Suudi Arabistan medyasında Cemal Kaşıkçı krizi !
Suudi Arabistan basını Cemal Kaşıkçı olayında ortaya çıkan deliller hakkında çok sayıda suçlama üretti.
Suudi basını, Cemal Kaşıkçı olayında ortaya çıkan deliller ve uluslararası tepkiler karşısında dayanak gösteremediği çok sayıda haber ile suçlama üretti
Suudi basınında, İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğuna girdikten sonra kendisinden haber alınamayan gazeteci Cemal Kaşıkçı olayında uluslararası tepkiler karşısında dayanaksız iddialar ile yoğun suçlamalara yer veriliyor. Konsolosluk binasına girdikten sonra irtibatın kesildiği Suudi gazeteci Kaşıkçı meselesinde özellikle Batı dünyasından art arda gelen sert tepkiler Suudi basınında şaşkınlığa sebep oldu.
Yönetimin kontrolündeki basın, olayla ilgili ortaya çıkan kanıtları çürütme telaşına girerken henüz karşı delillerin sunulduğu bir habere imza atmadı.Diğer taraftan Suudi basınında olayla yetkililerin sorumluluğunu örtbas etmeyi amaçlayan çok sayıda haber yayımlanıyor.
ULUSLARARASI MEDYAYI DA HEDEF ALDILAR
Suudi Arabistan'ın en yüksek tirajlı Arapça gazetelerinden Riyad, “Medyanın Çöküşü” başlığıyla yayımladığı haberde, Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan konsolosluğuna girdikten sonra kaybolmasıyla ilgili uluslararası basında çıkan haberlerin “Suudi Arabistan’ı doğrudan hedef aldığını” öne sürdü.
Haberde, New York Times gazetesinin, “teyit edilmeyen bazı kaynaklara dayandırdığı haberlerle Suudi Arabistan’a yönelik düşmanca bir politika izlediği” iddia edildi.
Suudi Arabistan’da yayımlanan El-Cezire gazetesi yazarlarından Macide es-Suveyyih de dün yayımladığı bir haberde, Cemal Kaşıkçı olayı hakkında yorum yapan sosyal medya kullanıcılarının tamamını Katar, İran ve Türkiye’ye yakın şüpheli hesaplar olmakla itham etti.
Bu konuda asıl üzüldükleri noktanın “Reuters gibi köklü bir haber ajansının belirsiz kaynaklara dayalı Suudi Arabistan aleyhinde haber yapması” olduğunu savunan Suveyyih, ayrıca Washington Post ve New York Times gibi gazetelerin de “Katar tarafından öne sürülen iddiayı” haberleştirmekte acele ettiğini yazdı.
Suudi Arabistan’ın yerel günlük gazetelerinden Sabq ise Kaşıkçı olayına ilişkin 11 Ekim’de “Basın organları Suudi Arabistan’ı hedef alıyor. Washington Post, Katar riyalına boyun mu eğdi?” başlığıyla bir makale yayımladı.
Bedr el-Uteybi’nin kaleme aldığı makalede, ABD’nin en eski ve köklü gazetelerinden Washington Post’un Katar lobisi tarafından satın alındığı iddia edilerek, “Washington Post gazetesinin belirsiz Türk kaynaklardan aktardığı hikayelerle bir nevi Suudi Arabistan’ı top atışına tutan bir tanka dönüştüğü” benzetmesi yapıldı.
TURİST İDDİASI ALAY KONUSU OLDU
Suudi Arabistan tarafından finanse edilen Dubai merkezli Al Arabiya televizyonunun, Kaşıkçı’nın kaybolduğu gün İstanbul’a ve sonrasında başkonsolosluğa gelen ve burada geçirdikleri birkaç saatin ardından ülkelerine dönen 15 Suudi Arabistan vatandaşını “turist” olarak tanımlaması alay konusu oldu.
İsveç’te daha önce Başbakan ve Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Carl Bildt, Al Arabiya’nın haberini de eklediği sosyal medya paylaşımında turist iddiası ile şöyle dalga geçti:
“Ne yazık ki ‘Suudi turistler’ İstanbul’un ziyaret yerlerini görme fırsatı bulamadan Suudi Arabistan konsolosluğunda geçirdikleri birkaç saatten sonra jetleriyle geri döndüler.”
FETÖ FİRARİSİNDEN BİLE MEDET UMDULAR
Al Arabiya televizyonu, Kaşıkçı olayıyla ilgili düzmece açıklamalarda bulunan ABD’nin Virginia eyaletinde yaşayan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) firarisi Emre Uslu’yu da haberinde Türk akademisyen şeklinde izleyicilerine sundu.
Televizyon, İngilizce internet sitesinden paylaştığı haberinde FETÖ üyesi Uslu’nun açıklamalarını “Türk akademisyen Suudi turistlere yöneltilen suçlamaları doğru bulmuyor” başlığıyla aktardı.
Al Arabiya ayrıca olayın “uydurma” olduğunu öne sürerek işi, “Kaşıkçı olayının perde arkasında Katar merkezli Al Jazeera televizyonu ve Suudi Arabistan tarafından terör örgütü ilan edilen Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın (İhvan) bulunduğu” iddiasına kadar vardırdı.
Öte yandan Suudi Arabistan’dan İngilizce yayın yapan Saudi Gazette’de yer alan Halid Taşkendi imzalı köşe yazısında da, Kaşıkçı’nın İstanbul’da kaybolmasının ardından “Katar rejimi ve İhvan ajanlarının Suudi Arabistan’a karşı bir yalan haber kampanyası başlattığı” ileri sürüldü.
Yazıda ayrıca Türkiye’nin Suudi turistler için güvenli olmadığı öne sürülerek olay çarpıtılmaya çalışıldı.
KİŞİLERİ HEDEF GÖSTERDİLER
Suudi basını, görevi gazetecilerin haklarını savunmak olan Türk Arap Medya (TAM) Derneği Başkanı Turan Kışlakçı’yı da hedef göstermekten çekinmedi.
Olayı dünyaya duyuran Kışlakçı’nın yanı sıra Cemal Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz de Suud basınının gazabına uğrayan kişiler arasında yer aldı.
“Kaşıkçı’nın nişanlısı ile hiç görüşmediği, konsolosluğa giriş fotoğraflarının montaj olduğu, Kaşıkçı’nın nişanlısının aslında kadın kılığındaki İhvan mensubu olduğu” da Suudi basınında konuyla ilgili çıkan haberler arasında yer aldı.
“KAŞIKÇI’NIN NİŞANLISI KADIN KILIĞINDA İHVAN MENSUBU”
Suudi Arabistan’dan en akılalmaz değerlendirme ise Suudi spor yorumcusu Salih el-Hamadi’den geldi.
Hamadi, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında, kaybolan gazeteci Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz’in aslında Mısır’da bakanlık yapmış İhvan üyesi Muhammed Mahsub olduğunu öne sürdü.
Hatice Cengiz’in ve benzettiği kişinin fotoğraflarını paylaşan Hamadi, “Kaçak İhvancı Muhammed Mahsub, kadın kıyafetleri içinde gizlenmiş şekilde Hatice Cengiz ismiyle yeniden ortaya çıktı. Kendini gizlemek için makyaj ve pudra kullanıyor.” ifadelerine yer verdi.