Mahfi Eğilmez yüzde 30 zamlanan asgari ücrete aslında yapılması gereken zammı açıkladı
Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez, hem yüzde 30 zamla 22 bin 104 TL'ye yükseltilen 2025 yılı asgari ücretine yapılan yüzde 30 zammın formülünü hem de 2025 yılı asgari ücrete aslında yapılması gereken zam oranını açıkladı.
2025 yılında uygulanacak olan asgari ücret, 2024 yılı başında belirlenen 17.002 liralık asgari ücret tutarı yüzde 30,01 oranında artırılarak 22.104 lira olarak açıklandı.
Beklentilerin altında kalan bu zam kararının ardından emekçinin beklentisinin altında kalan zam oranı da tepkilerin odağı oldu.
Bu kapsamda yeni asgari ücretin belirlenmesinin ardından 'Asgari Ücretten Boğaz Tokluğuna Çalışma Ücretine' başlıklı bir yazı yayınlayan iktisatçı Mahfi Eğilmez, satın alma gücü üzerinden asgari ücretin belirlenmesi gereken oranı hesapladı.
Eğilmez’in konuya ilişkin yazısından öne çıkanlar şöyle oldu:
“Yürürlükteki Asgari Ücret Yönetmeliğine göre (Madde 4/d) “Asgari ücret: İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti” ifade eder. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere asgari ücretin, işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılamaya yetecek bir ücret olması gerekiyor.
Türkiye’de ücretli olarak çalışan yaklaşık 20,5 milyon kişi var. Bunların kabaca 7 milyonu asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücretle ilgili ayarlamalar yalnızca bu 7 milyon kişiyi değil aslında 20,5 milyon ücretlinin tamamını ilgilendiriyor çünkü asgari ücret artırıldığında ister istemez 20,5 milyon kişinin tamamının ücretinin ayarlanması zorunluluğu doğuyor.
TÜRK-İŞ’in her ay yayınladığı verilere göre Kasım 2024 itibarıyla 4 kişilik bir aile için açlık sınırı (yalnızca gıda harcamasını kapsıyor) 20.562 lira, yoksulluk sınırı (gıda dışı normal harcamalar dâhil) 66.976 lira, bekâr bir çalışanın yaşama maliyeti de 26.712 lira olarak hesaplanmış bulunuyor.
Yönetmelikte yer alan asgari ücret tanımından ve TÜRK-İŞ’in hesaplarından yola çıkarak meseleye bakarsak belirlenen asgari ücretin yönetmelikte geçen asgari ücretle uzaktan yakından ilgisinin olmadığını görebiliyoruz.
Aşağıdaki tablo 2024 ve 2025 yılı asgari ücret hesabını ayrıntılarıyla ve karşılaştırmalı olarak ortaya koyuyor.
2024 yılının ortalama enflasyonunu TÜİK’in TÜFE endeksi üzerinden hesaplarsak yüzde 60 olarak buluyoruz. 2025 yıl sonu için OVP tahmini yüzde 17,5’i gösteriyor. 2024 yılının yüzde 45 ile tamamlanacağını varsayarsak 2025 yılının ortalama enflasyonu (OVP’deki aşırı iyimser tahmini esas alsak bile) kabaca yüzde 30 çıkar. Hükümet, asgari ücret artışını sanrım böyle bir hesaba göre yüzde 30 olarak yaptı. Oysa hesabın doğrusu yıllık ortalama enflasyonun alınmasıyla yapılmalıydı. Çünkü ücret bir yıl boyunca her ay alınıyor ve fiyatlar da aynı sürede her ay değişiyor. 2024 ortalaması yüzde 60, 2025 tahmini ortalaması yüzde 30 olduğuna göre bunların ortalaması yüzde 45 eder.
"Yapılması gereken artış bizi 24.653 liraya götürür"
Yüzde 45’i esas alır ve 2024 yılı için belirlenmiş 17.002 liralık asgari ücreti de doğru belirlenmiş bir temel olarak kabul edersek 2025 yılı için belirlenecek asgari ücretin (17.002 x 1,45 =) 24.653 liradan az olmaması gerekirdi. Esasen bu hesap 2024 yılı boyunca kaybedilen satın alma gücünü yerine koymak bakımından da doğru bir hesaptı. 2024 yıl sonunda enflasyon yüzde 45 olacak gibi görünüyor. Bu durumda 17.002 liralık asgari ücretin satın alma gücü 2024 yılı sonunda (17.002 / 1,45 =)11,726 liraya gerilemiş olur. 2024 yılının asgari ücretinin satın alma gücüne geri gelebilmek için yapılması gereken artış yüzde 45’tir. Ki o da bizi yukarıda değindiğimiz 24.653 liraya götürür.
2024 yılı için belirlenmiş olan yeniden değerleme oranı yüzde 43,93’dür. Yeniden değerleme, enflasyon nedeniyle değeri aşınmış olan varlıklarda ortaya çıkan değer aşınmasını gidermek amacını taşıyor. Birçok vergi, harç, ceza vb. de yeniden değerleme oranında artırılıyor. Bu oran, yukarıdan beri açıklamaya çalıştığımız oranla neredeyse bire bir aynı. Devlet, sermaye sahiplerine, varlıklarını yüzde 44 oranında değerleme imkânı tanıyor ama konu ücrete gelince emeğin yeniden değerlenmesini yüzde 30’da tutuyor.
“Bu yanlıştan dönülmesi gerekiyor”
Bu düzenlemeyle asgari ücret, işçinin gıda harcamalarını karşılasa da konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını hiçbir şekilde karşılayamıyor ve dolayısıyla asgari ücret olmaktan çıkarak “boğaz tokluğuna çalışma ücretine” dönüşmüş görünüyor.
Enflasyonla mücadele yalnızca emekçilerin sırtına yıkılacak bir şey değildir. Bu yanlıştan dönülmesi ve asgari ücretin de en azından yeniden değerleme oranı esas alınarak düzeltilmesi gerekiyor."