''PKK'nın çekilmesine Öcalan değil, örgüt karar verir''

PKK elebaşlarından Cemi Bayık, teröristlerin geri çekilmesiyle ilgili kararı ''Ne HDP ne de Abdullah Öcalan verir'' dedi.

PKK'nın Kandil'deki yöneticilerinden Cemil Bayık, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ndekiKandil Dağları'nda BBC Türkçe'nin sorularını yanıtladı.

Bayık, artık kendilerinden tek taraflı bir ateşkesin beklenmemesi gerektiğini söyledi.Türkiye'de hükümetin çözüm sürecinin canlandırılması için koşul olarak öne sürdüğü silahların bırakılması ve PKK'nın silahlı güçlerinin yurt dışına çekilmesi talepleri konusunda ''silahlı güçlerin çekilmesine Abdullah Öcalan ya da HDP'nin değil, örgütün kendisinin karar vereceğini'' söyledi. KCK lideri, Urfa'nın Ceylanpınar ilçesinde iki polisin ölümüyle ilgili sorulara cevaben bu olayın araştırılması gerektiğini belirtti.

İşte o röportaj:

"ÇATIŞMALARDA PAYINIZ YOK MU?"

Çatışmaların yoğunlaştığı bir ortamın oluşmasında siz hiçbir payınızın olduğunu düşünüyor musunuz?

Bayık: Biz payımızın olduğunu düşünmüyoruz. Eğer biz çatışmadan yana olsaydık şimdiye kadar dokuz kez tek taraflı ateşkes ilan etmezdik. Yine eğer biz savaşta ısrarcı olsaydık biz Kürt halkını, Türkiye solunu, bütün muhalif güçleri HDP çatısı altında bir araya getirmeye çalışmazdık ve bunları parlamentoya taşımazdık. Biz Türkiye'nin bütün sorunlarını parlamentoya taşıdık. Parlamentoda sorunları gündemleştirmek, çözmek istedik. Türkiye yıllardır Kürtlerle, solla uğraşıyor ama bir türlü sonuç alamadı. Ama önder Apo, PKK, bütün bu güçleri, onların yasa dışı dedikleri bütün bu güçleri parlamentoya çekti. Bütün sorunları parlamentoya taşıdı ve parlamentoda sorunları tartışmak, çözmek istedi.

"CEYLANPINARI PKK YAPMADI"

Çatışmaların başlamasından sizi sorumlu tutan kesimlerin öne sürdüğü bazı gerekçeler var. Bunlardan biri de Ceylanpınar saldırısı. Bu saldırıyı PKK mı gerçekleştirdi?

Bayık: Ceylanpınar'da iki polisin öldürülmesi bizimle alakalı değil. Ceylanpınar'da o iki polisi öldürenler, kendilerini Apocu İntikam Tugayı diye adleden birileri. Böyle bir örgüt var mı yok mu o da şüpheli. Yine, iki polisin uyuduğu yerde vurulması bizim yöntemimiz değil.

Peki öyleyse bu saldırıyla ilgili açıklama neden HPG tarafından yapıldı?

HPG biz bu polisleri vurduk demedi. HPG dedi ki, "kendilerine Apocuyum diyen bir grup bu eylemi yaptığını söylüyor". Biz yaptığımız her eylemi üstlenmişiz, yanlış eylem yaptığımızda da bunun özeleştirisini vermişiz. Onun için Ceylanpınar'daki iki polisin öldürülmesinden hiç kimse bizi sorumlu tutamaz.

Dikkat ederseniz Türkiye devleti ve onun hükümeti, Erdoğan ve Davutoğlu, sözde PKK'yle savaşı geliştirmenin nedeni olarak bu iki polisin öldürülmesini gösterdiler. Sanki ondan önce polisler ölmemiş, askerler ölmemiş, siviller ölmemiş, ilk kez bu iki polis ölmüş.

"ULUSLARARASI, BAĞIMSIZ BİR GÜÇ CEYLANPINAR'I ARAŞTIRMALI"

Her ne hikmetse iki polisin öldürülmesi gerekçe yapıldı. Bu polislerin de kimin tarafından öldürüldüğü hâlâ meçhuldür. Ben burada şu çağrıda bulunuyorum. Uluslararası, bağımsız bir güç, Ceylanpınar'da öldürülen polislerin kimler tarafından öldürüldüğünü araştırmalıdır, ortaya çıkarmalıdır.

Açıklamada HPG'ce gerçekleştirildi denmiyor ama birincisi açıklama HPG tarafından yapılıyor ikinci çok içeriden bir dil kullanılıyor. Polislerin "cezalandırıldığı" söyleniyor...

Devlet, hükümet bizi o eylemden sorumlu tutabilir diye HPG o açıklamayı yaptı. Yani "bu eylemi biz yapmadık, kendilerine Apocuyum diyen bir grup yapmıştır, cezalandırdığını söylemiştir, bizimle bir ilişkisi yoktur" diye.

Ama çok içeriden gelen bir bilgi değil mi bu? Cezalandırma, polislerin silahlarına el konulması vs...

Hayır, bu onların açıklamasıdır. Onlar "biz cezalandırdık" diyor. HPG de "o grup bu eylemi yaptığını ve onları cezalandırdığını söylüyor" diyor.

Ama HPG bu açıklamayı neden kendi açıklaması içinde yayınlıyor? Bu açıklama üzerine olayı HPG yapmış gibi algılanması normal değil mi? Bu açıklama yapıldı ve medya bu açıklamayı PKK Ceylanpınar'daki saldırıyı üstlendi diye okudu. Bu durumda bunu düzeltmek için neden farklı bir açıklamada bulunmadınız?

Hayır HPG hiçbir zaman onu ne yaptı ne üstlendi. Bizim savaş ahlak ve kültürümüzde uyuyan, bizimle çatışmayan birini vurma diye bir şey yoktur. Biz bunu suç sayarız. Biz defalarca açıklamalar yaptık. Dedik ki "Bu olayın bizimle bir ilişkisi yoktur. Biz sürekli açıklamalar yaptık. Daha ne yapacaktık?

"TRAFİK POLİSİNİ BİZ NİYE VURALIM?"

Bu olaydan bir gün sonra Diyarbakır'da bir saldırı oldu. Bir trafik kazası ihbarına giden polislere ateş açıldı, orada bir polis öldü. Bu eylemi onaylıyor musunuz?

Trafik polisini biz ne diye vuralım? Bir trafik polisidir. Bizimle savaşan, bize karşı kurşun sıkan biri falan değildir. Bizim savaş kültür ve ahlakımız var. Ama Türk devleti çok kirli bir devlet. Meşhurdur, Osmanlı'da oyun çoktur derler. Geçmiş mücadele tarihinde de Türk devletinin yaptığı birçok kirli katliamlar var. Ve bunları hep PKK'ye mal etmiştir.

Peki bunların da önüne geçmek için, örneğin Yenişehir'deki, trafik polisine saldırı olayını PKK'nın yapmadığını açıklayamaz mıydınız?

O eylemin PKK, HPG tarafından yapıldığına dair bir açıklama var mıdır? Böyle bir açıklama yoktur. Biz tek tek olayları değil, çizgimizle bağdaşmayan birçok olayı tasvip etmediğimizi, kınadığımızı kamuoyuna defalarca açıklamışızdır. Mesela yapılan bazı gençlik eylemleri var. Belediye otobüslerine yönelik, dükkanlara yönelik vs... Bunları tasvip etmediğimizi, yanlış gördüğümüzü biz kamuoyuna açıkladık.

Ama böyle bir ortamda Diyarbakır'da bir polise saldırı olduğunda kamuoyunun aklına bunu PKK'nın yapmış olduğunun gelmesi doğal değil mi? Bu durumda bunun böyle olmadığını açıklamanız gerekmez mi?

Türk devleti her şeyi PKK'ye mal ediyor. Kendisinin yaptığını da PKK'ye mal ediyor, yaptırdığını da PKK'ye mal ediyor. Türk devleti, psikolojik özel savaş yürütmede oldukça mahirdir. Birçok olanağa da sahip. Bizim öyle olanaklarımız yok. Eruh'ta korucuları minibüs içerisinde yaktılar, dediler ki "PKK yaptı", insan hakları dernekleri bile buna inandı ama birkaç yıl sonra bunun kendileri tarafından yapıldığı ortaya çıktı hatta İHD bu konuda özeleştiri verdi.

Böyle durumlarda çok daha net açıklamalar yayınlayamaz mısınız?

Biz her zaman açıklamalarda bulunuyoruz. Bir de bizim Türk devleti gibi ya da çeşitli devlet ve ülkeler gibi basın imkanlarımız yoktur, hemen dakikasında, anında açıklamalarda bulunalım. Çünkü bizim bilgi alma sürelerimiz sınırlıdır, günlerce sonrasında bilgiler alabiliyoruz. Bunu basına vermek gene günler alıyor. Eğer hemen anında cevap veremiyorsak nedeni budur. Yoksa bunları tasvip ettiğimizden değil.

"BİZ ADLARA BAKMAYIZ, YAPILANA BAKARIZ"

Ceylanpınar'daki Apocu Fedai Timi örneğinde olduğu gibi bu tip yerel grupların PKK ile ilişkisi nedir?

Kendilerine isim takabilirler. Türk devleti de, JİTEM'i de, MİT'i de bir takım olaylar yapıyor, sahte isimler kullanıyor. Ve çoğunlukla da Kürt özgürlük hareketini mahkum edebilecek isimler kullanıyor. Biz adlara bakmayız. Biz yapılanlara bakarız. Kürt özgürlük hareketinin hedef ve amaçlarına hizmet ediyor mu etmiyor mu? Hizmet etmiyorsa, hangi adla kim yaparsa yapsın, elbette ki biz onun karşısında tavır alırız. Eğer bizim çizgimizle, amaçlarımızla, kültürümüzle, geleneklerimizle, anlayışlarımızla uyuşuyorsa biz elbette ki ona sahiplik yaparız.

"O TÜR EYLEMLERİ 'BU ÇİZGİMİZİ AŞIYOR' DEYİP BİZ DE ELEŞTİRDİK"

KCK Yöneticisi Duran Kalkan 25 Ağustos'ta bir açıklama yaptı. "Operasyona çıkmayan, gerillaya ve halka saldırmayan, karakolunda duran askerlere dönük saldırı yapılmamalıdır" dedi. Ama sonrasında bu açıklamayla çelişen PKK saldırılarının da olduğunu görüyoruz. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?

Biz hiçbir zaman savaş istemedik. Erdoğan, AKP, Türk devleti, ulus devlet üzerine kurulan cumhuriyet bu seçimlerle çökünce, inkar ve imha siyaseti darbe yiyince ikinci cumhuriyet, demokratik cumhuriyetin zemini ortaya çıkınca artık burada buna karşı darbe yaptılar. Ve darbeyle savaşı daha üst düzeye tırmandırdılar. Bizim yaptığımız buna karşı kendimizi savunmaktı. O açıklamayı da onun için yaptık. Dedik ki "bize saldırmayan hiçbir gücesaldırmayacağız, bize saldıran güçlere karşı da kendimizi savunacağız". Bu da bizim en doğal hakkımız.

Ama bu açıklamaya uymayan birçok saldırı görüyoruz...

Biz hep bu açıklamaya bağlı olarak savaştık. Yer yer, bunun dışına çıkan pratikler oldu elbette. Bunlar ortaya çıktığında da biz eleştirdik. Dedik ki, "bu, çizgimizi aşıyor, bu, amaçlarımızı aşıyor". Bu konuda arkadaşlarımızı uyardık, eleştirdik ve bize saldırmayan güçlere saldırı yapılmamasını söyledik. Ama saldırılar o kadar korkunç ki, vahşi ki hiçbir savaş kuralına Türk devleti uymadığı için ve bütün silahları Kürtler üzerinde denediği için, uçaklarla, tanklarla, toplarla, yeni geliştirilen akıllı bombalarla saldırılar yaptığı için, yine siyasi operasyonlar yaptığı için.

"YER YER KONTROLÜMÜZÜ AŞAN DURUMLAR ORTAYA ÇIKABİLİYOR"

Belediye başkanlarını tutukluyor, her yerde saldırıyor, her yerde linçler, yakmalar, hakaretler yapıyor. "Her yere Türk'ün gücünü göreceksiniz, size göstereceğiz" yazılıyor. Elbette ki bunlar insanları tahrik ediyor. İster istemez bazılarında bizim çizdiğimiz çerçevenin dışına çıkmalar da oluyor. Devlet tahrikle bunu yaratıyor. Biz kontrol kurmaya çalışıyoruz. Elbette ki yer yer kontrolümüzü aşan durumlar ortaya çıkabiliyor. Ama bundan da hiç kimse Kürtleri sorumlu tutamaz.

Söylediklerinizden şunu da mı anlamamız gerekiyor? "Biz bu açıklamayı yaptık, şu anda bu çizgideyiz ama bu ortamda güçlerimizi savunma çizgisinde tutmamız zorlaşıyor"...

Evet. Eğer Türkiye devleti belirttiği gibi ya teslim olacaklar ya da tek kişi kalıncaya kadar hepsini öldüreceğiz derse elbette ki kimseyi biz bu çizgide tutamayız. Hiç kimse de bizden bunu bekleyemez. Türk devleti yaptıklarıyla Kürt halkıyla Türk devleti arasındaki köprüyü yıkmıştır. Biz bu köprüyü hep onarmaya çalıştık. Biz hep, Türkiye'de sorunları parlamentoya taşıyıp parlamentoda çözmek istedik. 7 Haziran bu sonucu yaratmıştı. 7 Haziran aslında Kürt halkıyla Türkiye halkı, devleti arasında bir köprüyü geliştirmeydi ama maalesef bu köprüyü yıktılar.

"DEVLETE DİRENMESEYDİK HDP MECLİSE GİREMEYECEKTİ"

Türkiye'de sizin hareketine dostane yaklaşan kesimler içinde size şu tür bir eleştiriyi yapanlar var.... Bu kesimler çatışmalardan asıl olarak devleti sorumlu tutuyor ama size de "devletin istediği sizi tahrik etmekti, tahrik oldunuz" eleştirisinde bulunuyor. Siz bu eleştiriyi kabul ediyor musunuz?

Biz bu eleştiriyi kabul etmiyoruz. Biz Türk devletine karşı direnmeseydik 1 Kasım'da HDPve demokrasi güçleri, parlamentoya da giremeyecekti. Eğer girebildilerse bizim direnmemiz sonucunda girebildiler. Biz doğru eleştirileri kendimiz için esas alıyoruz, gereklerini yerine getiriyoruz ama yanlış eleştirileri de doğru görmüyoruz ve hiçbir zaman da o eleştiriler vardır diye ciddiye almıyoruz.

"HDP'DEN AKP'YE GİDEN TEK BİR OY YOKTUR"

Kamuoyundaki genel kanının aksine, hendeklerin kazıldığı, yoğun çatışmaların yaşandığı ilçelerde HDP'nin oylarının pek düşmediğini görüyoruz. Ama Bitlis, Van gibi yerlerde HDP'nin oylarının düşmesinde PKK'nın son dönemdeki stratejisinin de herhangi bir payının olabileceğini düşünüyor musunuz?

Olduğunu düşünmüyoruz. Tam tersini düşünüyoruz. Kim HDP'nin yerinde olsaydı, değil parlamentoya girmek, dağılırdı. Çünkü öylesi bir saldırı var ki üzerinde.... Erdoğan, devlet,HDP'yi seçim çalışması yapamaz hale getirdi. Bütün iktidar olanaklarını kullandılar. En önemlisi de DAİŞ'i (IŞİD) çok iyi kullandılar. Hem Türkiye içinde kullandılar, hem Avrupa'ya yönelik kullandılar. Erdoğan bu konuda oldukça başarılıdır. Mültecileri Avrupa'ya doğru sürdü. Onların içerisinde DAİŞ de Avrupa'ya gidiyor. Avrupa büyük bir paniğe kapıldı. Erdoğan DAİŞ'le hepsini korkuttu. Türkiye'de büyük bir korku yarattılar. Herkesi bununla tehdit ettiler. Onun için AKP dışında kimse seçim çalışması, mitingi yapamadı. Deniyor kiHDP'nin oyları AKP'ye kaydı. Öyle bir durum söz konusu değil. HDP'den AKP'ye giden tek bir oy yoktur. AKP'ye giden oylar Saadet Partisi'nin, Büyük Birlik Partisi'nin, Hüda-Par'ın, Vatan Partisi'nin oylarıdır. Bunlar AKP'ye oy verdi. Onun için AKP'nin oylarında artış oldu.

"OY KULLANAMADILAR, OYLAR DÜŞTÜ"

Ama Kürt illerinde bir önceki seçime kıyasla HDP'nin oylarının düşüp, AKP'nin oylarını artırdığı yerler var...

Düşüş var tabi. Niye düştü? Çünkü büyük bir yıkım sürdürdü AKP. Bu şehirlere yönelmelerinin bir nedeni de neydi? Halkı göçertmekti. Halkın oy kullanmasını önlemekti. Ve gerçekten oy kullanmayan insanlar oldu. Bir kısmı kaldığı yerde kalamaz duruma geldi, devletin yönelimlerinden dolayı, başka yerlere göç etti. Eğer HDP'nin oylarında düşüş olduysa nedeni budur. Oy kullanamadılar, onun için oylar düştü.

Peki bu tür olayların olmadığı yerlerdeki düşüşü nasıl açıklarsınız? Van, Bitlis vs... gibi.HDP'nin oylarının düşüp AKP'nin oylarının yükseldiği yerleri?

AKP medyası diyordu ki, öz yönetimlerin, demokratik özerkliğin ilan edildiği yerlerdeHDP'nin oyları düştü, çünkü halk benimsemiyor... Tam tersine oralarda HDP'ye oyların verildiği, demokratik özerkliği halkın kabul ettiği ve HDP'ye de bunun için oy verdiği ortaya çıktı. Oy verilmeyen yerler nereler? Diğer yerler. Peki diğer yerlerde devletin baskıları yok muydu? Göçertmeler yok muydu, halkı korkutması yok muydu? Elbette genelde vardı, her yerde vardı. Ama demokratik özerkliğin ilan edildiği yerlerde halk, saldırılara rağmen kahramanca direndi. Diğer yerlerdeyse belki bu tarz bir direniş ortaya çıkmadı. Korku sindi. Van'da Davutoğlu dedi ki, 'bize oy vermezseniz Beyaz Toroslar dolaşacak.' Vanhalkını tehdit etti. Elbetteki Van'da insanların bazıları oylarını vermedi, sandıklara gitmedi. Eğer HDP oy kaybettiyse bunun için kaybetti.

O halde size göre bölgede hiçbir yerde HDP'ye verilen oylardan AKP'ye geçme olmadı...

Geçmedi, hiçbir yerde geçmedi. Türkiye'de bile HDP'nin oylarında düşüş oldu. Oradakiler bile korkularından sandığa gitmedi. Çünkü kendilerini güvencede görmediler. Açık açıkMİT, yine Osmanlı Ocakları denen devşirme bir ocak, insanları tehdit ediyordu. Eğer sandıklarda oylar çıkarsa, başınıza ne geleceğini siz düşünün diyorlardı.

"HDP SEÇİM MİTİNGLERİNİ YAPMALIYDI"

Ama seçime katılım oranının da düşmediğini görüyoruz... Sizin dediğiniz nedenle olsa, seçime katılım oranının da düşmüş olması gerekiyordu...

HDP'nin de hataları var elbette. Mesela mitingleri yapması gerekiyordu. Bütün tehditlere, katliamlara rağmen yine mitingler yapması gerekiyordu. HDP miting yapmadı. Seçim çalışması yapmadı. Hiçbir çalışma yapmadı.

"HDP TÜRKİYE PARTİSİDİR"

Kamuoyunda çok konuşulan konulardan biri de PKK ve HDP'nin ilişkisi. PKK ile HDP'nin ilişkisini nasıl tarif ediyorsunuz?

HDP ile PKK ayrı güçlerdir. HDP, Türkiye yasalarına göre kurulan bir legal partidir, demokratik siyaset yürütüyor. PKK ise Türkiye'de legal olmayan, illegal olan ve silahlı mücadele de yürüten bir harekettir. HDP hiçbir zaman PKK olamaz, PKK de değildir.HDP'nin Kürdistan'da dayandığı zaman PKK'nın da dayandığı zemindir. Ama HDP sadeceKürdistan'da siyaset yapan bir parti değil, bir Türkiye partisidir.

HDP'YE YÖNELİK ELEŞTİRİLER

HDP'yi dönem dönem eleştiriyorsunuz...

Desteklerimiz olduğu gibi eleştirilerimiz de oluyor. Çünkü biz Türkiye'nin sorunlarıyla yakından ilgiliyiz. Bu da bizim en doğal hakkımızdır çünkü siyaset yürütüyoruz...

Bu eleştirilerdeki tarz, üslup bazen HDP'nin siyasi iradesini önemsememek anlamına gelmiyor mu?

Bunlar, psikolojik savaş merkezlerinin yürüttüğü propagandalardır. HDP'de kimler var? Türk solunun birçok örgütü var değil mi? Yine Müslüman birçok örgütler, çevreler, demokratlar, akademisyenler, sanatçılar, Aleviler, Ezidiler var. Şimdi bu nasıl PKKolabiliyor?

Bir kere HDP içinde birçok insan var, düşüncelerini de açıklıyorlar, basında da açıklıyorlar. Onların düşünceleriyle PKK'nin düşünceleri bir midir? Amaçları HDP'yi kapatmaktır. Bunun için HDP ile PKK ilişkisini kurmaya çalışıyorlar, zorluyorlar. HDP birçok eğilimi kapsıyor. Gerçek Türkiye toplumunu kapsıyor.

Elbette biz HDP'yi destekliyoruz çünkü HDP'de demokrasi güçleri var. HDP'nin dışında kimi destekleyeceğiz Türkiye'de? AKP'yi mi? MHP'yi mi? CHP'yi mi? Büyük Birlik Partisi'ni mi? Bunlar Kürt sorununu inkar eden güçlerdir. Bunlar Kürt sorununu tasfiye eden güçlerdir. Türkiye şu anda demokrasiyle diktatörlük arasında, faşizm arasında. Yine ulusdevletle demokratik ulus arasında çok ciddi bir mücadele var. Bizim safımız elbette ki demokratik ulustan yana, demokrasiden yana olanlardan yanadır.

"HDP ÖCALAN PPROJESİ, PKK DA DESTEKLEDİ"

KCK yöneticilerin yaptığı bazı açıklamalar HDP'nin iradesini yok sayıyor gibisinden eleştiriler HDP'yi destekleyen bazı kişiler tarafından da yapılıyor.

Türkiye'de HDP'yi kim geliştirdi? Önder Apo geliştirdi. Ve önder Apo'nun bu projesine PKKbüyük destek verdi. 7 Haziran seçimlerine HDP böyle gitti. Kim diyebilir ki, PKK HDP'ye karşı. Bu büyük bir vicdansızlıktır. Şimdi AKP ve yandaşları şunu söylüyor: Önder Apo'yaPKK ve HDP tecrit uyguluyor. Yani biz mi tecrit uyguluyoruz önder Apo'ya?

"Bizim faaliyetlerimiz olmasa HDP yüzde 5'i bile bulamaz" dediniz. Geçmişe bakıyoruz, Kürt siyasi hareketine yakın siyasi partiler yüzde 7'lere yakın oy oranına kadar ulaştılar.HDP ise bunu ikiye katlayan bir oy oranına ulaştı. Bunu söylemek, HDP'nin bir siyasi parti olarak başarısını küçümsemek anlamına gelmiyor mu?

Bu büyük vicdansızlıktır. Bu, önder Apo'ya, PKK'ye gerçekten büyük bir hakaret olur. EğerHDP Türkiye'de bu kadar geliştiyse, bütün saldırılara rağmen parlamentoya girdiyse, bunda önder Apo'nun, PKK'nin çabalarını görmek gerekiyor. Önder Apo, PKK'ninTürkiye'de geliştirdiği projedir. Bunda ısrarlı olduğu için HDP bu gelişmeyi sağladı. Dikkat edilirse 7 Haziran'dan önce ne diyorlardı. Yine bağımsız girsinler.

"SİLAHLI GÜÇLERİN ÇEKİLMESİNE BİZ KARAR VERİRİZ; APO YA DA HDP DEĞİL"

"Pratik bizde "dediniz... Mesela silahlı güçlerin yurtdışına çekilmesi gibi bir karar ancak ve ancak buradan mı alınabilir?

Evet. Onun kararını ancak biz veririz, başkası veremez. Ne HDP verebilir, ne de önder Apo verebilir. Önder Apo rehinedir ellerinde. Önder Apo bu koşullarda hangi kararı verebilir?

Onun öyle bir olası çağrısı olursa...?

Olamaz. Olsa da biz karar veririz. O bizi ilgilendiriyor çünkü pratiği biz yürütüyoruz. Silahlı güçlerin çekilip çekilmeyeceğine biz karar veririz, başkası karar veremez. Bunu söylediğimiz için diyorlar ki, "Kandil'le Apo arasında çelişki var, Kandil artık Apo'yu tanımıyor". Bu onların hangi amaçlar peşinde koştuğunu gösteriyor.

Sonraki Haber