Eğirdir Gölü'nde müsilaj kabusu
‘GÖLÜ HAVZASIYLA BİRLİKTE KORUMALIYIZ’
Gölün bazı yerlerinde dip çamurunun, su kütlesi pelteleşmiş (müsilajlaşmış) mikro- makroskobik alglerle kaplı olduğuna dikkati çeken Dr. Kesici, şu uyarılarda bulundu:
“Bu tür oluşumlar su kaynaklarının beslenmesinde artan kayıplara yol açıp, su girişi dengesiz göllerde kirlilikle birlikte üst seviyeye çıkar. Gölün tarımsal üretim kirliliğinin çok şiddetli baskısı altında olması, sularda nitrat ve fosfat gibi besleyici tuzların aşırı artışına neden olmaktadır. Bunun sonucunda gölün suyu açık sarı-yeşilin farklı tonlarındaki renge dönüşmektedir. Bu tabakalaşma su sıcaklığıyla birlikte, ışık alglerin çoğalmasını hızlandırmaktadır. Görünen manzarada azot ve fosfor gibi tuzların göl içerisinde, bu bölgelerde homojen dağılımı, gölün bu kesimlerinde alg patlamasına neden olmaktadır. Gölün içerisinde aşırı oranda askıda katı madde bulunması, gölün dip çamurunun organik karakterde olduğunu göstermektedir. Eğirdir Gölü canlı bir varlıktır, milyonlarca yıl doğal çevre ve iç dinamiğiyle korunarak gelmiştir. Canlı çeşitliğinin kaybolması, organ kaybı gibidir, suyunun azlığı ve kirlilik baskısı gölü güçsüz bırakmasının yanı sıra, vücut direncinin çökmesi gibi ekosistem direncinin kaybolmasına neden olmaktadır. Gölü havzasıyla birlikte korumalıyız. Eğirdir Gölü'ne son 70 yıldır baraj, su deposu gözüyle bakılması- kullanılması, gölün korumadan kullanılmasının sonuçları son yıllarda yaşanan alg patlamalarının gölün yüzeyine vurmasıdır ve çok da tehlikelidir." (DHA)