Şimşek, Aa Editör Masası'na Konuk Oldu: (3)
"Sayın Cumhurbaşkanımız haklı faizler yüksek ama niye yüksek. Burada bizim oturup bakmamız gerekiyor. Türkiye ayağını yorganına göre uzatmayan bir ülkedir, tasarruf oranı en düşük ülkelerden biridir. Tasarruf düşük olunca ne yapıyorsunuz, dış kaynağa ihti
ANKARA (AA) - Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye'de faizlere yönelik beklentilere ilişkin, "Sayın Cumhurbaşkanımız haklı faizler yüksek ama niye yüksek. Burada bizim oturup bakmamız gerekiyor. Türkiye ayağını yorganına göre uzatmayan bir ülkedir, tasarruf oranı en düşük ülkelerden biridir. Tasarruf düşük olunca ne yapıyorsunuz, dış kaynağa ihtiyacınız var" dedi.
Şimşek, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda soruları yanıtladı ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Dünya ekonomisinin zor bir dönemden geçtiğini belirten Şimşek, küresel ekonomik krizin boyutlarının büyümemesi için yapılan çalışmalardan bahsetti.
Şimşek, küresel ekonominin düşük büyüme sorunuyla karşı karşıya kaldığını belirterek, "Gelinen nokta maliye politikasının alanının önemli ölçüde kalmadığı bir nokta. Tek tük bazı ülkelerde var ama genel böyle bir anlayış var. Para politikasında ise en son gelinen aşama eksi faiz uygulaması. Eksi faiz uygulamasını 10 yıl önce konuşsaydık, 'yok canım dünya herhalde çıldırmış olmalı, deli bir dünyada yaşamamız lazım ki eksi faiz söz konusu olsun' derdik" diye konuştu.
Şimşek, Amerikan Merkez Bankası (Fed) bilançosunun 2007 sonuna göre 5 kat arttığına işaret ederek, "Yani o kadar para bastı. Ona rağmen şu anda ilginç birtakım problemlerle karşı karşıyayız. Japonya ve Avrupa Merkez Bankası para basıyor. Eksi faiz var, buna rağmen gelişmekte olan ülkelere fon akışı durdu, hatta tersine döndü. Dünya ekonomisi şu anda neredeyse tabiri caizse, birçok alanda barutu tüketmiş durumda ve istenilen sonuçları da alamıyoruz" ifadelerini kullandı.
Geçen yıl gelişmekte olan ülkelerden net 530 milyar dolar sermaye kaçışı yaşandığına dikkati çeken Şimşek, bu durumun küresel ölçekte gelişmekte olan ülkelere yönelik nasıl bir güven bunalımı olduğuna işaret ettiğini söyledi.
Şimşek, para politikası, maliye politikası ve yapısal reformların birlikte uygulanmaya konulması gerektiğini belirterek, ülkelerin bu anlamda işbirliği yapması durumunda dünya ekonomisinin toparlanabileceğini kaydetti.
Şimşek, küresel kriz sonrasında gösterilen çabaların cüzi olsa da sonuç verdiğini ancak hiçbir zaman tekrar küresel kriz öncesi döneme götüremediğini söyledi. Şimşek, "Bizim bir taraftan yapısal reform ayağını güçlü tutmamız lazım, bir taraftan da dengeli ekonomik politikalara devam etmemiz gerek. Aslında dünya için de önerilen çerçeve budur" dedi.
- "Merkez bankaları tek başın sorunu çözemez"
Küresel kriz sonrası dönemde merkez bankalarından beklentilerin yükseldiğine dikkati çeken Şimşek, "Merkez bankaları sanki Süpermenmiş gibi bir beklenti kurgulandı. Yok öyle bir şey. Para politikalarının tek başına küresel ekonomiyi ayağa kaldırma imkanı yok. Bu beklentiler yanlış. Merkez bankaları tek başına sorunu çözemez, geçici birtakım rahatlamalar, kolaylıklar sağlayabilir" diye konuştu.
Türkiye'de faizlere yönelik beklentilere de değinen Şimşek, "Sayın Cumhurbaşkanımız haklı faizler yüksek, ama niye yüksek. Burada bizim oturup bakmamız gerekiyor. Şimdi Türkiye, tasarruf oranı son derece düşük bir ülkedir. Yani Türkiye ayağını yorganına göre uzatmayan bir ülkedir. Tasarruf oranı en düşük ülkelerden biridir. Tasarruf düşük olunca ne yapıyorsunuz. Dış kaynağa ihtiyacınız var" değerlendirmesinde bulundu.
- "11 milyar dolar net portföy yatırım çıkışı"
Şimşek, 2013 başında faizlerin yüzde 4,7'ye kadar düştüğünü hatırlatarak, bunun sadece kamu maliyesindeki başarıyla ilişkili değil, küresel konjonktürün oluşturduğu ortamın sonucu olduğunu söyledi. Gelişmekte olan ülkelere ve Türkiye'ye 2012 yılında muazzam bir fon akışı gerçekleştiğini anımsatan Şimşek, 2015 yılında ise tam tersine gelişmekte olan ülkelerden yarım trilyon dolardan fazla sermaye, Türkiye'den de 11 milyar dolar net portföy yatırım çıkışı yaşandığını ve sistemin küçüldüğünü anlattı.
Türkiye'de tasarrufların düşük ancak yatırım iştahının büyük olduğuna işaret eden Şimşek, "Türkiye'nin yatırım yapması, gelişmesi lazım. Cumhurbaşkanımız daha çok yatırım istiyor. Çünkü yatırım bir ülkenin kalkınması için olmazsa olmazdır. Bir ülke gerçek anlamda kalıcı refah artışı sağlayacaksa, Cumhurbaşkanımız bu konuda haklı yatırım lazım. Yatırım için de finansmana erişim lazım. Buraya kadar sorun yok, sorun şuradan başlıyor. Türkiye'deki bankacılık sisteminde kredilerin mevduat oranı yüzde 120'ye çıkmış. Hatta kredilerin TL mevduatına oranı yüzde 140'ı aşmış. Yani bizim 100 lira kredi verecek mevduatımız, kaynağımız var fakat biz 140 lira kredi vermişiz. Sistemde kaynak akışı olmadığı için büyüyemiyor, faiz ondan dolayı yükseliyor" diye konuştu.
Şimşek, işin kredibilite boyutu olduğuna da işaret ederek, "Kredibiliteniz yüksekse faizler düşük olabiliyor. Türkiye enflasyon hedeflerini yakın dönemde tutturamadığı için kredibilite kaybına uğramıştır. Yanı başımızda savaş, kaos var, terörle mücadele ediyoruz. Türkiye'nin risk primi yükseldi. Bunun yanında sisteme fon akışı yok. Çünkü, küresel olarak büyük endişeler, kaygılara var. Bunların hepsini bir arada düşünmemiz lazım. Teşhisi doğru yaparsak, çözümü doğru üretiriz. Türkiye'de kamuda ve özel sektörde tasarrufları arttırmak olmazsa olmazdır" ifadelerini kullandı.
Özel sektörde tasarrufların iki ayağı bulunduğuna işaret eden Şimşek, "Hanehalkı yani vatandaşımız, bundan 1-2 yıl önce 100 lira gelir elde ediyorsa 87 lirasını harcıyordu. Olmaz ki... Çin'de 100 lira gelir varsa, 52 lirası harcanıyor, 48 lirası tasarruf ediliyor dolayısıyla ülkede yıllık 600 milyar dolarlık dış ticaret fazlası var. Bizde ise dış ticaret açığı var. Hanehalkının tasarruflarını arttırmak için biz bireysel emekliliğe çok güçlü destek verdik ve başarılı oluyoruz. Şimdi otomatik katılım sistemiyle işe başlayan herkes otomatik olarak girecek, sonra çıkmak isterse çıkacak ama hedefimiz tasarrufları artırmak. İnanıyorum ki Cumhurbaşkanımız da tasarruf ekonomisinden yanadır. Çünkü yatırımları arzulayan Cumhurbaşkanımız tasarruf ekonomisini destekleyecektir" değerlendirmesinde bulundu.
Şimşek, enflasyonun düşük olduğu ülkelerde faizlerin de düşük olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Avrupa şu anda eksi faize geçmiş, enflasyon da eksi. Japonya'da aynı şekilde. Eksi enflasyon arzulanan bir durum değil ama bizim enflasyonu kalıcı bir şekilde yüzde 1-3 aralığına indirmemiz lazım. Çünkü o vadelerin uzamasını sağlayacak, öngörülebilirliği daha da artıracak. AK Parti hükumetleri büyük bir başarı hikayesidir. Çünkü 30 yıl boyunca 'Enflasyonu tek haneye indireceğiz' dediler, indiremediler. Hükümetimiz geldi ve bunu başardı ama biz yüksek tek hanede takılıp kaldık. Bizim şimdi bunu yüzde 5'in altına indirmemiz lazım. Bunun da inanıyorum ki yatırım, faiz etkisi büyük olacak. Seçimden yeni çıktık, soruyorlar 'Seçim yok mu?' diye. Öngörülebilirlik o açıdan çok önemli, hep söylüyorum. Biz bugüne kadar erken seçime gittik mi, fırsatçılık yaptık mı? Nereden çıkartıyorsunuz bunları? Ama ortalıkta bir sürü spekülasyon dolaşıyor. Neymiş efendim Anayasa'ya değiştirecek çoğunluğa varmak için ani bir seçim olacak. Şu anda bu konuşuluyor."
- "Bu işin başka yolu yok"
Şimşek, sermaye piyasalarının derinleştirilmesi gerektiğine işaret ederek, "Dünya ölçeğinde bir mega bank kurulması gündemde. Bize enstrüman anlamında çeşitlilik gerekiyor. Vatandaşımızın atıl olan kaynaklarının sisteme çekilmesi lazım. Evinizdeki altının bir faydası var mı? Bazı tahminlere göre Türkiye'de yüz milyarlarca lira altın yastık altında, dolapta duruyor. Bu Türkiye'nin bir zenginliği ve yatırıma dönüşmüyor. Mesele yüksek faiz olsaydı bütün dünyanın parasının Brezilya'ya gitmesi lazımdı. Brezilya'da yüzde 14'ün üzerinde politika faizi var, paranın oraya akması lazım ama akmıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'ye en çok para girişinin, faizin en düşük olduğu dönemde gerçekleştiğine dikkati çeken Şimşek, faizin en düşük olduğu 2013'te Türkiye'deki iç borcun TL cinsinden tahvil ve bonoların yüzde 28'i yabancıların elinde olduğunu anımsattı. Bugün faizin iki katı olduğunu ancak yabancının payının yüzde 17-18'lere indiğinin altını çizen Şimşek, tasarrufları arttırmak, sermaye piyasalarının derinleştirilmesi, enflasyonun kalıcı olarak düşük tek haneye indirilmesi, Türkiye'nin öngörülebilirliğinin, kredibilitesinin arttırılması ve risk priminin azaltılmasıyla faizlerin çok daha kalıcı uzun vadeli düşük seviyede seyredeceğini, bu işin başka yolu olmadığını vurguladı.
(Sürecek)