Yönetimine el konulan Koza İpek grubu için şok iddialar !
Dün kayyum ataması ile devletin yönetimine el koyduğu Koza İpek grubu hakkında çok sayıda suçlama var: "Kârdan fazla bağış iddiası"
Koza-İpek Holding’te 1 Eylül günü yapılan aramalar sonrasında hazırlanan bilirkişi raporunda kuruluş amacı kâr olan holdingin elde ettiği kârdan fazla miktarı iştiraklerine bağış olarak aktardığı iddia edildi. Raporda “Kaynağı belli olmayan ama görünürde holding bünyesinde resmi para olduğu izlenimi verilen mali değerin vakıf ve derneklere aktarılarak ekonomik sahaya sürüldüğü izlenimi ağırlık kazanmaktadır” denildi.
Hürriyet'ten Neşe Karanfil ile Mesut Hasan Benli'nin haberine göre Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin talebi ile kayyum atanan Koza-İpek Holding ile ilgili hazırlanan bilirkişi raporunda, şirketle ilgili kârından fazla bağışta bulunduğu iddia edildi. Bilirkişi raporunda, Koza-İpek Holding’in 2011 yılı hesap döneminde 20 milyon 706 bin lira kâr elde ettiği, kâr ve ilaveler toplamının 32 milyon 295 bin lira olduğu belirtilerek, 32 milyon 359 bin lira bağışta bulunduğu kaydedildi. Raporda, “Kâr amacı güden tüm kurumlar yapmış oldukları faaliyetler neticesinde elde ettiği kazançtan fazlasını bağış ve yardım yapacak şekilde aktaramaz” denildi. Bu arada dün saat 14.30 itibariyle Koza-İpek Holding’te mahkeme kararıyla atanan kayyumlar göreve başladılar.
BAĞIŞLAR YAPILDI
Raporda, Koza-İpek Holding’in elde ettiği kârdan ve ilave gelirlerinden fazla bağış ve yardım yaptığı belirtilerek, “Kuruluş amacı kâr gayesi olan holding, elde ettiği kârlar ve gelirlerini gıda bankacılığı yapan Koza-İpek Holding iştiraklerinden olan Koza-İpek Eğitim Sağlık Hizmet ve Yardım Vakfı ile İpek Üniversitesi’ne topluca bırakmışlardır” denildi.
PARA AKTARIMI
Raporda şu suçlama yapıldı: “Burada bağış alan ve yardım yapan olmak üzere iki tarafın birbirinden bağımsız iki kurum olması halinde parasal değerleri bir taraftan sisteme sokup hukuksal kimliğe büründürerek diğer taraftan yasal hakları muvazaa ve peçeleme yoluyla dolanarak hukuki kimliğe büründürülen parasal değerin vakıf ve dernek gibi kurumlara aktarılması söz konusudur. Bakıldığında Koza-İpek Holdingin kaynağı belli olmayan parasal değerleri sisteme hukuka aykırı biçimde gizleyerek sokmaya çalıştığı hem kendisinde hem de iştiraklerine ait dijital verilerdeki iç yazışmalarda oldukça net bir biçimde görülmektedir. Buna göre kaynağı belli olmayan ama görünürde holding bünyesinde resmi para olduğu izlenimi verilen bir mali değerin vakıf ve derneklere aktarılarak bir aşama daha ileriye gidilmek suretiyle ekonomik sahaya sürüldüğü izlenimi ağırlık kazanmaktadır.”
MANİPÜLASYON İDDİASI
Raporda, Koza Altın İşletmeleri ile ilgili özel bir kitleye yüksek kazanç sağlandığının kuvvetle muhtemel olduğu iddia edildi. Raporda durum örneklerle anlatılırken, şirket genel müdürü ya da üst yöneticinin açıklama yapmadan önce gelir elde edecek kişilere bilgi sızdırdığı, medyaya açıklama yapıldıktan sonra beklenti oluşturulduğu, daha alt seviyeden kağıt alan kişilerin kademeli olarak habersiz yatırımcıya satmaya başladığı, son aşamada da KAP’a açıklama yapıldığı anlatıldı. Raporda, basın açıklaması yapılmadan kağıt alan kişilerle KAP’a bildirilmeden önce hisselerin tavan yaptığı tarihte satış yapanların aynı kişiler olup olmadığının incelenmesi gerektiği kaydedildi.
‘Sağlıklı soruşturma için kayyum istedik’
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da Koza-İpek Holding ile açıklama yaptı. Açıklamada 1 Eylül’de şirketlerde arama yapıldığı hatırlatılarak aramalarda el konulan faturalar, defterler, dijital kayıtlar ile diğer belgeler üzerinde inceleme yapmak üzere, konusunda uzman bilirkişiler görevlendirildiği kaydedildi. Bilirkişilerin yaptıkları hazırladığı raporda şirketlerin ticari defterlerinde çeşitli sahtecilikler yapıldığının ve şirketlere kayıtdışı para girişine rastlandığı belirtilen açıklamaya şöyle devam edildi: “Raporda muhasebe işlemleri yapmak suretiyle, paralel bir muhasebe sistemi oluşturulduğu, şirketlere kayıt dışı para girişlerinin olduğu, reel üretimlerle beyan edilen üretimler arasında farkların bulunduğu, KAP’a bildirilen altın üretimi miktarı ile gerçekte üretilen altın üretimi miktarı arasında şüpheli farklılıkların bulunduğu, şüphelilerin şirketlerin faaliyetleri çerçevesinde, halen suç işlemeye devam ettikleri belirtilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından ilgililer aleyhine kuvvetli suç şüphesinin var olduğu değerlendirilmiştir. Başsavcılığımızca söz konusu holding ile bağlı şirketlerin sahibi ve mensuplarının yasalara aykırı şekilde topladıkları himmet paralarını şirketlerin yasal faaliyetlerinden elde edilmiş gibi göstererek akladıkları, şirket kazançlarından örgüte finansal kaynak sağladıkları, eğitim kurumlan aracılığıyla Fetullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) eleman kazandırmaya çalıştıkları, yazılı ve görsel medya organları aracılığı ile FETÖ’ye yönelik yürütülen tüm adli soruşturmaları manipüle ederek devlet aleyhine, örgüt lehine algı operasyonu faaliyeti içerisinde bulundukları, yine yaptıkları yayınlarla FETÖ mensuplarını suçtan kurtarmaya çalıştıkları, bu şartlarda mevcut soruşturmanın sağlıklı biçimde yürütülmesi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için kayyum atanmasının gerekli olduğu değerlendirilmiş olup, bu amaçla tüm şirketlere kayyum atanması talep edilmiştir.”
‘Utanacak hiçbir şeyimiz yok’
Koza-İpek Holding Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek’in annesi Melek İpek, “Bizim utanacak hiçbir şeyimiz yok. İftihar ediyorum. İnsanlar da insan gibi yaşayacaksa dimdik ayakta duracağız. Biz 15 yaşından beri vatanımıza hizmet veriyoruz. Bizim ailemizde şehitler gaziler var. Ben Sütçü İmam’ın torunuyum. Asla ve asla yılmıyorum. Herkes yerinde kalsın bekleyelim görelim. Allah en iyisini bilir. Allahtan korkan hiç kimseden korkmaz. Allah’tan korkmayan herkesten korkar” dedi.
Babacan: Kalıcı etkisi olacağına inanmıyoruz
Eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Habertürk’te katıldığı bir televizyon programında Koza-İpek Grubu’na kayyum atanmasıyla ilgili şunları söyledi: “Bu bir yargı süreci olduğu için, hele hele sürecin ortasında herhangi bir açıklama yapmayı doğru görmüyorum. Yargıya intikal ettiyse sürecin kendi yolunda gitmesi lazım. Hep beraber izleyeceğiz, bunun sonucu nasıl, süreç nasıl biter. Ekonomi üzerinde kalıcı etkisi olacağına inanmıyoruz. Şu var; genel anlamda Türkiye’de yargıya güvenle ilgili bir sorun var, sadece bu meseleyle ilgili değil. Yargıya güven alt sıralarda. Bu tür gelişmeler, yargıya güvenin çok daha yüksek olduğu bir dönemde, ülkede olduğunda bu kadar işlenmez bile. Bütün bu tabloda davanın içeriğini bilemeyiz, gizlilik süreci vardır. Savcılar, hakimlerin bildiği konulardır bunlar. Spesifik olarak bu konunun ekonominin geneliyle ilgili olumsuz bir sonuç getireceğine ben inanmıyorum. Ama şu var ki yargı reformu memleketin şiddetli bir ihtiyacı.”