''Çocuksuz restoran'' tartışmasına uzmanlar ne diyor?
Çocuğuyla bir mekana giden annenin, konsept gereği restorana alınmaması sosyal medyada tartışma konusu oldu. Uzman psikolog ve psikiyatristler ''Çocuksuz restoran'' tartışmasını değerlendirdi.
Son dönemde sosyal medyada tartışma konusu olan 'çocuksuz restoran' konseptini uzmanlar değerlendirdi.
"O SAATTE ÇOCUĞUN RESTORANDA İŞİ NE"
Hürriyet gazetesinden Fulya Soybaş'ın haberinde görüşlerine yer verilen Uzman Psikolog Yeşim Akıncı, 21.00-22.00 arasının çocukların uyku saati olduğu hatırlatmasını yaparak, "Gece o saatte gidilen restoranlarda pek tabii ki çocuk olmamalı. O saatte çocuğun restoranda işi ne? İçkili mekan ise hele... Buralarda sigara içiliyor, alkol kana girince konuşma adabı, üslubu değişiyor. Bunlar çocuklara kötü örnek olabilecek durumlar. Çocuklar hele de küçük yaşlarda ebeveynlerini rol model alırlar. O nedenle de gittiğiniz restoran ‘aile’ restoranı değilse ben çocukların o restorana alınmaması taraftarıyım. Aile restoranıysa 19:00-20:00’de tabii ki gidersin. Hele bir de mekanda yüksek müzik varsa! Çocuk açısından kötü bir durum" dedi.
"ÇOCUKSUZ BİR DÜNYA SEVİMSİZDİR"
Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli, "Çocukların içinde olmadığı bir dünyayı cıvıltısız, renksiz ve ne yalan söyleyeyim sevimsiz buluyorum. Çocuksuz, sessiz, kurallı, köşeli bir yaşam tarzını benimsemiş kişiler olabilir. Ancak bu şekilde bir ‘Çocuk kabul etmeyen restoran’ konsepti benim anlayışıma ters. Çocuklar akılsız ya da duygusuz değil. Bir yerden döndürüldüklerinde bunu anlar, incinirler. Ayrıca, her çocuk gittiği mekânı birbirine katıyor diye bir şey yok. Her çocuğun kendi karakteri var. Kapısına gittiğiniz mekandan ‘Çocuk almıyoruz’ diye çevrilmek hem ebeveyn hem çocuk için büyük utanç" diye konuştu.
"ON BİNLERCE ‘AİLE’ RESTORANI VAR"
Klinik Psikolog Emre Konuk bu tartışmanın kendisine ‘acayip’ geldiğini belirterek, “Sanki koskoca Türkiye’de bir tane restoran var da ‘Kabul edelim mi, etmeyelim mi?’ ya da bir kanun çıkarılacak da ‘Çocuklar girebilir mi giremez mi?’ onu tartışıyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Yalnız başına, sessiz, sakin yemek yiyen ve bunu isteyen insanlar var bu dünyada. Çocuğun olmadığı, müziğin çalınmadığı yer arayabilirler. Buna niye izin verilmesin ki? Sonuçta genel bir durum değil. Çocuklu ailelerin çocuklarıyla gidebileceği on binlerce 'aile' restoranı var. Sapanca’da büyük otellerden biri çocuk kabul etmez mesela. Sakin bir hafta sonu geçirmek için giderler. Bir de kusura bakmayın ama çocuklar bağırırlar, çağırırlar. Çoğu anne de ‘Dur, yapma’ demez. O nedenle sakin kalmak isteyenlerin bu taleplerini karşılayacak bir restoran olmalıdır. Sonuçta çocukların haklarını elinden almıyoruz. Serbestlik ve seçenek olduğu sürece sorun görmüyorum” diyor.
"EBEVEYNLER SINIR ÇİZMEYİ BİLMİYOR"
Psikolog Ozanser Uğurlu, tartışmanın kültürel bir boyutu olduğunu belirterek, “Çocuk merkezli bir kültüre sahibiz. Bu, belki genlerimizde bile var. Göçebeydik, tarım ile yerleştik. Çocuk da işte bu noktada aileyi genişleten ve bir arada tutan bir obje gibi görüldü. Annelik ‘kutsal!’ Haliyle çocukları da... Hatta bazıları için yaptıkları ‘en iyi şey’. Bireysellik/çocuğun bizim bir parçamız olmadığı, bir ebeveyne katabilecekleri, çocuklar ile ilişkinin farklı kurulması gibi konularla toplum yeni tanışıyor. Bugünkü ebeveynlik tarzımızın karman çorman olması da bu yüzden” diye konuştu.
Uğurlu, “Adı üzerinde çocuk! Çocuk çocukluğunu yapacak. Burada sıkıntı ebeveynlerde. Bazıları çocuğu sorumsuz ve sınırsız yetiştiriyor. Sınır çizmesini bilmeyen bir çocuk sıkıntı olabilir. Çocuklu ailelerin restoran bulmakta sıkıntısı olmadığına göre bazı yerlere de çocuk alınmayabilir. Bunun ayrımcılık olduğunu söylemek biraz ileri değil mi? Sonuçta çocuk ırk ya da cinsiyet değil” dedi.
Fulya Soybaş'ın yazısını okumak için tıklayın