Çöpe atıyorlardı, şimdi kilosu 40 TL'den kapış kapış gidiyor
Trabzon'da ciğer ve sakatat bulmak zorlaşınca 1 yıl önce 20 TL'den satılan karaciğer şimdi 40 TL'den kapış kapış gidiyor.
Trabzon’da bugünlerde karaciğer ve sakatat bulmak oldukça zorlaştı. Çoğu kasap ve lokantalar satacak karaciğer ve sakatat bulamadıklarından yakınırken, yaklaşık 1 yıl önce kilosu 20 TL’den satılan karaciğer bugünlerde 40 TL’den yok satıyor.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Trabzon Kasaplar ve Celepler Odası Başkanı Temel Korkmaz, sorunun ithal etten kaynaklandığını belirtirken kesimlerin yurt dışında yapıldığından ciğer ve sakatatın da oralarda kaldığını yurda gelmediğini söyledi. Et ithalatından önce Trabzon’da karaciğerin kilosunun 20 TL’den satıldığını şimdilerde ise fiyatını ikiye katlayıp 40 TL’ye çıktığını ifade eden Korkmaz, karaciğerin fiyatının neredeyse et fiyatını solladığını belirtti.
"Bu sadece Trabzon’da değil Türkiye’de olan sıkıntı"
Karaciğer ve sakatat sıkıntısının sadece Trabzon’da değil Türkiye genelinde bir sıkıntı olduğunu kaydeden Korkmaz, “Bu sadece Trabzon’da değil Türkiye ile ilgili bir durum. Sebebi, yurt dışından karkas ve lop et ithalatı başlamasının ardından Türkiye’de sakatat konusunda bir sıkıntımız oldu. Çünkü kesimler yurt dışında yapıldığı için sakatat orada kalıyor, dolayısıyla Türkiye’de bir sıkıntı var. Biz genelde zaten et ithalatına karşıyız. İthal et, yerli hayvancılığımızı büyük sıkıntıya sokar, bitirir. Et, bizim stratejik ürünümüz. İthal ete karşıyız ancak daha önce söylediğimiz gibi gelirse canlı hayvan gelsin. Bir miktar canlı hayvan geliyor doğru. Ancak çoğunluğu karkas geliyor. Karkas gelince de sıkıntımız oluyor, sakatatları yurt dışında kalıyor. Trabzon’da bir kilogram ciğer 35 -40 TL’ye satılıyor. Bu normal değil. Karkas et ithalatından önce kilosu 20- 25 TL idi. Yukarı hiç çıkmamıştı. Bugün kıymanın kilosu 35-40 TL, ciğerin kilosu da 35-40 TL. Bu normal bir durum değil” dedi.
"Çöpe atıyorduk şimdi parayla bulamıyoruz"
Lokantacılar Odası Başkanı Hüseyin Er ise daha önce çöpe attıkları sakatat ve ciğeri bugün para verip bulamadıklarını belirterek müşterilerden gelen talebi de karşılayamadıklarını söyledi. Er, “Bugüne kadar ciğer, sakatat çöpe atılıyordu. Şimdi parayla bulup alamıyoruz. Bu gerçek. Bu işin nedenini pek çözemedik. Samimiyetimle söylüyorum dana ciğer arıyoruz, hiç bulamıyoruz. Üstelik ciğer fiyatı da etin fiyatına geldi. Yaklaşık 1 yıl önce 20 TL’ye alıyorduk şimdi 35-40 TL’ye alıyorum. Onu da bulamıyoruz. Dolayısıyla günlük taze almamız gerekiyor onu da bulmak çok zor. Çok az yaptığımızı söyleyebiliriz. Sıkıntımız çok fazla. Gelen 10 kişiden ancak 5’nin ihtiyacını karşılayabiliyoruz” diye konuştu.
"Ciğeri satmak için yalvarıyorlardı şimdi biz yalvarıyoruz"
Nail Sağır isimli lokanta ustası da daha önce dana ciğeri dükkana kadar getirip yalvararak satmaya çalışan kasaplara şimdilerde ise kendilerinin yalvardığını belirterek “Yaklaşık bir yıl önce ciğerin kilosunu 20 TL’den alıyorduk, şuanda kilosu 40 TL oldu. Yani fiyatı iki kat arttı. Arasak da bulamıyoruz. Bulmak çok zor. Nedeni ise az hayvan kesimi az. Günde yaklaşık 20-30 kilo ciğer tüketiyoruz. Daha önce de aynı miktarı tüketiyorduk. Ancak şimdi bulmakta zorluk çekiyoruz. Bir yıl önce kasaplar lokantaya çanta çanta getirip ’al’ diye yalvarıyorlardı şimdi biz yalvarıyoruz bulamıyoruz” şeklinde konuştu.
Türkiye’de hayvan varlığı son 37 yılda 85 milyondan 53 milyona geriledi
Konuyla ilgili konuşan Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şube Başkanı Cemil Pehlevan da ülkemizde büyük ve küçükbaş hayvan varlığının giderek azaldığını ifade ederek son 37 yılda bu sayının 85 milyondan 53 milyona gerilediği kaydetti. Türkiye’nin 1940 yılında çayır mera ve kışlak alanı varlığının 44,2 milyon hektar iken, 1960 yılında bu rakamın 28,7 milyon hektara gerilediğini, 2014 yılına gelindiğinde ise toplam çayır ve mera alanının 14,7 milyon hektara düştüğüne dikkat çekti.
Çayır ve mera alanlarının giderek azalmasının hayvancığı olumsuz yönde etkilediğine vurgu yapan Pehlevan, “1980 yılında 85 milyon olan hayvan varlığımız bugün 53 milyona gerilemiş bir başka değişle 32 milyon azalmıştır. Oysa ülkemizin nüfusu aynı dönemde 34 milyon artmıştır. TÜİK verilerine göre, 1988 yılında toplam ekilebilir tarım arazisi 27 milyon 773 bin hektar iken 29 yıl sonra 4 milyon hektar azalarak 2016 yılında 23 milyon 763 bin hektara gerilemiştir. Mevcut olan 23 milyon 763 bin hektar arazinin ise 4 bin 50 hektarı nadas veya işlenmediğinden dolayı ancak 19 milyon 917 bin hektarını kullanabiliyoruz. Yine Türkiye’nin çayır mera varlığı 1940 yılında 44 milyon 2 bin hektar iken 20 yıl sonra 1960 yılında 28 milyon 7 bin hektara gerilemiştir. TÜİK verilerine göre 2014 Türkiye’nin toplam çayır mera alanı 14 milyon 7 bin hektara gerilemiştir. Oysa yaşlı dünyamız artan insan nüfusunun beslenebilmesi için besin üretiminin önümüzdeki 35 yıl da en az yüzde 50 artırılması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Trabzon’da hayvancılık et için değil süt üretimi için yapılıyor
Trabzon’da 1991 yılında büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığının 370 bin 562 iken 2016 yılında bu sayının 249 bin 458’e gerilediğini kaydeden Pehlevan, bölgede hayvancığın genellikle süt elde etmak amacıyla yapıldığını söyledi. Pehlevan, “İlimiz hayvan varlığı; 22 bin 728 kültür, 91 bin 765 melez, 7 bin 831 yerli olmak üzere toplam 122 bin 580 büyükbaş ve 126 bin 898 küçükbaş hayvan sayısı ile ülke geneli toplam hayvan sayısının yüzde 3,5’ine sahiptir. Türkiye toplam süt üretimi içindeki payı ise yüzde 4’tür. Trabzon’da hayvancılık genellikle aile işletmeciliği şeklinde yürütülmektedir. Bu aile işlemlerinde işletme başına düşen hayvan sayısı ortalama 2,7’dir. Büyükbaş hayvancılık daha çok süt elde etmek amacıyla yapılmaktadır. Hayvancılık işletmeleri genellikle evlerin altında kurulu olup modern ahır sayısı azdır. Trabzon genelinde hayvancılığın yoğun olduğu ilçelerde yaylacılık kültürü hakimdir. Bölgemize en uygun olan ve yaygın olarak yetiştirilen ırk Jersey’dir. Bunun dışında Simental Melezi, Holştayn melezleri de yetiştirilmektedir. Trabzon 17 tane süt işletme tesisi mevcut. İşletmelerde elde edilen sütün bir kısmı kendi işletmesinde işlenip değerlendirilirken önemli bir kışı da süt işletme tesislerinde satılmaktadır. Bölgemizin yayla ve mera bakımından zengin oluşu ve bol yağış sebebiyle otlakların (mera ve çayırlar) her zaman gür, marka olarak farklılaşmaya uygun özellikler göstermeleri (örneğin farklı rengi, kokusu, lezzeti vb.) iklim şartlarının hayvancılığa müsait olması, hayvancılığın sürdürülebilir kılması gerekirken elimizdeki verilere baktığımızda tablo hiçte beklendiği gibi değil. Artık bırakın eti süt işleme tesislerimiz bile sütlerini başka illerden temin etme durumunda kalmaktadır" dedi.