''Gerekirse Allah'ı inkar etmek mümkündür''

FETÖ/PDY soruşturmasında hazırlanan iddianamede yer alan bu detay şoke etti.

 Van'da, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan ve 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile meslekten ihraç edilen bir jandarma personelinin 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi istendi.

Van Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY'nin Van'daki askeri yapılanmasına yönelik soruşturmada, eski jandarma personeli hakkında başlatılan soruşturma kapsamında hazırlanan iddianame, Van 4. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

FETÖ/PDY'nin yapısı ve işleyişi hakkında detaylı bilgilerin yer aldığı iddianamede, şüpheli jandarma personelinin örgütün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullandığı belirtildi.

İddianamede, sanığa Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilmesi talep edildi.

FETÖ/PDY mensuplarınca 15 Temmuz 2016'da ülke genelinde cebir ve şiddet kullanılarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni, hükümeti ortadan kaldırmaya, yerine başka bir düzen getirmeye teşebbüs girişiminin, başta vatandaşlar olmak üzere emniyet ve silahlı kuvvetlerdeki darbe karşıtı kesimlerin mücadelesi sonucu başarısız kılındığının anımsatıldığı iddianamede, örgütün özellikle belirlediği muğlak ve anlamsız isimlendirmelerle, sahip olduğu "hayalet-karanlık" vasfını güçlendirmeye, amacını gizlemeye ve masum gösterilmesine yönelik algı çalışması yaptığı anlatıldı.

 "Gerekirse Allah'ı inkar etmek mümkündür"

Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in verdiği kararı sorgulama anlamına gelecek her düşünce, eylem veya tavrın kuvvetle ezilerek, talimatlarının aklın da ötesinde bir kutsiyet kazandırılarak uygulandığına yer verilen iddianamede, şu ifadeler kullanıldı:

"Fetullah Gülen soruşturma ve takibata uğramamak ve zarar görmemek için kendince bir görüş geliştirerek, yalan söylemeyi, inandığı ve olduğundan farklı görünmeyi, yaptığı bir işi başkasına yüklemeyi, dini emir ve yasaklarla kendini bağlı saymamayı ve hukuku dolanmayı, ahlaki kural kabul etmemeyi çevresine öğreterek adına tedbir (takiyye) demiştir. Ona göre, örgüte zarar gelmemesi için yalan söylemek, iftira etmek, hırsızlık yapmak, suç işlemek, dinen haram sayılan içki, kumar, fuhuş, zina gibi günahları işlemek mübahtır. Onun verdiği emre göre 'Gerekirse Allah'ı bile inkar etmek (haşa)' mümkündür. Kısaca örgütün işlediği her günah veya kusurun, ayıbın, suçun kılıfına 'tedbir' denilmektedir."

 "Himmetler Gülen'in servetine dönüşüyor"

İddianamede, örgütün "himmet" adı altında kamu görevlisi üyelerinden evlilik durumlarına göre yüzde 10-20 oranlarında "vergi kestiğine" işaret edilerek, toplanan paranın yüzde 15'inin örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in "kutsal payı" olarak kendisine gönderildiği ve şahsi servetine dönüştürüldüğü bildirildi.

FETÖ'nün emirlerine uymayan, itaat dışına çıkan, disipline başkaldıran ve verilen görevleri yerine getirmeyen, örgüte tekrar kazandırılması mümkün olmayacağı anlaşılan kişilerin "zecr tokadı" yöntemiyle örgütten kovulduğuna yer verilen iddianamede, bu kişilerin üzerinin çizilerek hayatının kalan bölümünün "zehir" edildiği vurgulandı.

 "Üyeleri arasında Yahudi, Hristiyanlar var"

Örgüte kazandırılan ve amaçlar doğrultusunda eğitilen kişilerin, aldığı "örgütsel narkoz"un tesiri altında kıvama geldiğini, davaya adanmışlığını ve yeterince örgüte bağlanıp bağlanmadığını tespit etmek amacıyla "sadakat testi"ne tabi tutulduğuna dikkati çekilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Toplumun her inanç kesiminden örgütün üyeleri vardır. Müslüman dindar insanların yanı sıra örgüt işine gelen, kullanılması mümkün herkesi bünyesine katmaktadır. Ateist gibi yapıya uzak gibi duran gruplardan, Yahudi, Hristiyan dinine inananlardan da örgüt içerisinde yer alanlar bulunmaktadır. Bir başka ifadeyle örgüte üyelik için dindar veya inançlı olmak şartı aranmadığı gibi Müslüman olmak da gerekli değildir. Eğer kişi himmetini veriyorsa işlediği suçun veya günahın bir önemi yoktur. Meşru olmayan yollardan elde edilen kazançtan örgüte istenen pay verilmişse işlenen günahın, suçun üzeri örgüt tarafından organize olarak örtülmektedir."

İddianamede, örgüt toplantılarında Fetullah Gülen'in peygamberler, evliyalar ve diğer din büyükleriyle mana aleminde bulaşan ve görüşen, onlarla istişare eden bir kimse olduğuna yönelik temaların işlendiği aktarılarak, bu temaya iman etmeyenlerin gerçek üye olarak kabul edilmediği belirtildi.

 Örgütün eleman temini

FETÖ'nün çalışma hedefinin, devleti ele geçirmek için inançlı insanları gizlice eğitip teşkilatlandırmak ve devleti yönetecek hale getirmek olduğu ifade edilen iddianamede, bu bilgiler paylaşıldı:

"Örgütün kişileri kazanmada kullandığı evreler temelde dörde ayrılır. Alıştırma, çıraklık, legal görev ve illegal görevlendirme. Zeki öğrenci bulmak için örgüt, sınıf arkadaşı veya okulda okuyan kendi mensubu öğrenciden bilgi toplar. Öğrencinin bütün ailevi, geçmişi, özellikleri, her şeyi fişlenir. Kişinin sevdiği sevmediği, mutlu olup olmaması gibi bütün özellikleri üzerinde çalışma yapılır. Kurban çoğu kez böyle bir örgütle irtibat kurduğunun farkına varamaz. Üzerinde çalışılan kurban, belli bir kıvama geldikten sonra adım adım örgütün hararetli bir militanı haline getirilir. Örgüt kişileri kazanabilmek için oldukça kibar, nazik bir üslup kullanır. Milli, dini duygusu olan gençler, ışık evlerini, Allah'a hizmet evi olarak görürler. İkinci evre çıraklık dönemidir. Bu dönemde örgüte sempati besleyen kişi denenir ve şekillendirilir. Örgüte giriş için eğitime başlanır. İleri derecede beyin yıkama metodu kullanılır. Örgüt bağlılığı güçlendirilir. Örgüt liderini bir ilah gibi kabul ettirmek için sohbetlere programlara ve sosyal etkinliklere alınır. Çırak bu eğitimden başarıyla geçerse üçüncü dönemde legal yapıda görevlendirilir. Gazete dağıtır, abonelik yapar, basit işleri organize eder ve başarılı olursa örgütün temel öğretisine imani olarak inanırsa artık illegal yapıda görevlendirilmek üzere yükseltilir. Dördüncü evrede illegal yapıda görevlendirilir ve verilen talimatları imani bir mesele olarak ölümüne icra etmeye başlar. Bu aşamadaki kişilerde artık örgütün kutsal amacına kutsal davasına adanmışlık ruhu tesis edilmiştir."

 "FETÖ, tüm darbeleri desteklemiş"

Fetullah Gülen'in, ordunun yaptığı tüm askeri darbeleri, 1971 muhtırasını veren generalleri ve 1980 darbesi öncesi ve sonrasında yazdığı yazılarla darbeyi desteklediğinin belirtildiği iddianamede, şu ifadelere yer verildi:

"Gülen, 28 Şubat 1997 'post modern' askeri müdahalesinin gerekli olduğunu dönemin generallerine yazdığı mektupta vurgulamıştır. Antidemokratik uygulamalara sadece örgütünün bekası için destek vermekten kaçınmamıştır. Örgüt, 2007 yılında askeri vesayet sisteminin sözde tasfiyesi amacıyla bu yapıyla mücadele ediyormuş gibi algı yönetimine başlamıştır. Örgüt 80'li yıllarda yurt dışına eğitim kurumlarıyla açılmıştır. İlk açılımını Orta Asya'da gerçekleştiren ve öncelikli hedefi buradaki Türki cumhuriyetler olan örgütün programı başarıya ulaşmıştır. Yurt dışı faaliyetleriyle örgüt büyümüş, herkesin dikkatini çekmiştir. Bazı gizli servisler de bu örgüt üzerinde çalışma yapmıştır. ABD genelinde örgüte bağlı faaliyet gösteren yaklaşık 165-170 kuruluş bulunmaktadır. Bu kuruluşlar, dernek, kültür merkezi, düşünce kuruluşu, eğitim teşekkülü veya özel okul şeklinde teşkil edilmişlerdir. Dünya genelinde örgütlenen bu yapının liderinin, bu çaptaki örgütü kuracak ve yönetecek düzeyde eğitim, kapasite vesaire donanımı bulunmamaktadır."

 15 Temmuz darbe girişimi

Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde, askeri hiyerarşi dışında, kendilerini "Yurtta Sulh Konseyi" olarak tanımlayan örgüt üyesi "üniformalı teröristler" tarafından 15 Temmuz 2016'da anayasayı askıya alarak, seçilmiş Cumhurbaşkanını görevden almak, meclis ve hükümeti ortadan kaldırmak amacıyla demokrasiye karşı silahlı darbe teşebbüsünde bulunulduğuna işaret edilen iddianamede, şu bilgiler verildi:

"Teşebbüs sırasında TBMM, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Ankara Emniyet Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanlığı, MİT yerleşkelerinin de aralarında bulunduğu birçok yere uçak ve helikopterlerin de kullanıldığı bombalı ve silahlı saldırılar yapılmış, Cumhurbaşkanına yönelik suikast girişiminde bulunulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde halkın iradesinin tecelli ettiği, demokrasinin yansıması olan halkın temsilcilerinin bulunduğu meclisimiz ilk kez bombalanmıştır. Bu bombalama düşman devlet uçaklarından değil, kendi ordumuzun içerisinde yer alan bir grup terörist tarafından yapılmıştır. Türk Milleti elinde hiçbir silah olmadan sadece bayraklarıyla toplara, tüfeklere, uçaklara karşı demokratik değerlerini savunmuştur. Tankların üzerine çıkmış, kurşunlara kendini siper etmiştir. Milletimiz o gece hangi siyasi partiden olursa olsun, hiçbir dünya görüşü ayrımı gözetmeksizin bir bütün halinde darbeye karşı direnmiştir."

Şüphelinin, örgütün şifreli haberleşme programı ByLock'u orta yoğunlukta kullandığının bildirildiği iddianamede, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlatılan ve tüm il başsavcılıklarına gönderilen "Bylock Uygulaması Teknik Raporu"nun içeriğine de yer verildi.





 

Sonraki Haber