Ünlü yatırım uzmanı Şeniz Yarcan'dan piyasalar için dikkat çeken yorum
Uzman finansçı Şeniz Yarcan'dan Türk Lirası'nın döviz karşısında ezildiği ve başta dolar, euro ile altın olmak üzere döviz ve emtianın rekor üstüne rekor kırdığı piyasalarla ilgili dikkat çeken yorumlar geldi.
Yılların deneyimli yatırım bankacısı Şeniz Yarcan hem piyasalardaki hem de borsadaki son durumu değerlendirdi.
FinansGündem'den Volkan Karsan'ın sorularını yanıtlayan Şeniz Yarcan globalden yerele finans dünyasındaki gözlemlerini aktardı.
İşte Şeniz Yarcan'ın piyasa öngörüleri
“2022’DE FED’İN ÜÇ KEZ FAİZ ARTTIRMASI BEKLENİYOR”
- Kovid 19’un etkileri ve dünyadaki genel ekonomik sıkıntılar finans dünyasına, yatırımcıya nasıl yansıyor?
- En başta devletler, öncelikler gelişmiş ülkeler çok ciddi bir parasal genişleme yaparak sistemi desteklemeyi hedeflediler. FED'in bilanço büyüklüğü 8.7 trilyon dolara, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) bilanço büyüklüğü 8.4 trilyon Euro seviyelerine yükseldi. Gelişmiş ülkelerde bilanço büyüklüğü ikiye katladı diyebiliriz. Örneğin Japonya'da bilanço büyüklüğünün gayrisafi milli hasılaya oranı yüzde 130’un, yine Avrupa’da yüzde 80’lerin üzerine çıktı. Hal böyle olunca pandeminin getirdiği ilk tepkilerle küresel ticaret sekteye uğradı. Sistemde çok ciddi bir likidite oluştu. Bu da varlık fiyatlarını anomali diyeceğimiz yüksek seviyelere taşıdı. Varlık fiyatlarında beklentilerin çok çok üzerinde artış olduğunu gördük. Hisse senetleri rekorlar kırmaya devam ediyor ve hala da bir düzeltme olmadığını söyleyebiliriz. Amerika’da S&P 500, bu sene içinde 66 kez rekor tazeledi. Avrupa'da keza ve kendi ülkemize bakıyoruz, -dolar bazında değil ama- Türk Lirası bazında rekor tazelemeye devam ediyor.
Faiz oranları çok düşürüldü ve sistemde çok bol likidite olunca -ilk başlangıçta enflasyondan bahsetmiyorduk ama- bu para sonrasında da bir enflasyon yarattı. Hisse senetleri başta olmak üzere emtialara, Bitcoin ve benzeri yeni kripto paralara ciddi bir talep oluştu bunlarda da çok çok yüksek getiriler görüldü. Hala daha bunlar devam ediyor diyebiliriz.
Pandeminin yarattığı bir şokla -‘Sudden stop’ gibi- dünya bir anda bambaşka bir şekil aldı. Çalışma ortamı, sosyal ortam, ekonomik koşullar her şey çok değişti. Ama bu parasal genişleme ve sıfır faize yakın düşük faiz politikasıyla önce varlık fiyatların da bir yükseliş etkisi gördük. Sonra yavaş yavaş karantina tedbirleri bittikten sonra, hayat ve ticaret normalleşmeye başladığında da enflasyon... Tabii belli bir kesimde çok ciddi bir varlık değer artışı var, varlığı olan insanların daha da zenginleştiğini görüyoruz. Pek çok kesimde çok ciddi bir harcama kapasitesi oluştu. Bekletilen talepler, hayat normale dönünce devreye girdi de diyebiliriz. Dünya bu kadar parasal genişlemeyle önce bir büyüme şokunu gördü. Şu anda da bunun üzerine bir enflasyon şoku izliyoruz hep birlikte. Küresel bir sorun ve devam etmesi bekleniyor.
Bizim ülkemize yönelik bambaşka sorunlarımız da var ama tüm dünya enflasyonla savaşma arefesinde ve 2022’de de enflasyon yüksek seyredecek. Enflasyon şokunun üstüne de küresel bazda faiz artırımlarının şokunu göreceğiz. Kısmen de görmeye başladık. Büyük merkez bankalarında -Amerika başı çekmek kaydıyla- Faiz artışlarını ve bunu yaratacağı şoku göreceğiz.
Gelecek sene için bilindiği gibi yakın zamana kadar iki adet faiz artışı yapılması fiyatlanıyordu. Fakat son birkaç haftalık perspektifte baktığımızda bu sayı üçe çıkmış durumda. Yani FED'in 2022 yılında üç kez faiz artıracağı beklentisi var. Bu anlamda tabii ki küresel likitte koşulları 2020 – 2021’de gördüğümüz düzeyde ve bol olmayacak. Hal böyle olunca da varlık fiyatları ve her şey yeniden gözden geçirilecek.
Şu aşamada küresel fiyatlamalarda gelişmekte olan ülkelerde, bizim ligimizdeki ülkelerde henüz FED'in varlık alımlarını azaltacağı ya da faiz artışı yapacağı beklentisi fiyatlanmış değil. Bugünkü konjonktürde en tepede böyle bir risk olduğunu unutmamak gerekiyor.
Resimde tabii her şey normalleşti mi? Henüz hayır. Tedarik zincirlerindeki aksaklıklar zaten küresel bazda en büyük tehditlerden biri. Bunu IMF sözcüsü başta olmak üzere birçok resmi kurum veya devlet yetkililerinin ağzından duyuyoruz. Tedarik zincirlerindeki bu aksaklık devam ediyor ve 2022’de de gündem olması bekleniyor. Bütün bu resimdeki fiyatlamada çok önemli belirsizlik unsuru.
Öngörülebilirliği çok azaltan konular bunlar. Emtia fiyatlarındaki artış, çok yüksek bir girdi maliyeti. Bizim ülkemizde de keza öyle.
Bir noktada faiz artırımları ve parasal sıkılaşma gelecek. Avrupa için konuşmak daha kolay. Parasal sıkılaşma ve faiz artışına 2022’de başlaması hiç muhtemel görülmüyor. Buna yönelik hiçbir mesaj da yok ve bunu yapabilecek bir ekonomik konjonktür de yok. Dolayısıyla Euro’nun değer kaybetmesinin ve ciddi baskı altında kalmasının sebebi bu. Böyle de bir süre daha devam edecek. Tersine Amerika'ya baktığımızda gerçekten büyüme Avrupa'da olduğu gibi çok kuvvetli. 2022’de de azalarak da olsa yine ciddi bir büyüme göreceğimizi düşünüyoruz. Amerika'da Avrupa gibi çok uzunca bir süre enflasyonu göz ardı etti. Tüketici fiyatları Amerika'da 30 yılın zirvesinde. Enflasyon, Merkez Bankası FED’in odak noktası değildi, çünkü işsizlikteki hedeflere yöneldiler. Fakat 1950’lerden, 1960’lardan bu yana en düşük işsizlik maaş başvurularını gördük. İşsizlik verilerinde düzelme var. Yine FED'in açıklanan son toplantı tutanaklarına baktığımızda da üyelerin çok önemli bir kısmının, artık faiz artışlarının da daha erken ve daha seri şeklinde başlamasını ve alım programının daha erken sonlandırmasını tavsiye ettiklerini görüyoruz. Genel konsensüs bu…
Gelecek sene için bilindiği gibi yakın zamana kadar iki adet faiz artışı yapılması fiyatlanıyordu. Fakat son birkaç haftalık perspektifte baktığımızda bu sayı üçe çıkmış durumda. Yani FED'in 2022 yılında üç kez faiz artıracağı beklentisi var. Bu anlamda tabii ki küresel likitte koşulları 2020 – 2021’de gördüğümüz düzeyde ve bol olmayacak. Hal böyle olunca da varlık fiyatları ve her şey yeniden gözden geçirilecek.
“ÇOK OTURMUŞ, ÇOK KÖKLÜ ÜLKELER VE KURULUŞLAR BÜYÜK ZİKZAKLAR VE POLİTİKA DEĞİŞİKLİKLERİ YAPMAZLAR”
- Euro’nun değerinden bahsettiniz, Almanya'da da yeni bir hükümet oluştu. Uzun yıllar sonra hükümet değişikliği oldu. Bunun Alman ekonomisine sonra da Euro'ya yansıması nasıl olur?
- Çok keskin bir değişiklik olacağını zannetmiyorum. Tabii ki belli politika değişiklikleri göreceğiz ama gelişmiş ülkelerde ana ekonomi politikalarında radikal değişiklik söz konusu olmaz. Sonuçta Avrupa Birliği, Avrupa Komisyonu var, EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası), Avrupa Yatırım Bankası gibi tavsiye kararı veren pek çok kuruluş var. Çok oturmuş, çok köklü ülkeler ve kuruluşlar büyük zikzaklar ve politika değişiklikleri yapmazlar. Almanya tabii ki lokomotif ülke. Bizim de en büyük ticaret partnerimiz.
Avrupa Birliği'ne bakıldığında enflasyon rekor seviyede. Almanya özeline baktığımızda da yüzde 4.6 ile savaşmaları gereken bir enflasyon var. Fakat bir taraftan da realite var. Ekonomik aktivite biraz toparlanmış olsa da yine pandemi tehdidi çok ciddi bir risk Avrupa için. Yapılan tahminlere göre Dünya Sağlık Örgütü'nün Avrupa ve Asya'da Şubat ayına kadar 500 bin kişinin ölmesi endişesi, salgının artış trendinin sürmesi gibi konular var. Avusturya, İtalya, Hollanda gibi ülkelerin aldıkları tedbirler var. Bunlar enflasyonu yine göz ardı etmelerinin temel sebebi olacak. Yani parasal sıkılaşmaya gitmek ya da faiz artırmak gibi bir politika aracını 2022’de kullanabilecekleri olası görünmüyor.
Bu nedenlerle Euro’nun baskı altında kalması çok muhtemel görünüyor gerçekten. Bir de Euro sadece Amerikan dolarına karşı değil, İsviçre Frangı İngiliz Sterlini gibi para birimlerine karşı da değer kaybediyor. Temelde Avrupa Merkez Bankası'nın parasal genişlemeye devam edecek olmasıyla alakalı bir konu bu...
“BU ORTAMDA, YATIRIMCI ŞU AŞAMADA BENCE HALA SEÇİCİ OLARAK HİSSE SENETLERİ ALABİLİR”
- Biraz ülkemize dönersek, Borsa İstanbul’un 2021 performansını nasıl değerlendiriyorsunuz, 2022 için neler öngörüyorsunuz?
- Türkiye özeline baktığımızda oldukça karışık durum. Genelde küresel olduğu gibi, Türkiye'de de çok ciddi yüksek bir enflasyon ve düşük politika faizleri var. Yani negatif reel faiz var. Negatif reel faizi olan bir ortamda “para nereye gidecek, yatırımcılar ne yapacak” dediğimizde hisse senetleri yıldız gibi parlamaya devam etti. 2021, 2020’den farklı olarak yine paranın bol olduğu bir sene ama enflasyonun çok gündemde olduğu, bunun da hisse senetlerini cazibe merkezi haline getirdiği bir sene oldu.
Getiri arayışındaki yatırımcı doğal olarak borsalara yöneliyor. Kaldı ki bir de Türkiye'de de, Amerika'da da ve küresel olarak ekonomik aktivite toparlandı dedik. Bu şirket karlıklarını da olumlu etkiledi. Amerika'da işlem gören hisse senetlerinin yüzde 88’i çok yüksek kar açıkladı. Temel olarak da hisse senetleri bir süre daha cazibe merkezi olabilir.
Dünyada 2022 yılını herkes ikiye bölüyor. İlk yarı daha başka. Yine büyümenin devamını göreceğimiz, hisse senetlerinin yine cazibe merkezi olabileceği bir altı ay… Fakat yılın ikinci yarısında FED'in faiz artış sürecinin başlayacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bu enflasyonla savaşta, o zaman negatif reel faiz azalmaya başlayacak. Tabii bir anda artıya geçemeyebilir.
Hisse senetleri her zaman her şeyi erken fiyatlayan piyasalardır. Gelecekteki faiz yükseliş seviyesini muhakkak bir noktada fiyatlayacak. Türkiye'deki borsaya baktığımızda biz de çok yüksek bir enflasyon problemi yaşıyoruz. Bir miktarını ithal ediyoruz. Amerika'da da örneğin, ithalat endeksindeki fiyat artışı enflasyon oranı 6.2’den de yüksek, yüzde 10.4’te…
Borsa dolar bazında hala çok ucuz ve kur arttıkça da bu etkili olmaya devam ediyor. Negatif reel faiz tüm yatırımcılar için çok önemli bir sorgulama sebebi. Mevduatta veya faizli ürünlerde bir getiri yakalamak neredeyse imkansız.
Bunun yanı sıra konut fiyatları rekor kırdı, kırmaya devam ediyor. Hane halkı için zaten her zaman altın, döviz, konut en temel yatırım aracıdır, bizde hisse senedi vatandaşın tercihi olarak en sonlarda gelir.
Bu ortamda, yatırımcı şu aşamada bence hala seçici olarak hisse senetleri alabilir. En azından ilk çeyrek için. Bir miktar hisse pozisyonuyla girilebilir diye düşünüyorum. Borsa İstanbul'da yüksek karlılığı olan, likiditesi yüksek ve döviz gelirleri olan, ihracat yapan çok güzel şirketlerimiz var. Oradan buradan duyumla daha küçük, daha sığ tahtalarda işlem yapmak yerine sağlıklı bilançosu olan ve iş hacmi, iş stratejisi, iş planları olan şirketlere yatırım yapmaya devam edebilirler diye düşünüyorum.
DTH zaten inanılmaz yükseldi. Döviz mevduatlarının payı yüzde 50’nin çok üzerine çıkmış durumda. Bu seviyelerden döviz almak bazı kişilere ürkütücü gelebilir. Konut da illikit bir ürün, zaten ciddi bir fiyat artışı da yaşanmış durumda. O zaman hisse senetlerine biraz para akıyor diyebiliriz. Bir de tabii fon piyasası, bireysel emeklilik fonları, yatırım fonları ve portföy yöneticiliğindeki portföy büyüklükleri de arttı. Bunların da muhakkak yatırım profili içinde hisse senedi talebi oluyor. Onun için yine birkaç ay hisse senetlerinde yukarı performans görebiliriz ama yeni uygulanmakta olan politikaların tam olarak ne olduğu, etkilerinin ne olabileceği hakkında bir takım sağlıklı öngörülerde bulunmak için bence herkesin zamana ihtiyacı var.
Üretici de şu aşamada, ham maddeyi tutarak daha çok para kazandığı ya da fiyatlama yapamadığı için üretim ve yatırım kararlarını ertelemeyi tercih ediyor. Türkiye'de pek çok sektörde bir arz sıkıntısı oluşmak üzere. Hiçbir karar verici tam olarak önünü göremiyor. İş insanlarından yatırım yapan ya da üretim yapan kitleden, hane halkına, finansal sektöre baktığımızda öngörüler çok karışık… Hiç böyle bir dönemde çalışmamıştım diyenler var. Bunu ben de söyleyebilirim. 1988’den beri 32 – 33 yıllık bir deneyimim var piyasalarda, Türkiye tarihinde öngörünün bu kadar zor olduğu böyle bir dönem ben de yaşamadım. Çok kriz gördük. Türkiye ekonomisi çok büyük, çok sağlıklı bir şekilde, öyle ya da böyle bunların hepsini atlattı zaman içerisinde. Belki de ithal ikamesi gibi kalkınma programlarını devreye almayarak birtakım şeyleri geciktirdik, öteledik. Keşke yapılabilmiş olsaydı, bugün meyvelerini alabilirdik. Bu noktada biraz geç kaldık. İhracat dediğiniz sonuçta ham madde veya yarı mamül olarak ithalatı da arttıran bir konu ve tamamı katma değer yaratmıyor.
Bu ortamda, yatırımcı şu aşamada bence hala seçici olarak hisse senetleri alabilir. En azından ilk çeyrek için. Bir miktar hisse pozisyonuyla girilebilir diye düşünüyorum. Borsa İstanbul'da yüksek karlılığı olan, likiditesi yüksek ve döviz gelirleri olan, ihracat yapan çok güzel şirketlerimiz var. Oradan buradan duyumla daha küçük, daha sığ tahtalarda işlem yapmak yerine sağlıklı bilançosu olan ve iş hacmi, iş stratejisi, iş planları olan şirketlere yatırım yapmaya devam edebilirler diye düşünüyorum. Dövizi olan yatırımcılara eurobond fonları üzerinden pozisyon taşımalarını tavsiye ediyorum. Dövizlerine de DTH (Döviz Tevdiat Hesabı)'ın üzerinde çok güzel bir faiz getirisi de almaları mümkün…
“KRİPTO PARALARA YATIRILAN PARAYI GÖZDEN ÇIKARMAK GEREK”
- Bu noktada sanal varlıkların da hayatımıza girdiğini göz ardı etmememiz gerekiyor. Bunlarla ilgili görüş ve uyarılarınız neler?
- Kripto paraları gerçekten ben bir yatırım aracı gibi tavsiye edemiyorum. Çok enteresan zarar eden veya hüsranla sonuçlanan işlemler ya da yatırımcılar olduğunu da duyuyoruz. Fiyatları çok hızlı hareket edebiliyor. Orada da öngörülebilirlik çok yok. Hakikaten spekülatif hareketler de çok oluyor o ürünlerde. Bence çok temkinli olmak lazım. Bir kere oraya yatırılan parayı gözden çıkarmak gerek. Tamamen yok olabiliyor. Çok güzel kar da edebiliyorsunuz. O yüzden unutulacak, kaybedilirse üzülmeyecek -ilgisi olan bir yatırımcı biraz da takip edebiliyor- bir miktar parayla denenebilir ama şahsen genel hane halkına, yatırımcı kitlesine tavsiye edemiyorum.
“YATIRIM HİKAYESİ OLARAK İKLİM KOŞULLARINDAKİ KÖTÜLEŞMEYİ VE BURADAKİ FARKINDALIĞI ORTAYA KOYAN PROJELER DE ÖNE ÇIKIYOR”
- Startuplara fonlama yöntemiyle yatırımcı olma şansı var. Bunlar da çok önemli gelişmeler sağlıyorlar. Bu konudaki görüşleriniz neler?
- Orada da yatırım komitesi veya yatırımcıya bunu kimin tanıştırdığı, kimin aracılık ettiği gibi bakılması gereken belli kriterler var. Daha önce beş yıldır Amerika'da faaliyet gösteren çok başarılı uygulamaları olan bir Türk şirketinin melek yatırımcılarca yatırım yapmasına aracılık da ettim.
Melek yatırımcı alanında bile bir yatırım komitesi var ve çok ciddi bir başvuru geliyor. Bunları değerlendirme ve seçme kriterleri çok çok önemli. Tüm yatırımlar pozitif bir getiriyle sonuçlanmıyor. Oradaki fikir ve iş planı gibi muhtelif kriterlerin iyi değerlendirilmesi gerekir. Yatırımcılar da “Girişimi kim kendilerine sunuyor, analizler doğru yapılmış mı” gibi sorularına cevap aramalıdır. Tabii ki bir risktir. Startupların getirisi de bir o kadar yüksek olabiliyor ama hepsinin değil. Onun için ince eleyip sık dokumak gerekiyor. Nasıl “hissede seçici olmak gerekli, sektörde seçici olmak, sektörün altında şirketi seçerken belli kriterlere bakmak gerekli” diyoruz, startuplarda da dikkatli olmak gerekiyor. Buna aracılık eden kuruluşlarla muhtelif toplantılar yapabilirler ve bilgi notları alabilirler diye düşünüyorum.
Örneğin UBS (Union Bank of Switzerland)’in bir raporu yayınlandı yakın zamanda, 2022 yılında Amerika'da paranın yine teknoloji ve siber güvenlik konularında muhtelif kriterlerle girişimde bulunanlara yönelmesi tavsiye ediliyor. Yatırım hikayesi olarak bir de iklim koşullarındaki kötüleşmeyi ve buradaki farkındalığı ortaya koyan projeler öne çıkıyor. Küresel ve yerel olarak bozulan iklim koşullarının nelere mal olduğunu artık biliyoruz. Mesela Brezilya'da don oluyor, kahve fiyatları yüzde 80 artıyor. Neler hayatı sekteye uğratıyor? Hal böyle olunca iklim konusunda yol alan -bunu küresel olarak da Türkiye'de de düşünebiliriz- sektör ve şirketlere yatırım yapmak da bir fikir. Sürdürülebilir, güvenli bir yatırım havuzu diye bakılabilir, bu tür farkındalığı olan, bir iş planı ve eylem planıyla yola çıkmış şirketler diğerlerinden çok daha sağlıklı ve pozitif ayrışacak gelecekte, bunlar seçilebilir. Bu bir yatırım vizyonu…
Yatırım hikayesi olarak bir de iklim koşullarındaki kötüleşmeyi ve buradaki farkındalığı ortaya koyan projeler öne çıkıyor. Küresel ve yerel olarak bozulan iklim koşullarının nelere mal olduğunu artık biliyoruz. Mesela Brezilya'da don oluyor, kahve fiyatları yüzde 80 artıyor. Neler hayatı sekteye uğratıyor? Hal böyle olunca iklim konusunda yol alan -bunu küresel olarak da Türkiye'de de düşünebiliriz- sektör ve şirketlere yatırım yapmak da bir fikir.
Bir de eklemek isterim, 2021’in başından beri InHera Capital ile işbirliği yaptım. Inhera, şirket birleşmeleri, orta ölçekli şirket satın almaları konusunda bir dünya devi organizasyon Oaklins’ın Türkiye temsilcisi. Kurucusu da zaten bu işleri Türkiye'de yapan ilk iki kişiden biri. Çok sayıda işlemi başarıyla kapatmış. Dokuz milyar dolar üzerinde çok ciddi bir işlem hacmi olan bu kuruluşla da çalışmaya başladım. Bilindiği gibi Türk şirketlerinde hep borç finansmanı ya da sermaye finansmanı gerekir. Sermaye hep kıttır, hele yatırım planları olan, büyüme hikayesi olan şirketlerde… Bunu sağlamanın da birkaç yolu var, ya private equity dediğimiz, girişim sermayesi fonundan bir yatırım alırsınız. Finansal ortak deriz onlara. Yönetime karışmazlar. Ya stratejik ortak alırsınız. Bir başka şirket size ortak olur veya tümünü satarsınız ya da sermaye piyasalarına gelip hisse senetlerinizi halka arz edersiniz, üç tip sermaye finansmanı var.
Bu büroda da hisse senedi ve tahvil ihraçları bugüne kadar ürün gamlarında çok öne çıkmamıştı. Dolayısıyla benim katılımımla halka arz adayı şirketlere danışmanlık yapmak bu hizmeti de sunmak söz konusu oldu. Bu da bir yan ürün ve onları hemen şimdi üç ayda halka açalım gibi bir yöntem değil. Ülkemizde bazı şeyler yanlış da yapılabiliyor zaman zaman halka arzlarda şirketin ve piyasanın hazır olması çok önemli. Bu nedenle yöntemimiz, aday şirketleri iki üç yıllık iş planı içerisinde güzel bir halka arza hazırlamak. Böyle de bir faaliyetimiz var. Bu da beni 2021’de biraz yoğunlaştırdı. Startuplar gündeme gelince bundan da bahsetmek istedim.
Özetle startuplarda da past performansı pek yok. Geleceğe ait bir fikir ve iş planı var. Bu bir risk almak ve tabii ki getiri karşılığında doğru riski almak gerekiyor. “Hedefleri ve iş planları uygulanabilir mi” sorusunun cevabıyla birlikte değerlendirerek güzel bir fırsat sunulabilir yatırımcıları.
“BU SÜREÇTE ÇOK KESKİN HAREKETLER, PORTFÖY DEĞİŞİKLİKLERİNİ YAPMAMAK GEREKİR”
- Sizin ilave ettiğiniz bu uğraşınızla paralel sormak isterim… Halka arzlar 2021’in ikinci yarısında art arda geldi. 2022’de halka arzlar devam eder mi yoksa bir duraksama olur mu?
- İlk çeyrekte yenilerini görürüz yine diye düşünüyorum. Çünkü 2021 bazı şirketler için gerçekten 2020’ye kıyasla -hele de ihracat yapanlar için- çok güzel finansal tabloların ve kar zarar tablolarının olduğu faaliyet hacimlerinin ve karlılığın arttığı bir sene oldu. Bu yakalanmışken, borsa kanalı da açıkken, yatırımcı ilgisi de varken ve bir miktar daha ilk çeyrekte hisse senetleri cazibe merkezi olabilecekken, bu pencereyi kullanmak isteyen şirketler olacaktır. Yatırımcıların da getir arayışı var zaten. En azından halka arzlar hikayesi düzgünse, şirket düzgünse halka arz ıskontosuyla ilave bir getiri fırsatı sunuyor. Dolayısıyla ilk çeyrekte daha görebiliriz, sonrasını öngörmek içinse biraz zamana ihtiyacımız var.
Türkiye çünkü çok önemli bir eşikte. Çok ciddi bir politika değişikliği yapılıyor. Bunun etkilerinin nasıl olacağını anlamak, ülke risk priminin nasıl seyredeceğini görmek ve Merkez Bankası'nın Aralık’taki oturumlu toplantısında ne yapacağını beklemek çok faydalı olacak. Daha sağlıklı tahminleri yıl sonuna doğru yapabiliriz diye düşünüyorum.
Onun için biraz temkinli olmak ve sermayeyi, elinizdekini korumak önemli. Bu süreçte çok keskin hareketler, portföy değişikliklerini yapmamak gerekir. Böyle volatilitenin çok yüksek olduğu, öngörmenin çok güç olduğu bir ortamda büyük fevri hareketler zararla da sonuçlanabilir. Doğru analizleri yapabilmek için biraz zamana ihtiyacımız var hepimizin. Bu devreyi sakin geçmek, en önemli tavsiye diye düşünüyorum açıkçası…