Rusya’dan tüm dünyayı tedirgin eden açıklama: ''Kıyamet Gününe dakikalar kaldı''
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, nükleer tehdit konusunda dünyadaki gerginliğin derecesini simgeleyen ‘Kıyamet Günü Saati’nde ibrelerin sonu işaret ettiğini vurgularken, “Ancak bu, gerilimin yumuşatılamayacağı anlamına gelmiyor” diye konuştu.
Rus devlet TV kanalı Rossiya 1’e konuşan Bakan Yardımcısı Ryabkov, 75 yılı aşkın bir süredir sembolik olarak insanlığın kendi kendini yok etme süresini belirleyen Kıyamet Günü Saati’nde (Doomsday Clock) hazin sona giderek daha fazla yakınlaşıldığına dikkat çektiği açıklamasında, “‘Serbest düşüşteyiz’, ‘uçuruma doğru uçuyoruz’, ‘yönetilemez bir kaosa sürüklenmenin eşiğindeyiz’ ve benzeri terimlerle konuşmak istemezdim. Ancak mantık bu tür sıfatları muhtemelen giderek daha sık akla getiriyor. Bu saatte hazin sona son iki dakika kaldığını söyleyebilirim, ancak bu saatin seyrinin geri döndürülemez olduğu ve kıyametin gerçekleşeceği anlamına da gelmiyor" dedi.
Rusya’nın bu düşüncelere rağmen olup bitenlere karşı sorumlu bir yaklaşım sergilemesi gerektiğinin altını çizen Ryabkov, “Ordunun barutunu kuru tutması gerekiyor, çünkü çok farklı senaryolar olabilir" diye ekledi.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı, ülkesinin gerilimi tırmandırmaktan kaçınması gerektiğine inandığını, ancak gerilimi tırmandırıcı bir adım atılmasının mümkün olduğu senaryoların mutlaka değerlendirildiğini söylerken, ‘Almanya örneğinde olduğu gibi ABD’nin provokatif eylemlerinin ardından Rus nükleer füzelerinin konuşlandırılması olasılığı’ sorusuna ise, “Şunu teyit edebiliriz: eğer başkomutan (Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin) ve ordumuz filanca gemisinde özel füzelere ihtiyaç olduğunu söylüyorsa, bu yapılır. Ancak bu kararı bir dizi faktörü bir arada değerlendirerek verirler. Buna ihtiyaç duyulacağı bir anın gelebileceğini kabul ediyorum. Ancak ben hala olumlu bir şekilde gerilimin tırmandırılmasından kaçınılması taraftarıyım” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Ukrayna krizinin çözümüne ilişkin tutum başta olmak üzere, ABD'ye sadece kendi lehine olan bir şeyi Rusya'ya dayatmaya çalışması halinde taviz verilmeyeceğini de yineleyen Ryabkov, iki ülke arasında sadece başa baş müzakerelerin mümkün olabileceğini kaydetti.
“Moskova'nın tek taraflı taviz verebildiği zamanlar, geri dönülmez bir şekilde geçmişte kaldı” diyen Ryabkov, demecini şu şekilde sürdürdü:
Bu tavizler ne şimdi ne gelecekte asla olmayacak, NATO ve Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerimizde en iyi koşullar altında bile, ki şu anda bunu hayal etmek zor, bizim tarafımızdan Batı'ya tek taraflı taviz verilmeyecek. Washington'u yatıştırmak için sadaka, hediye, imtiyaz ya da herhangi bir jest de yok. Eğer yine tek taraflı olarak sadece kendilerinin lehine olacak bir şeyi bize dayatmaya çalışırlarsa, o zaman hiçbir anlaşma olmayacaktır. Anlaşmalara ancak '’başa baş’ yapıldığında varılabilir ve Amerikalılar bu tür görüşmeleri de çok iyi anlar.
Belousov ile Austin arasındaki görüşmenin önemi
Demecinde, Rusya Savunma Bakanı Andrey Belousov ile ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in gerçekleştirdiği beklenmedik telefon görüşmesine de değinen Dışişleri Bakan Yardımcısı Ryabkov, Moskova ve Washington'un bu görüşme sayesinde yeni bir tırmanıştan kaçınmayı başardığını söylerken, “Rusya tarafından gönderilen sinyal, Washington'a ve oradan kontrol edilen diğer bazı başkentlere de ulaşarak yeni bir tırmanıştan kaçınılmasını sağladı” diye ekledi.
Yakın zamanda Alman Bild am Sonntag gazetesine demeç veren Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, ABD'nin ülkesine konuşlandırmayı planladığı uzun menzilli füzelerin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i ‘caydırmak’ için gerekli olduğunu iddia etmişti.
Baerbock, “Umut ilkesi bizi 'Putin'in Rusyası'ndan korumayacak” ifadesini kullanırken, Almanya'yı koruyabilecek olanın, Berlin'in AB ve NATO içinde olduğu kadar ulusal düzeyde de ‘kendi güvenliğine ve gücüne yatırım yapması’ olduğunu vurguladı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) toplantısında konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, egemenliğini kaybeden Almanya'nın ABD'nin uzun menzilli füzelerine ev sahipliği yapma kararının Berlin için aşağılayıcı olduğunu kaydetmişti.
Ne olmuştu?
Daha önce ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ABD’nin 2026’da halihazırda Avrupa’da bulunan silahları önemli ölçüde geride bırakacak SM-6, Tomahawk füzeleri ve ‘hipersonik silahlar’ gibi uzun menzilli saldırı sistemlerini Almanya’da konuşlandırmaya başlayacağını bildirmişti.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov ise ABD’nin Almanya’ya uzun menzilli füzeler yerleştirmesine karşılık Rusya’nın da nükleer başlıklı füzelerini konuşlandırabileceği olasılığını dışlamamıştı.
Japonya Başbakanı Kişida Fumio ile Berlin'deki ortak basın toplantısında konuşan Almanya Başbakanı Olaf Scholz, bu kararın Rusya ile bir gerilime yol açabileceği yönündeki endişelere katılmadığını belirterek, "2 bin 500 kilometreye kadar menzile sahip silahlar caydırıcı güce sahip ve gelebilecek saldırıların en başından engellemesi gerekiyor" demişti.
Scholz, olası bir savaşı önlemek istediklerini, müttefikleriyle uzun menzilli sistemleri ortaklaşa geliştirmek üzere bir anlaşmaya vardıklarını hatırlattı. ABD füzelerinin Almanya'da konuşlandırılmasının ülkesinin güvenlik stratejisiyle mükemmel bir uyum sağladığını kaydeden Scholz, "Bu durum caydırıcı etkisi nedeniyle güvenliği artırıyor" diye konuşmuştu.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ise, Rusya'nın eylemleri ışığında Avrupa'nın daha güçlü bir savunmaya ihtiyacı olduğunu ve bu bağlamda ABD'nin yardımını reddetmenin saflık olduğunu söylemişti.