AYM kararını verdi: Atamanın geciktirilmesi hak ihlali sayıldı
AYM, atamanın geç yapılması nedeniyle uğranılan zararların karşılanmamasını ihlal saydı.
Anayasa Mahkemesi (AYM) , iş müfettişi yardımcısı olarak işe başlayan kişilerin müfettişlik sınavını kazanmasına rağmen atamasının geciktirilmesi nedeniyle maddi zarara uğradıklarını belirterek açtıkları davaların reddini, mülkiyet hakkının ihlali saydı.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alana karara göre, 2011 ile 2013 arasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında müfettiş yardımcısı olarak göreve başlayan birden fazla kişi, 2014 ile 2016 yıllarındaki iş müfettişliği yeterlilik yazılı ve sözlü sınavlarında başarılı oldu ancak atamaları yapılmadı.
Boş bulunan iş müfettişliği kadrolarına atamalarının yapılması istemiyle 2017 ile 2018'de ilgili kuruma başvuran kişilere, "atama sürecinin devam ettiği" belirtilerek talepleri reddedildi. Bunun üzerine idare mahkemelerinde "atamanın geç yapılmasından kaynaklı yoksun kaldıkları parasal haklarının yasal faiziyle ödenmesi" adına davalar açıldı.
İSTİNAF KARARI DEĞİŞTİRDİ
İdare mahkemesi, atama işlemlerinin geciktirilmesinin hukuk güvenliği ilkesine aykırı olduğunu belirterek davaların kabulüne, davacıların maddi kayıplarının da ödenmesine karar verdi.
İstinaf istemi üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi, parasal hakların atamanın yapıldığı tarihten itibaren yapılabileceğini ve atama işlemleri ile kadro çalışmalarının zaman alabileceğini belirterek yerel mahkeme kararında değişikliğe gitti.
BİREYSEL BAŞVURU
Kesin olan bu kararların ardından maddi kayıplarını karşılayamayan kişiler, hak ihlali iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Yüksek Mahkeme, Anayasa'nın 35'inci maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine hükmetti. İhlal kararlarının da ilgili mahkemelere gönderilmesi kararlaştırıldı.
"KANUNİ DAYANAKTAN YOKSUN MÜDAHALE"
Anayasa Mahkemesinin kararında, atanmalarının geciktirilmesinin hukuka aykırı olduğunun idare mahkemesi ve istinaf kararlarında da yer aldığı belirtilerek, bunun başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan "kanuni dayanaktan yoksun müdahale" olduğunu kanıtladığı ifade edildi.
Başvurucuların daha sonra atamalarının gerçekleştirildiği, bu durumun mağduriyeti hafiflettiği ancak tam olarak gidermediği vurgulanan kararda, "Mağduriyetin gerçek manada ortadan kalkabilmesi için başvurucuların mülkiyet hakkının ihlali sebebiyle oluşan zararlarının da karşılanması gerekir." değerlendirmesine yer verildi.
Kararda, Anayasa'nın 5'inci maddesinin devlete hak ve özgürlüklerin ihlalinin önlenmesi için caydırıcı tedbirler alma ödevi yüklediği belirtilerek, bölge idare mahkemesinin kararının, başvurucuların kayıplarının telafi edilmesini önlediği bildirildi.