralar, kameraların açıları, mahkumların yemek konularından, sağlık konularına kadar hepsine detaylı olarak baktık. Tabii en önemli problem cezaevlerindeki doluluk. Onun çözümü de belli. Yasaların hakimler tarafından uygulanırken tutuklamanın dışında alternatifler, çözümler olduğunu hatırlatıyoruz. Eskisinden farklı olarak bu tutuklamanın dışında çözümler çoğaldı. Bu hukukumuzda iyi bir gelişme. Tabii doluluğu aşmanın asıl yolu suçların azalması, onun da tedbirleri belli. Diğer bir husus da yeni cezaevi yapmak, bunu çok gönülden değil ama mecburiyetten söylüyorum.
Bu doluluk oranının nedenleri için ne söylersiniz?
Tabii Türkiye ardı ardına DEAŞ, PKK, FETÖ gibi, hele hele 15 Temmuz kalkışmasından sonra bu süreci yaşadı. Ama şunu söylüyorum, mesela biz Öcalan ile Ada’da (İmralı) yatmış olan PKK’lılardan birisi vardı galiba Nasrullah (Kuran), bize bir takım şeyler söyledi, dinledik onları. Konuşmamızda, Avrupa’daki cezaevlerine de bakacağız, mukayese yapacağız, dedik. “Bir dakika” Avrupa’nın kültürü ile Mezopotamya, Anadolu kültürü bir değildir, falan” dedi. Oradaki şartların daha ağır olduğunu söylüyor yani.
İmralı Cezaevi’ne de mi gittiniz?
İmralı’ya gitmedik, Silivri Cezaevi’nde görüştük. Orada FETÖ’den tutun Reina katliamını yapan çocuğa kadar dinleyelim dedik. Cezaevinde olmak kötü bir şey tabii. Ama yemekten sağlık hizmetlerine kadar cezaevi şartlarının hepsini inceledik.
Cezaevi raporu ne zaman çıkacak?
Avrupa’daki cezaevlerini de incelemek istiyoruz. İki ülkenin cezaevini inceledik. Almanya, Fransa ile yazışmalarımız var. Daha çok Türklerin yoğun olduğu ülkeleri tercih ediyoruz. Portekiz’de Lizbon’u inceledik. Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika onlardan cevap bekliyoruz. En azından dünyadaki durumumuza bakacağız. Bunlar tabii Avrupa ülkeleri ama ABD cezaevlerini duyuyoruz çok felaket, belki dünyanın en kötü cezaevlerinden biri diye duyuyoruz. Biz daha çok kara avrupasındaki cezaevlerini merak ediyoruz. Çünkü orada Türk vatandaşları yoğunlukta. Biraz da onların sorunlarıyla yakından ilgilenmeyi istiyoruz.
Hak ihlallerine dair size başvuruların oranı nedir, çözüm oranı nedir?
Yargıya intikal eden konulara bakamıyoruz, ama onun dışındaki her konu yani toplantı ve gösteri yürüyüşlerinden tutun ifade özgürlüğündeki kısıtlamalara kadar yapılan müracaatları titizlikle inceliyoruz ve verdiğimiz kararlara da idare uyuyor.
Kararlara uyma oranı nedir?
Uyma oranı yüzde 20’lerden yüzde 70’lere çıktı. Bunun Avrupa’daki ortalaması yüzde 80. Avrupa da onlarca yıllık bir geçmişi var bizde 6 yıl. İyi gidiyoruz, bu tempoyu artırarak devam ettirmemiz gerekiyor. Bakanlarla, bakan yardımcılarıyla sürekli temas halindeyiz. Genel müdürlerle değişik zamanlara gruplar halinde toplandık. Bu neye vesile oluyor. Bir defa vatandaşın kendilerine müracaatı gittiğinde eğer iyi yönetim ilkelerine göre davranmamışlarsa böyle bir kurumun kendilerine muhatap olacağını görüyor. İkincisi biz onlardan bilgi belge istediğimizde bilgi belgeyi hızlı göndermeleri sağlanıyor. Üçüncü ve en önemlisi biz karar verdiğimizde de bu karara uymaları. Bunun faydalarını gördük. Tabii dünyada ombudsmanlık “halkın avukatlığı” olarak tanımlanıyor ama aynı zamanda da idarenin yardımcısı, idareye yol gösteren, danışmanlık yapan, bu anlamda iyi bir görev bu. Bazı kararlarımızda ilgili bakan, bakan yardımcısı arkadaşımız arayıp ‘haklısınız, işin bu tarafını göremedik’ diyor. Bazen kızıyor ama kararı uyguluyorlar.
Size en çok hangi kesimden ve ne konuda şikayet geliyor?
6 yılın ortalamasına baktığımızda en fazla kamu personelinden başvuru geliyor. Türkiye’de 4 milyonun üstende kamu personeli var. Bir de onlar kurumu iyi biliyor. Atamadan terfiye, disiplin cezalarından özlük haklarına varıncaya kadar birçok talep geliyor. Eğitimdeki sorunlar arttığında eğitim birinci plana çıkıyor. Sosyal güvenlik meseleleri çok geliyor. SGK’nın başkanıyla da oradaki genel müdürle de görüştük, arkadaşlar ‘aslında burada vatandaş haklı ama ben bunu böyle yaparsam yarın Sayıştay veya müfettiş nedeniyle sıkıntıya girilebilir, siz en iyisi Kamu Denetçiliğine başvurun’ diyor. Çünkü bizim verdiğimiz karar onu rahatlatıyor.
Kadına şiddet çocuk istismarı gibi konularda size başvuru oluyor mu? Bu konularda çalışmanız var mı?
Biz vatandaşla devlet arasındaki ilişkilere baktığımız için vatandaşların kendi arasındaki ilişkilere müdahil olamıyoruz. Bunların büyük kısmı dava konusu oluyor. Kanunda resen inceleme yetkisi de yok. Ama toplumun genelini ilgilendiren konularda rapor hazırlayıp toplantılar yapabiliyoruz. Kadın cinayetleri, çocuğa karşı şiddet, istismar… Bunlar felaket bir konu. Birkaç önemli toplantı yaptık. Bunları rapora dönüştürüyor, ilgili bakanlıklar, TBMM’ye gönderiyoruz. Kamuoyunda farkındalık oluşturmaya çalışıp ardından da “ne yapıyorsunuz arkadaş gelin beraber yapalım” deme gayreti içindeyiz. Bununla ilgili kurumlar devamlı çalışma yapıyor. Ama dışarıdan tarafsız, gözlemci biraz da denetleyen, eleştiren bir bakış açısıyla biz bunları yapıyoruz. Bir kurum veya bir insan yaptığı işin hep en iyisi olduğuna inanır. Bizim görevimiz “şurası eksik, dünyada uygulama şöyle” demek. Ardından da biz eksiklikleri söyledik, siz ne yaptınız diye sormak. Tabii değişik reaksiyonlarla karşılaştığımız oluyor. Ben Trabzonluyum. Karadeniz’de bir söz vardır: “Benim kafam aklımdan çatlayı, sen bana akıl öğretirsin.” İdarede böyle olanlar da var. Kamu Denetçiliği Kurumu Anayasanın 74. maddesinde keyif için kurulmamış, iş olsun diye Meclis tarafından seçilmemiş. İki şeye önem veriyoruz. Bir hukukun, hukukun üstünlüğünün ne kadar önemli olduğunu idareciyle paylaşmak, bu alanı zenginleştirmek, ikincisi vatandaşa yönelik hak arama kültürünü yaygınlaştırmak. Benim kanaatim şu: Eğer biz hak arama kültürünü vatandaşımızda arzu ettiğimiz noktaya getirirsek bugünkü şikayetlerin yüzde 50’si çözülür.
Vatandaşla kamu kurumları arasında davalarla ilgili bir çalışma yaptığınızı duyduk. Nedir?
Vatandaşla kamu kurumları arasında milyonlarca dava var. Aile Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü, TOKİ falan… Bunlara bir çözüm bulmak için toplantılar yaptık. Bakanlıklarda yeni kurulan Hukuk İşleri Genel Müdürlükleri ile bir araya geliyoruz. Cumhurbaşkanlığındaki arkadaşlarla bir araya geldik. Neden devletin vatandaşla, vatandaşın devletle milyonlarca davası olsun. Bunu nasıl çözeceğimize kafa yoralım. Üniversitelerdeki hocalarımızdan faydalanıyoruz. 6 ay, 1 yıl içinde nelerin yapılması gerektiğini ortaya koyarız. Bu konuyu gündeme getirdiğimizde inanın vatandaşın sevinci ayrı ama en çok Bakanlıklarda çalışanlar seviniyor. Oraya bir çözüm bulursak milyonlarca davanın önüne geçmiş oluruz.
Vatandaşla devletin karşı karşıya olduğu kaç dava var?
Bizim yaptığımız toplantılarda 4 milyonun üzerinde çıkıyor. Net rakam veremiyorum ama 4 milyonun üzeri. Bunun önlenmesi gerekiyor. Hukukta yeni usuller gelişti. Arabuluculuk gibi. Toplum buna yatkın.
Yabancılardan da başvurusu alabiliyorsunuz. En çok başvuru kimlerden, talepleri neler?
Evet, ombudsmanlığa başvurmak için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma şartı yok. Bu ciddi bir avantaj. Bize daha çok Suriyelilerden, Ruslardan başvuru geliyor. Rus Ombudsmanla da protokol imzaladık, karşılıklı eğitimler yaptık. Özellikle Antalya’da, İstanbul’da bazı sorunları var. En çok yakınılan konu, Ruslarla Türklerin evlilikleri. Sadece Antalya’da 10 binin üzerinde. Evlilikten, eğitimden, inançtan kaynaklı sorunlar var. Mesela Rus Ombudman, “okula gidiyor, din dersi öğreniyor,“müslümanlık öğretiyorsunuz” diyor. Anne istemiyor, baba istiyor… Bizim ona yapacağımız bir şey yok. Rus Ombudsmanı yerel yetkililerle görüştürdüm. Bunun karşılığında bizim Rusya’da çalışan insanlarımızın sorunu oluyor.
Suriyelilerle ilgili en çok başvuru neden?
Eğitimle ilgili. Çocuk okula gidiyor, ayrımcılık olabiliyor veya dil konusunda yeterli olmuyor. İdarenin ilgisi veya ilgisizliği sorun. Velilerden biz bunları burada istemiyoruz, denilebiliyor. Milli Eğitim Bakanlığı ya da il ilçe müdürlükleri ile hukuki prosedürü uygulayınca çözülüyor. Okul yöneticileri hukukta yazılanları uygularlarsa sorun kalmıyor.
KHK’lıların başvuruları nasıl sonuçlandı?
Bize başvurdular ama yargı konusu. OHAL komisyonuna yönlendirdik. OHAL Komisyonu ile de sürekli temas halinde olduk, onlara bazı önerilerimiz oldu.
Kayyım atanan belediyelerden başvuru oldu mu?
Birkaç gazetede yazıldı, milletvekillerinden söyleyenler oldu. Ama bize bu konuda herhangi bir başvuru gelmedi. İdarenin her türlü eylem ve işlemi konumuz. Ama mahkemeye gittiler. Mahkemeye gitmeden bize gelmeleri gerekirdi. Ama idarenin kararı olduğu için hukuken bakabilir miyiz, bakarız. Mahkemeye dava açmasalardı bize gelselerdi biz ona bakmak durumundaydık.