Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'dan ''bütçe'' açıklaması
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "2021 bütçesi, salgın tüm dünyada hayatı, üretimi ve ulaşımı durdurmuşken hem kendi kendine yeten hem de dost ülkelerin imdadına yetişen Türkiye'nin bütçesidir." dedi.
Oktay, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi üzerinde sunum yaptı.
Oktay, 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin, 17 Ekim'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulduğunu anımsatarak Bütçe Kanunu Teklifi ve 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin ülke ve millet için hayırlı olmasını diledi.
Bütçe görüşmelerini, yürütme organının vizyonunun ortaya konulduğu, millete hesap verildiği bir mecra olarak gördüklerini söyleyen Oktay, şöyle devam etti:
"Kalkınma hedeflerimiz, istikrarımız ve ülkemizin refahını artırma gayretlerimizin temel dayanağını birlikte oluşturuyoruz. Kabinemizin yapacağı icraatların yol haritası olan bütçe teklifimizi, siz değerli milletvekillerimiz ile ne kadar iyi istişare eder, tartışır ve geliştirirsek o derece büyük kazanımlar elde edeceğimize inanıyoruz. 2021 bütçesi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişimizin ardından hazırladığımız 3. bütçe olma özelliğini taşımakta ve sistemin getirdiği hız ve dinamizmden beslenmektedir."
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, "2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin temel misyonu, tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını sebebiyle siyasi ve ekonomik bakımdan küresel bir yeniden yapılanma sürecinde bulunduğumuz şu dönemde, Türkiye ekonomisinin yoluna daha güçlenerek devam etmesini sağlamaktır." dedi.
Bütçe'nin temel hareket noktasının salgının etkisiyle yeniden şekillenen küresel dünya düzeninde Türkiye'nin hak ettiği yeri alması olduğunu vurgulayan Oktay, şöyle devam etti:
"2021 bütçesi, salgın tüm dünyada hayatı, üretimi ve ulaşımı durdurmuşken hem kendi kendine yeten hem de dost ülkelerin imdadına yetişen Türkiye'nin bütçesidir. 2021 bütçesi, salgına rağmen bir taraftan esnafımızın ve işçilerimizin emeklerinin karşılığını alabilecekleri, bir taraftan da iş dünyasının çarklarını aksamadan döndürebilecekleri bir temele sahiptir. 2021 bütçesi, dünyanın en güçlü olarak sayılan ülkeleri şalter indirmiş, maske savaşı derdine düşmüşken, şehir hastanelerinden otoyollara, fabrikalardan barajlara kadar pek çok eseri hizmete açmaya devam eden dirayetli hükümetimizin bütçesidir."
"2021 bütçesi, en büyük ekonomiler derinden etkilenirken, OECD ve AB ortalamalarından pozitif ayrışarak güçlü şekilde toparlanmaya başlayan Türkiye'nin bütçesidir." diyen Oktay, "2021 bütçesi, salgına karşı halk sağlığını korumaya verdiğimiz önemin yanında oluşan risklere karşı ekonomimizin bağışıklığını güçlendirmeye de imkan tanıyan özellikler taşımaktadır. Türkiye'nin salgının önlenmesinde ve can kaybının sınırlandırmasında dünyada örnek alınan bir konuma gelmesi, 83 milyon olarak hepimizin ortak başarısıdır." diye konuştu.
"DİMDİK AYAKTA DURMAMIZI BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZE BORÇLUYUZ"
"Savunma sanayindeki şahlanışımızdan sağlıkta yerli solunum cihazı üretmemize ve Kovid-19 salgınına derman olacak aşı çalışmalarımıza kadar kazanmış olduğumuz kabiliyet, hepimizindir." değerlendirmesinde bulunan Oktay, şöyle devam etti:
"Jeopolitik olarak kriz ve çatışma alanlarına çok yakın olmamıza rağmen bölgesinde güvenli bir liman olarak dimdik ayakta durmamızı da birlik ve beraberliğimize borçluyuz. 2021 Bütçesi 81 vilayet, toplumumuzun her kesiminin, her bir ferdinin bütçesidir. Bütçemiz, ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birliği ve devletimizin gücünü yeni normalde daha da yükseğe taşıyacak şekilde planlanmıştır. Sağlıktan eğitime, güvenlikten ulaştırmaya ve sanayiden ekonomiye kadar her alanda Cumhurbaşkanımızın liderliğinde somut ve dinamik politikaları bütçemiz temelinde birer birer uygulamaya geçirmeye devam edeceğiz."
"SALGINDA TRAJİK OLAYLARA ŞAHİT OLUNDU"
Bütçeyi Kovid-19 salgınının gölgesinde küresel ekonomik aktivitenin baskılandığı ve bununla birlikte gelişmekte olan ülkelerde toparlanma sinyallerinin olduğu bir ortamda Meclise sunduklarını anımsatan Fuat Oktay, "Bildiğiniz üzere, 2020 yılında küresel ekonomi açısından birçok aşağı yönlü risk hala varlığını sürdürüyorken, salgına karşı alınan tedbirler neticesinde üretim ve talepte küresel ölçekte eşi benzeri görülmemiş gerilemeler kaydedilmiştir." dedi.
ABD, İtalya, İspanya ve İngiltere gibi büyük ekonomiler başta olmak üzere, salgının hızla yayılmasının sağlık sistemleri üzerinde baskıya yol açtığını hatırlatan Oktay, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Sağlık personelinin vakalara yetişmekte zorlandığı, kimi ülkelerde yetişemediği, hastaların teşhis bile konulamadan sedyelerde, sokaklarda hayatını kaybettiği görüntülerin hafızalara kazındığı trajik olaylara şahit olunmuştur. Salgının etkisi ile küresel büyümeye ilişkin tahminler de aşağı yönlü güncellenmiştir. Uluslararası Para Fonunun 2020 Ekim Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'na göre, 2020 yılında dünya ekonomisinin yüzde 4,4 oranında daralması beklenmektedir. Bu oran, dünya ekonomisinde 2009 küresel krizinden bu yana görülen en derin daralmaya işaret etmektedir."
GELİŞMİŞ EKONOMİLER ÖNEMLİ ÖLÇÜDE DARALDI
Dünya ekonomisinin 2021'de yüzde 5,2 oranında büyümesinin beklendiğini belirten Oktay, salgın nedeniyle oldukça büyük ekonomik teşvik paketleri uygulamaya koyan gelişmiş ülkelerin ekonomilerini hem para hem maliye politikalarıyla desteklemeye çalıştıklarını söyledi. Alınan tüm tedbirlere rağmen 2020'nin özellikle ikinci çeyreğinde gelişmiş ekonomilerin önemli ölçüde daraldığını, işsizlik oranlarında büyük sıçramalar görüldüğünü bildiren Fuat Oktay, Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'na göre gelişmiş ülkelerin 2020'de yüzde 5,8 daralacağının, 2021'de ise yüzde 3,9 büyüyeceğinin tahmin edildiğini anımsattı.
Oktay, rapora göre ABD ve Avro Bölgesi'nin 2020'de sırasıyla yüzde 4,3 ve yüzde 8,3 daralması, 2021'de de sırasıyla yüzde 3,1 ve yüzde 5,2 büyümesinin beklendiğini hatırlattı.
"KÜRESEL TİCARET HACMİNİN YÜZDE 10,4 DARALMASI BEKLENİYOR"
Gelişmekte olan ekonomilerde zayıflayan dış talep, bozulan güven göstergeleri ve artan korumacılık eğilimleri nedeniyle 2019'da büyümenin yüzde 3,7 ile son 10 yılın en kötü performansını sergilediğinin göze çarptığını belirten Fuat Oktay, büyümenin bu ülkelerin 2020'de de kötü performans sergilemesi ve yüzde 3,3 daralması beklendiğini söyledi.
Oktay, alınan önlemlerle küresel ekonominin toparlanması ve gelişmiş ülkelerin para politikasındaki gevşeme eğiliminin devam etmesinin, gelecek dönemde gelişmekte olan ekonomilere yönelik sermaye akımlarını destekleyeceğinin ve ertelenmiş talebi canlandırılacağının değerlendirildiğini belirtti. Korumacı politikalardaki artışın uluslararası ticareti baskılayan en önemli etkenlerden biri olduğunu vurgulayan Oktay, şöyle devam etti:
"Özellikle ABD-Çin arasında artan ticaret geriliminin olumsuz etkileri, küresel ticaret hacmindeki artışı ciddi oranda sınırlandırmaktadır. Bu gelişmeler çerçevesinde 2018'de yüzde 3,9 oranında genişleyen ticaret hacmi, 2019'da yalnızca yüzde 1 seviyesinde artış göstermiştir. Salgın nedeniyle alınan kısıtlama kararlarının küresel ticaret hacminin 2020'de yüzde 10,4 ile radikal bir şekilde daralmasına sebep olması beklenmektedir."
"GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER İÇİN ÖNEMLİ FIRSATLARI BERABERİNDE GETİRİYOR"
Salgının yayılmasıyla başta tıbbi malzeme ve yiyecek olmak üzere, hayati önemi haiz materyalin elde edilmesinde yaşanan zorlukların, küresel tedarik zincirinin zayıf yönünü açığa çıkardığını belirten Oktay, "Bu durum küresel ticari ilişkilerin yeniden kurgulanması gerekliliğini ortaya koyarken, aynı zamanda gelişmekte olan ülkeler için önemli fırsatları beraberinde getirmektedir." dedi.
Dünya ticaret hacminin 2021'de toparlanarak yüzde 8,3 oranında artması beklendiğini söyleyen Fuat Oktay, "Ancak küresel aktörler arasında yaşanan ticaret savaşları ve jeopolitik gerginliklerin artması, küresel ticaret üzerinde önemli bir risk teşkil etmektedir. Buna ilaveten, kısa vadede ABD seçimleri de dünya ticareti ve ekonomisi üzerinde belirsizlik oluşturmayı sürdürmektedir." ifadelerini kullandı.
Salgın nedeniyle ilk etapta çalışma hayatında yaşanabilecek bir depremin önüne geçmek amacıyla hükümetlerin çeşitli tedbirler aldığını anımsatan Fuat Oktay, şunları kaydetti:
"Ancak salgın, istihdam piyasası üzerinde kısa ve uzun vadede riskler yaratmaya devam etmektedir. Küresel ölçekte işsizlik oranı, alınan tedbirlerin etkisiyle sınırlı artış göstermiştir. Ancak özellikle sosyal temas gerektiren, dolayısıyla tedbirlerden son derece etkilenen hizmet sektöründe çalışanlar; düşük nitelikli, kayıtdışı ve düşük ücretli çalışanlar ile kadınlar krizden en olumsuz etkilenen grup olmuştur. Küresel ekonominin karşı karşıya kaldığı en önemli risk, salgının uzaması, yeniden yükselmesi ve tedavi imkanlarının yaygın kullanımının gecikmesidir. Salgın nedeniyle ekonomik aktivitede yaşanan durgunluk gelirler yönüyle, sağlık harcamaları ve uygulamaya konulan tedbirler ise giderler yönüyle ülkelerin kamu maliyesi üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Artan borç yükü kamu maliyesinde sürdürülebilirliğe ilişkin endişeleri artırmaktadır."
TÜRKİYE EKONOMİSİNE İLİŞKİN GELİŞMELER
Küresel ekonomiye ilişkin genel değerlendirmeler ve küresel eğilimlerin Türkiye'ye olası etkilerini aktaran Fuat Oktay, Türkiye ekonomisine ilişkin gelişmeleri de paylaştı. Oktay, Türkiye ekonomisinin "Yeniden Dengelenme" süreci ile 2019'da kırılganlıkları azaltma yönünde önemli mesafe aldığını, 2019'un son çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 6,4 oranında güçlü bir büyüme performansı yakaladığını söyledi.
Özel tüketim ve kamu tüketiminin güçlü desteğiyle ekonominin 2020'nin ilk çeyreğinde yıllık yüzde 4,4 oranında büyüdüğüne işaret eden Oktay, "Bu gelişmelere rağmen, mart ayından itibaren görülmeye başlanan ve nisan ayında etkisi belirginleşen Kovid-19 salgını hayatın tüm alanlarında olduğu gibi ekonomide de kuralları değiştirmiştir." dedi.
Salgının tüm dünya ekonomilerinde olduğu gibi Türkiye ekonomisinde de şok etkisi yarattığını ifade eden Fuat Oktay, "Sosyal hayatı etkileyen kısıtlayıcı tedbirler, kısmi karantina uygulamaları, firmaların daha düşük kapasite ile çalışmalarına yol açan çeşitli önlemler kademeli ve ölçülü biçimde uygulamaya konmuşsa da iç talep ve üretim olumsuz yönde etkilenmiştir. Başta en büyük ticaret ortağımız olan AB'nin ekonomik durgunluğa girmesinin etkisiyle dış talepteki daralma ve turizm gelirlerindeki düşüş, salgının Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin belirginleşmesine sebep olmuştur." ifadelerini kullandı.
Bu gelişmeler ışığında Türkiye ekonomisinin, yılın ikinci çeyreğinde yüzde 9,9 oranında daraldığını anımsatan Oktay, "Daralma oranımız, aynı dönemde yüzde 14,1 daralma yaşayan AB ve yüzde 10,9 daralma yaşayan OECD ortalamasının altında kalmıştır." dedi.
Uygulamaya koyulan Normalleşme Planı ile ekonomideki toparlanma eğiliminin haziran ayından itibaren güçlendiğini belirten Fuat Oktay, şöyle devam etti:
"Salgının zirve yaptığı dönemde uygulanmaya başlanan genişlemeci ekonomi politikaları ağustos ayı ile birlikte kademeli olarak terk edilmeye başlanmış ve 'Yeni Dengelenme' süreci aşamasına geçilmiştir. Üçüncü çeyreğe ilişkin öncü veriler, ikinci çeyrekteki daralmanın ardından, V-tipi güçlü bir toparlanmaya işaret etmektedir. Böylelikle, ekonominin 2020'de yüzde 0,3 oranında büyüme kaydetmesi beklenmektedir. 2021 yılında büyümenin yurt içi ve yurt dışı talep arasında dengeli bir görünüm sergilemesi beklenmekte ve ekonomimizin yüzde 5,8 oranında büyümesi hedeflenmektedir. Salgının kontrol altına alınmasına bağlı olarak belirsizliklerdeki azalmanın, finansal koşulların istikrara kavuşmasının ve buna bağlı olarak yatırımcı güvenindeki iyileşmenin ve ertelenmiş tüketim harcamalarının yurt içi talebe katkı vereceği değerlendirilmektedir. İstihdamdaki artışın etkisiyle özel tüketimin iç talebi desteklemesi, mal ve hizmet ihracatındaki artışın güçlü olması ve ithalattaki artışın görece sınırlı kalması ile net ihracatın büyümeye yeniden pozitif katkı yapması öngörülmektedir."
Oktay, 2019'da yaşanan dengelenme sürecinin doğal sonucu olarak ekonomi soğuma evresine girildiğini, bu gelişmeden işgücü piyasası göstergelerinin olumsuz etkilendiğini söyledi. Bir önceki yıla göre 2019'da işgücüne katılım oranının 0,2 puan, istihdam oranının ise 1,7 puan gerilediğini ve bunun neticesinde işsizlik oranının arttığını belirten Oktay, "Salgının piyasalarda yarattığı durgunluk etkisi sebebiyle gerileyen işgücüne katılım oranı, işsizlik oranının da düşmesine sebep olmuş, 2020'nin nisan ayında işsizlik oranı yüzde 12,8 olarak gerçekleşmiştir." dedi.
Fuat Oktay, 2020'nin haziran ayında başlayan normalleşme süreciyle işgücüne katılımın toparlandığını ancak istihdam artışının aynı hızda iyileşememesi sebebiyle temmuz döneminde işsizlik oranı yüzde 13,4 olarak gerçekleştiğini bildirdi.
Yılın geri kalanında ekonomik aktivitedeki toparlanmaya bağlı olarak işgücüne katılımın ve istihdamın iyileşmesinin öngörüldüğünü söyleyen Oktay, "Yeni Ekonomi Programı (2021-2023) dönemi boyunca istihdamın yıllık ortalama 1 milyon 336 bin kişi artması ve işsizlik oranının kademeli olarak gerileyerek 2023'de yüzde 10,9 seviyesine gerilemesi beklenmektedir." ifadelerini kullandı.
"ENFLASYONUN KALICI BİÇİMDE TEK HANELİ SEVİYELERE DÜŞÜRÜLMESİ.."
Oktay, şöyle devam etti:
"2018 Ekim ayında yüzde 25,2 seviyesine kadar yükselen enflasyon oranı, kararlılıkla uyguladığımız politikalar neticesinde Türk lirasının istikrarlı görünüm kazanmasının, ılımlı seyreden talep koşullarının, işlenmemiş gıda ve ithalat fiyatlarının ve enflasyon beklentilerindeki iyileşmenin katkısı ile 2019 Eylül ve Ekim aylarında tek haneli seviyelere gerilemiş, 2019 yıl sonunda ise YEP tahmininin altında yüzde 11,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. Tüketici enflasyonunda kaydedilen düşüş eğilimi, 2020 yılı ilk çeyreğinde ortaya çıkan Kovid-19 salgını nedeniyle sekteye uğramıştır. Özellikle salgın kaynaklı birim maliyet artışları ve döviz kuru gelişmeleri fiyatlara yansımıştır. Bu çerçevede, yıllık tüketici enflasyon oranı, 2020 yılı Eylül ayında yüzde 11,7 seviyesinde gerçekleşmiştir. Yeni Ekonomi Programı çerçevesinde enflasyonun kalıcı biçimde tek haneli seviyelere düşürülmesine yönelik çalışmalar, ilgili tüm kurumların eşgüdümü ile yürütülmeye devam etmektedir."
"ATILAN BU ADIMLARLA ÖNEMLİ SONUÇLAR ALMAYI HEDEFLİYORUZ"
Mal ve hizmet piyasalarında rekabet ve verimliliği artıracak, gıda fiyatlarındaki yapışkanlıkları giderecek ve tüketici enflasyonunda kur geçişkenliğini azaltacak önlemlerin hayata geçirildiğine dikkati çeken Oktay, "Atılan bu adımlar ile enflasyonla mücadelede önemli sonuçlar almayı ve tüketici enflasyon oranını 2021'de yüzde 8, 2022'de yüzde 6 ve 2023'de ise yüzde 4,9 seviyesine düşürmeyi hedefliyoruz." dedi.
Geçen yıl rekor seviyede gerçekleşen ihracatın bu yılın ilk aylarında pozitif görünümünü koruduğunu belirten Oktay, "Mart ayından itibaren en büyük ihracat pazarımız olan AB ekonomisindeki talep daralması ve karantina önlemleri ihracatımızı olumsuz etkilese de ekonomilerde normalleşme sürecinin başladığı haziran ayı ile birlikte ihracatımız hızla toparlanmaya başlamıştır." diye konuştu.
Eylül ayı ihracatının, salgın öncesi seviyelerini de aşarak 2020 yılının en yüksek ihracat değerine ve tüm yıllar içerisinde de en yüksek eylül ayı ihracat seviyesine ulaştığını bildiren Oktay, "Böylece 2020 yılının üçüncü çeyreğinde ihracat ikinci çeyreğe göre yüzde 34 oranında artış göstermiştir. Altın hariç bakıldığında ise eylül ayında ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 90,9 gibi oldukça yüksek bir seviyeye çıktığı görülmektedir. İhracatın yılın son çeyreğinde de bu artışı sürdürerek 2020 yılında 165,9 milyar dolar, program dönemi sonunda ise 214 milyar dolar olarak gerçekleşmesini bekliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Kovid-19 salgınından en fazla etkilenen sektörlerden birinin turizm sektörü olduğuna işaret eden Oktay, bu kapsamda 2019 yılında yüzde 18,3 oranında artış gösteren seyahat gelirlerinin 2020 yılının sekiz ayında zayıf bir görünüm sergilediğini aktardı. Oktay, bununla birlikte seyahat gelirlerinin salgın sonrasında kademeli olarak toparlanacağını öngördüklerini söyledi. Fuat Oktay, "Sağlık, gastronomi, festival, kültür ve spor gibi alternatif turizm alanlarında geliştirilecek stratejilerin de etkisiyle 2023 yılında seyahat gelirlerinin 35 milyar dolara yükselmesini bekliyoruz." dedi.
"CARİ İŞLEMLER AÇIĞININ 24,4 MİLYAR DOLAR OLARAK GERÇEKLEŞMESİNİ BEKLİYORUZ"
Geçen yıl 2001 yılından beri ilk defa fazla veren cari işlemler dengesindeki bu eğilimin özellikle Kovid-19 salgınının hizmetler dengesi üzerindeki etkisi ve yüksek düzeydeki altın ithalatıyla birlikte nisan ayından itibaren negatife döndüğünü anlatan Oktay, salgına yönelik küresel belirsizliklerin devam etmesi nedeniyle cari işlemler açığının 2020 yılında 24,4 milyar dolar olarak gerçekleşmesini beklediklerini bildirdi.
Küresel ekonomideki normalleşmenin ihracat ve turizmi desteklemesini ve altın talebindeki normalleşme ile cari açığın 2021 yılında ılımlı seyretmesini öngördüklerini belirten Oktay, diğer taraftan, ülkenin yüksek katma değerli üretimini artırmasına ve bilgiye dayalı sürdürülebilir büyüme eğilimini devam ettirmesine önem verdiklerini söyledi.
Yeni normalde yapısal değişime uğrayan küresel tedarik zincirinde ülkenin uluslararası rekabetçiliğinin artırılması, yurt içi üretim kapasitesinin yükseltilerek ithalata olan bağımlılığın azaltılması ve turizm sektörünün artan önemiyle birlikte cari açığın kalıcı olarak düşürülmesini hedeflediklerini bildiren Oktay, şöyle konuştu:
"Öte yandan, Karadeniz'deki doğal gaz keşfi kaynaklı olarak yeni doğal gaz kontratlarında fiyatların daha rekabetçi yapılması ve 2023 yılında yerli doğal gazın kullanılmaya başlanacak olması, cari dengemizin uzun vadede kalıcı şekilde iyileşmesine önemli katkı yapacaktır. Bu doğrultuda cari işlemler dengesinin GSYH’ye oranının 2021 ve 2022 yıllarında sırasıyla yüzde 1,9 ve yüzde 0,7 olarak açık vereceği, Program dönemi sonunda ise sınırlı fazlaya döneceği tahmin edilmektedir."
İHTİYAÇ DUYULAN ADIMLARI ATMAYA DEVAM EDİYORUZ"
Küresel finansal koşulların gelişmekte olan ülkeler açısından elverişsiz olduğu 2020 yılında finansal piyasalarda oynaklıkların arttığının gözlendiğini ifade eden Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kovid-19 salgını kaynaklı küresel belirsizliklerin ve risk iştahındaki dalgalanmaların finansal piyasaların işleyişini ve finansal varlık fiyatlamalarını olumsuz etkilemesinin önüne geçmek amacıyla ilgili tüm kurumlarımız tarafından gerekli önlemler gecikmeksizin alınmıştır. Ayrıca, ekonomik aktivitenin bu zorlu süreçte desteklenmesine yönelik kredi kanallarının açık tutulması ve firmalara nakit akışının kesintisiz sürdürülmesi sağlanmıştır. Bununla birlikte, gerek finansal istikrar gerekse ekonomik büyüme açısından kilit bir role sahip olan bankacılık sektörümüz bu süreçte iyi bir sınav vermiştir. Son dönemdeki zorlu şartlara rağmen bankalarımız güçlü sermaye yapısını ve aktif kalitesini korumayı başarmıştır. Bu süreçte sektöre gerek ihtiyaç duyduğu likidite imkanları sağlanarak gerekse düzenlemelerle esneklikler getirilerek destek olunmuştur. Yeni Ekonomi Programımızla finansal sektörün geliştirilmesi, dinamizm kazanması ve sağlıklı biçimde ülkemizin kalkınmasına katkı yapması için ihtiyaç duyulan adımları atmaya devam ediyoruz."
"EN ÖNEMLİ KAZANIMLARDAN BİRİSİ FAİZ ÖDEMELERİNİN PAYINI AZALTMAK OLDU"
Kamu maliyesine yönelik bugüne kadar elde edilen kazanımları da aktaran Oktay, Hükümetin bugüne kadar kamu maliyesi alanındaki en önemli kazanımlarından birisinin faiz ödemelerinin bütçe içindeki payını azaltmak olduğunu vurguladı. Oktay, 2002 yılında faiz harcamalarının bütçe giderleri içerisindeki payı yüzde 43,2 iken, 2021 yılı bütçesinde bu oranın yüzde 13,3 seviyesinde kalmasının öngörüldüğünü bildirdi.
Uygulanan kamu mali disiplini sayesinde son 18 yılda kamu borç stokunun oldukça düşük seviyelere çekilirken önemli altyapı projelerinin hayata geçirildiğini ve eğitim, sağlık ve sosyal refah alanlarında önemli kazanımlar elde edildiğini belirten Oktay, "Son 18 yılda faize değil kamusal hizmete ayırdığımız kaynak sayesinde inşa ettiğimiz güçlü sağlık altyapısı, salgın döneminde diğer ülkelerde gördüğümüz acı tabloların ülkemizde yaşanmasını engellemiştir." diye konuştu.
Diğer yandan vergi gelirleriyle faiz giderleri karşılaştırıldığında da benzer bir tablonun söz konusu olduğunu dile getiren Oktay, şöyle devam etti:
"2002 yılında toplanan her 100 liralık verginin 85,7 lirası faiz harcamalarına gitmekteydi. 2021 yılı bütçesinde ise her 100 liralık verginin sadece 19,5 lirasının faiz harcamalarına ayrılacağı tahmin edilmektedir. 2020 yılı gelir performansımızın tüm olumsuz şartlara rağmen beklentilerimizin üzerinde gerçekleşmesini öngörüyoruz. 2019'un son döneminde ekonomide yakaladığımız güçlü seyrin katkısıyla gelir performansımızda önemli bir ivmelenme yaşanmaktaydı. 2020 yılı Ocak ve Şubat aylarında vergi gelirlerimiz bir önceki yılın aynı dönemine göre ortalama yüzde 22,9 oranında artmıştı. Ancak Kovid-19 salgını nedeniyle mart, nisan ve mayıs aylarında vergi gelirleri ortalama yüzde 5,6 oranında azalmıştır. Bununla birlikte, 2020 yılı Ocak-Eylül döneminde vergi gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 19,3 oranında artmıştır. Vergi gelirlerinin yıl sonunda ise yıllık yüzde 17,3 oranında artarak 790,7 milyar lira olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir."
AK Parti hükümetleri döneminde sağlanan mali disiplin ve basiretli politikalar sayesinde kamu borcunun bir risk unsuru olmaktan çıkarıldığını ifade eden Oktay, şunları kaydetti:
"Stratejik ölçütlere dayalı borçlanma politikalarımız sayesinde borç stokumuzun kompozisyonunda ve vade yapısında kayda değer bir iyileşme meydana gelmiştir. 2002 yılında 9,4 ay olan iç borçlanmanın ortalama vadesi 2020 yılı Eylül ayında 32 ay olmuştur. Hazine iç borçlanma faizleri 2002 yılında yüzde 62,7 seviyesinden 2020 yılı Eylül ayı itibarıyla yüzde 10 seviyelerine kadar gerilemiştir. 2001 yılında AB tanımlı borç stokunun GSYH’ye oranı yüzde 75,5 seviyesinde iken 2020 yılı ikinci çeyreği itibarıyla yüzde 39,4 seviyesindedir. 2021-2023 döneminde de mali disipline bağlı kalarak, kalıcı gelir kaynakları ile kamu gelirlerinin kalitesini ve vergi tahsilatında etkinliği artıracağız. Vergide adalet ve eşitlik ilkelerini pekiştirerek, vergi mevzuatının sadeleştirilmesine, etkin olmayan istisna, muafiyet ve indirimlerin gözden geçirilmesine ve kademeli olarak kaldırılmasına devam edeceğiz. Kayıtdışılık ile mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdüreceğiz."