Türk doktor itiraf etti: ''Bazı insanların ölümüne karar verdik''
ABD’de korona virüs salgını ile mücadele eden Türk doktor Sine Aras Akten, salgının ilk döneminde başından geçenleri anlattığı kitabında kan donduran gerçekleri yazdı. Akten, “Hastanelere ani yığılmalar olunca çok zorlandık. Bazı insanların ölümüne karar verdik” dedi.
Milliyet gazetesinden Cihat Arslan’ın haberine göre, Koronavirüs salgınından en çok etkilenen ülkelerin başında ABD geliyor. Gerekli önlemleri almadığı için 150 bine yakın insanın hayatını kaybettiği ülkede salgının ilk döneminde en büyük zararı gören eyaletlerden olan New York’ta çalışan Türk doktor Sine Aras Akten, bu süreçte yaşadıklarını kitap haline getirdi. Dr. Akten, Brooklyn’de 500 yataklı Woodhull HHC/ New York Üniversitesi’nde nefroloji uzmanı olarak çalışıyor. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan ve 2006 yılında ABD’ye giden Dr. Akten’in (40) “Bir Türk Doktorun Korona Güncesi” adlı kitabı Türkiye’de de yayınlandı.
Doktor Akten’in yaptığı açıklamalar şöyle:
‘SAĞLIKÇILARIN DERDİ’
“Anlattığım hikayeler gerçek, sadece anlatımda biraz kurgu yapıldı. Salgının ilk zamanlarında Mart ayında diyaliz cihazları ve ventilatör, sağlık çalışanlarını koruyacak maske gibi tüm ekipmanlarda 15 gün kadar gecikme oldu. Hastalarda büyük bir yığılma olunca çok zorlandık. Hayatımda bu kadar zorlanmamıştım. Bir hastaya diyaliz yapıyorum, öbür hastaya yapamıyorum. Artık hasta seçmek zorunda kalıyordum. İyileşmeyeceğine kanaat getirilen hastalara diyaliz değil, solunum cihazı bile önermedik. Bazı insanların ölümüne karar verdik. O yüzden bizim sağlık çalışanlarının içten içe en büyük derdi oldu.”
‘BEN DE KOVİD OLDUM’
“Salgında ben de Kovid-19’a yakalandım. Hafif ateş ve burun akıntısı oldu. Koku duyumu kaybettim. Görevime maske ve her türlü tedbiri alarak devam ettim. Dinlenme sürecim olmadı.Yazdığım hikayeler arasında en çok etkilendiğim hikaye Bayan Cook Carolyn isimli hastam oldu. Hastanemizde görev yapan bir hemşirenin annesiydi. Kendisini kaybettik. Kitabı yazışımın sebebi de bu hikaye oldu. Bu süreçte çok fazla hasta ve doktor arkadaşımızı kaybettik. Ancak bir kadın doktor arkadaşımın intiharı da beni çok etkiledi. Hiçbir psikiyatr vakası olmayan, başarılı acil servis şef doktoru bu kadar aciz kayıplar karşısında üzüntüsünü kaldıramayıp kendini kötü hissetmiş. ‘Hastalara hiçbir şey yapamıyoruz, elimizden kayıp gidiyorlar’ sıkıntısıyla kendi canına kıydı.”
‘DAHA İYİ YÖNETTİNİZ’
“Türkiye’deki gelişmeleri aile hekimi kardeşim ve eşi aracılığıyla takip ediyorum. Türkiye bu koronavirüs sürecini ABD’den çok daha kontrollü ve iyi yönetti. Burada durum hala devam ediyor. New York eyaletinde kontrolde. Vakalar azaldı. Hastane yatışları çok fazla artmadı. Ama Güney, Batı ve Orta Amerika’da yeni New York’u onlar yaşıyor. Pandeminin merkezi onlar. Uygulamalarda gecikmeler oldu. İnsanlar maske ve sosyal mesafeye riayet etmediler.”
Dr. Akten’in kitabında yer alan dokuz hikayeden en etkilendiği ise şu şekilde:
“Hastalarımdan biri 60’lı yaşlarında bir kadın Mrs. Cook Carolyn. Hastaneye yatmadan önce bir çeşit kan hastalığı, Multipl Miyelom teşhisi almış ve tedavi görürken son dönemin hızlı katili koronavirüsüne yakalanıp, servisime verilmişti. Odasına girdiğimde ilk dikkatimi çeken mavi nergis çiçekleri ve kokusu. Dışarıdan hiçbir şey alınmıyordu. Odasındaki çiçeği sorduğumda kızının bu hastanede hemşire olduğunu öğrendim. Nefes almakta zorlandığı için artık göğüs kaslarının kasılmasından yorulmuştu. Her iki kişiden biri solunum cihazına ihtiyaç duyuyordu ve sonraki 3-5 gün içinde ölüyordu. Kızı Jennifer’ı (hemşire) en kötüsüne alıştırmasını söylememe bile gerek yoktu. Jennifer’a o meşhur soruyu sormam gerekiyordu. Annesi için ne yapılsın istiyordu? Mrs. Cook bana zaten söylemişti, öyle odasında sakince Allah’ına ulaşmak. Jennifer, iki çocuğu için eve daha erken gitmesi gerektiğini söyledi. Mrs. Cook’a arada bakacağımı ve durumundan onu haberdar edeceğimi söyledim. Günün sonuna doğru Mrs. Cook’un odasından gelen bir acil yardıma koştum. Ellerini tuttum. ‘Bir isteğiniz var mı?’ dedim. Zorla gözlerini sehpaya götürerek; ‘Bana su ver’ dedi. Şaşkınlıkla sehpada duran yarısı su dolu bardağa uzandım, içirmeye çalıştım. İçti içmedi. Ellerime sıkıca sarıldı ve bıraktı. Mrs Cook ellerimde ölmüştü. Kızı da yoktu yanında.”