Uzmanlardan Akkuyu açıklaması: Tehlikeye kapı aralanıyor
Rusya'dan getirilen yakıtın ilk reaktöre transferiyle birlikte Akkuyu NGS teknik anlamda açılacak ancak uzmanlar bu durumun tehlike yaratacağını bile getiriyor.
Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ni seçim öncesinde açmak isteyen AKP, bu seçenek hayata geçmeyince, henüz inşaat aşamasında olan santral için Rusya'dan nükleer yakıt getirilmesi kararı aldı.
DW Türkçe'den Pelin Ünker'in haberine göre, yarın ilk nükleer yakıt transferinin yapılmasıyla Akkuyu, teknik olarak çalışır hale gelecek.
Ancak uzmanlar hem yakıtın getirilme ve depolanma süreci hem de bizatihi santral projesinin kendisine dair güvenlik problemleri olduğu konusunda uyarıyor.
Mersin'de inşa edilen ve Türkiye'nin ilk nükleer enerji santrali olarak lanse edilen Akkuyu'nun yüzde 100 hissesi Rus devlet şirketi Rosatom'a ait.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de santrale yakıt transferi yapılacağı törene video-konferans yöntemiyle katılacak.
DW Türkçe'ye konuşan nükleersiz.org Koordinatörü Dr. Pınar Demircan, Rosatom'un ocak ayında yaptığı açıklamada, Akkuyu'da açılış için yılın üçüncü çeyreğini işaret ettiğini belirterek 27 Nisan'da birdenbire yakıt çubuklarının getirilmesi kararının popülist yaklaşımın sonucu olduğuna işaret ediyor.
"POPÜLİZM BU AŞAMAYA VARDI"
Demircan, "Bugüne kadar siyasetçiler pek çok kez popülist yaklaşımlarını seçim öncesinde sergilemiştir. O alışkanlığın nükleer santrallerle sürdürülmesi bizim güvenliğimizi, yaşamsal birliğimizi de tehdit ettiğini gösteriyor. Artık popülizm bu aşamaya varmıştır" diye konuşuyor.
DW Türkçe'ye konuşan Makine Mühendisleri Odası Nükleer Enerji İzleme Komisyonu Üyesi Oğuz Türkyılmaz da santralin propaganda aracı olarak kullanıldığı görüşünde.
"Bu bir nükleer santral açılışı değil" diyen Türkyılmaz, Akkuyu'nun açılması için öncelikle inşaatının tamamlanmış olması, bunun ardından da hem ilgili yerel otorite yani Nükleer Düzenleme Kurumu hem de Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından açılabileceğine dair bir belgelendirme yapılması gerektiğini söylüyor.
Ancak böyle bir çalışma olmadığını vurgulayan Türkyılmaz, "Burada yapılmak istenen seçimler öncesinde tamamen propaganda amaçlı bir algı mühendisliği çalışması" diye ekliyor.
YAKIT İNŞAATTA NASIL DEPOLANACAK?
Nükleer yakıtın hangi gemiyle nasıl getirildiği açıklanmazken gelen yakıtın halen şantiye halinde olan santralde nasıl depolanacağı da belirsiz.
Oğuz Türkyılmaz, hükümet tarafından santralle ilgili alınan tedbirler ve gerekli izinler konusunda bir bilgilendirme yapılmadığını belirterek "Devasa bir şantiye. Binlerce işçi çalışıyor. Bütün iş makinaları orada, vinçler orada, her şey orada ve siz bunların arasında nükleer yakıt depolayacağınızı iddia ediyorsunuz. Dünyada nerede görülmüş böyle bir iş" ifadelerini kullanıyor.
Öte yandan santralle birlikte Rusya'nın Türkiye'de bir limana sahip olduğuna işaret eden Türkyılmaz, bunun ayrıca bir tehdit oluşturabileceği görüşünde: "Yarın bir gün oraya Rus savaş gemilerinin gelmesi halinde Altıncı Filo'ya yönelik ne tür saldırılar yapabileceğini tahmin etmek mümkün değil. Böyle bir sıkıntılı tablo da var ama kamuoyu işin bu tarafını görmüyor. Bu anlamda ciddi bir sorun söz konusu."
KUZEY ANADOLU FAY HATTI'NA YAKIN
Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ne ilişkin tartışmalar uzun yıllardır sürüyor. Projeye ilişkin çevresel risklere dair bilimsel olarak ortaya konan tespitler söz konusu.
Pınar Demircan, "Nihai formuna OHAL döneminde kavuşan bilirkişi incelemelerinde bütün davalar son kertede birleştirilmiştir ve reddedilmiştir. Bunların içinde bugün konuştuğumuz deprem riski de bulunuyor. Soğutma suyu ile ilgili sorunlar da bulunuyor" diyor.
Kuzey Anadolu Ecemiş aktif fay hattı uzantısında bulunan santralin soğutma suyunun ise 28 derecenin üzerine çıkmaması gerekiyor
DW Türkçe'ye konuşan çevre ve doğa aktivisti Avukat İsmail Hakkı Atal, Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre Akdeniz'de su sıcaklığının Ağustos 2022'de 30 buçuk derece civarında olduğunu söylüyor.
AKDENİZ'İN ISINMASI TEHLİKESİ YARATIYOR
Bu sıcaklıktaki bir suyun soğutma suyu olarak kullanılamayacağını vurgulayan Atal, mevcut sıcaklıkların da artacağına işaret ediyor: "Doğu Akdeniz, dünya ortalamasından iki buçuk kat daha fazla ısınıyor. Bu sene belki 31 olacak. Önümüzdeki sene 32-32 buçuk olacak. Bunu da kim diyor? Almanya'dan Max Planck Enstitüsü söylüyor. Yani burada nükleer santral kurmak tam anlamıyla bir delilik."
Atal, deniz suyu sıcaklığındaki artışa paralel soğutma suyu yetersizliği ile ilgili açtıkları davanın şu anda Danıştay'da devam ettiğini belirtiyor.
Dünya Meteoroloji Örgütü de Akdeniz'in daha da ısınacağını söylüyor.
Pınar Demircan santralin deniz suyunu alıp daha sıcak suyu geri veriyor olmasının Akdeniz'in biyo-çeşitliliğini de olumsuz etkileyeceğini ekliyor. Demircan, "Nükleer santrallerin kurulu bulunduğu ülkelerde deniz balık çeşitliliğinin yüzde 70 düzeyinde düştüğüne dair örnekler var. Soğutma suyunun rahat alınabilmesi için de filtreleme ve ilaçlama-klorlama yöntemi kullanılır. Bu nedenle de oradaki planktonlar ölür. Planktonlar balıkların besinidir. Bu besinin yok olması balık çeşitliliğini de değiştirecektir" diye konuşuyor.
TSUNAMİ TEHLİKESİNE KARŞI TEDBİR YOK
Akdeniz'de müsilaj tehlikesinin de bulunduğuna işaret eden Demircan, bunun santral için de tehlike oluşturduğunu ifade ediyor: "Müsilaj olduğunda soğutma suyu temiz olmayacak ve burada bir güvenlik sorunu oluşacak demektir."
Nükleer santrallerin etraflarında oluşturdukları ısı adaları nedeniyle orman yangınlarını da tetiklediğine dikkat çeken İsmail Hakkı Atal'a göre ise santral, sadece Türkiye için değil bütün Akdeniz havzası için tehdit oluşturuyor.
"Yine dördüncü bir tehlike, tsunami tehlikesi. Yani tsunami tehlikesiyle ilgili de burada yeterli tedbirler yok. ÇED raporunda da gerekli açıklamalar yok" diyen Atal, herhangi bir nükleer facia durumunda Türkiye'nin Barselona Sözleşmesi'ne göre bütün Akdeniz havzasına karşı sorumlu olduğunu dile getiriyor: "Akdeniz radyoaktif hale gelecek olursa ve burada bu nükleer faciayı gerçekleştirecek bu nükleer faciaya sebep olacak olan kişilerin Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni yargılanma riski de var."
RUSYA'NIN SORUMLULUĞU 300 MİLYON EURO
İsmail Hakkı Atal, Fukuşima nükleer faciasının şu ana kadar Japonya'ya maliyetinin 1 trilyon doları geçtiğini hatırlatarak Akkuyu'daki olası bir faciada Rusya'nın üstlendiği sorumluluğun ise sadece 300 milyon Euro olduğunu vurguluyor.
Atal'a göre Akkuyu NGS'nin geçerli bir ÇED raporu ve üretim lisansı da yok. Akkuyu Nükleer Santrali ilk lisans aldığında başka bir mevzuatın geçerli olduğunu ve o mevzuata göre üretim lisansı ve ardından ÇED raporu alınması gerektiğini vurgulayan Atal, "Daha sonra mevzuatı değiştirdiler. Ön lisans artı ÇED artı üretim lisansı sürecine geçtiler. Akkuyu önceki mevzuat döneminde işlemleri başladığı için yeni mevzuata tabi değildi. Fakat Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun liyakatsiz kadroları bu hukuki değerlendirmeyi yapamadıkları için ön lisans verilmesi gerekmeyen nükleer santrale ön lisans verdiler. Böylece hukuken süreci tekrar başlatmış oldular. Dolayısıyla daha önceki mevzuat zamanında alınan ÇED raporunu, üretim lisansını hükümsüz hale getirdiler."