HSBC neden gidiyor ?
HSBC'nin Türkiye'den gitme kararının perde arkasında bu neden mi var ?
İşte Vatan gazetesinden Ercan İnan'ın bugünkü köşe yazısından ilgili bölüm:
HSBC, 5. büyük bankayı aldı ama 12’nciliğe kadar düştü. HSBC’nin Türkiye’de neden büyüyemediği ile ilgili pek çok analiz yapılabilir. Ancak kuşkusuz en ilginci adının Türk insanına hitap edememesi ile ilgili tartışma olacak. Türkçe okumaya kalktığınızda hesebece, İngilizce okumaya kalkarsanız eyçesbisi... İkisi de çok zor. Bu yüzden mizah duygusu gelişmiş Türk insanı, bu bankaya başka isimler taktı. Hasibe diyen de oldu, burada yazamayacağım argo bir yakıştırma yapan da... Koskoca İngiliz devinin Türkiye’den neden çıktığı ile ilgili türlü türlü analizler yapılabilir. Neden büyüyemediği, istediği ölçeğe gelemediği finansallar masaya konarak, genel konjonktür işin içine katılarak, İngiliz devin yurtdışında yaşadığı problemler eklenerek tartışılabilir.
En ilginç çıkış gerekçesi
Ancak bu tartışmalar içinde kuşkusuz en ilginci adı ile ilgili yapılan olacak. Hatırlıyorum da yıllar önce HSBC’nin bir üst düzey yöneticisi, “Galiba isimde hata yaptık. Türk insanı bu adı kolay telaffuz edemedi. İyi bir algı yaratamadık. Belki de yerel bir isimle yürümeliydik. Demirbank bile yıpranmış ancak çok bilinen marka gücü yüksek bir isim” demişti. ‘Rakamlara bakınca belki de hatayı isimde aramak mümkün’ diye düşünmüyor değil insan. HSBC, Türkiye’ye büyük umutlarla girmişti. Demirbank, faizler zıplayınca elindeki mevcut kabarık Hazine bonosu ve tahvil portföyünden dolayı büyük zarar yazmış kırmızı bakiyeye geçmişti. Türkiye’nin 5’inci büyük bankası konumuna kadar yükselmiş banka 300 milyon dolara HSBC’ye satıldı. HSBC ilk etapta agresif bir büyüme politikası izledi. Bankayı TMSF’den aldıktan hemen 1 yıl sonra Boyner Grubu’na ait olan Benkar Tüketici Finansmanı ve Kart Hizmetleri AŞ’yi satın aldı. Advantage kart ile piyasada güçlü bir oyuncu olma isteğini ortaya koydu. Ancak istediği sonuçlara ulaşamadı. Aktif büyüklük açısından şu an 12’nci banka konumunda. Bireysel bankacılıkta bir türlü büyüyemedi. Zaten adı ile ilgili zorluğu ön plana çıkarmamın sebebi de bu. Türk insanı bu bankaya alışamadı. Yaygın sayılabilecek bir şube ağı olmasına rağmen (Son olarak 298) bir türlü mevduat toplayamadı, Ayşe teyzeye, Mehmet amcaya hitap edemedi. Mevduattan aldığı pay yüzde 1.7’de kaldı. Bankalarda açılan 156 milyon küsur hesaptan sadece 3.2 milyonunun HSBC’de olduğu gerçeği bile bu tezimi ciddi ciddi tartışmaya açabilir. Şube ağı ile orantıladığımızda ve diğer bankaların şube başına mevduatına baktığımızda HSBC’nin çok az pay aldığını söyleyebiliyoruz.
İsim ahengi önemli
Adolf Hitler’in hayat hikayesini okuyanlar, babası Alois’in 39 yaşına kadar Schicklgruber soyadını taşıdığını daha sonra Hitler soyadını aldığını bilir. Pek çok tarihçi de şu soruyu sorar: “Acaba Adolf’ün soyadı Hitler değil de Schicklgruber olarak kalsaydı, Alman halkı mistik bir armoni içinde yine ‘Heil Schicklgruber’ diye bağırır mıydı, Adolf bu kadar popüler olup kitleleri peşinden sürükleyebilir miydi?” ‘HSBC’nin adı zordu’ tezime gülenler, saçma bulanlar olabilir. Örnek olarak ING’yi de gösterebilirler. Doğru ‘inege’ de Türk insanı için zor... Ancak ING’ciler güçlü bir iletişim çalışması ile o engeli aşmış görünüyorlar. Turuncu hesap, hoşgeldin faizi falan filan derken, Türk insanına dokunmayı bir şekilde becerdiler. Sanırım eyçesbisi bunu yapamadı.