Merkel'den tartışma yaratan sözler
Koronavirüs salgınında üçüncü dalgayı yaşayan Almanya'da Başbakan Merkel'in verdiği röportaj tartışma başlattı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in geçtiğimiz pazar akşamı devlet televizyonu ARD'ye verdiği röportaj çok konuşuldu.
Merkel röportajda ülkesinde yeniden artışa geçen Covid-19 vakaları, hastalığın yayılımıyla ilgili alınan önlemler, aşılamadaki yavaşlık ve benzeri birçok konuda açıklamalarda bulundu.
Hükümetin zaman zaman hatalar yaptığını belirten Merkel, aşıdaki yavaşlığı ve karantina kurallarının gevşetilip yeniden sıkıştırılmasındaki oynaklığı "mükemmeliyetçilik eğilimleri"yle açıkladı.
Merkel'in sözlerinde daha dikkat çekici olan ise faturanın büyüğünü ülkenin bölündüğü 16 eyaletin yerel yöneticilerine kesmesi oldu. Aralarında kendi partisinden isimlerin de bulunduğu bazı eyalet başbakanlarını sıkı önlemler almamakla eleştiren Merkel, federal hükümetin elinde ülke genelinde geçerli olacak sıkı bir karantina ilan etme yetkisinin bulunmadığını belirtti.
ALMANYA'DA SİSTEM NASIL İŞLİYOR?
Eyalet sistemi günümüz Almanya'sının temel taşlarından biri. Kökenleri 1800'lere kadar uzanan bu sistem Üçüncü Reich yani Naziler döneminde askıya alındı.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra müttefiklerin işgali altında olan Almanya topraklarında yönetimin yeniden şekillendirilmesi için dört temel prensip belirlendi. Bunlar ademimerkeziyetçilik, Nazisizleştirme, askersizleştirme ve demokratikleştirmeydi.
İlk prensip doğrultusunda yürütme yetkisinin önemli bir kısmı 16 eyaletin yerel yöneticilerine verildi. Böylece ikinci bir Hitler örneğinin ortaya çıkmasına dair önlem alındı.
Günümüzde de siyasi yelpazenin farklı noktalarında bulunan tüm partilerin savunduğu ve desteklediği federal yapı, "Grundgesetz" yani Temel Yasa olarak bilinen anayasanın 70'inci maddesiyle ve Karlsruhe'de bulunan Anayasa Mahkemesi'nin kararlarıyla korunuyor. Bu maddede Temel Yasa'da belirtilen özel haller dışında tüm yasama yetkisinin eyaletlerde olduğu ifade ediliyor.
Eyaletlerin yetkili olduğu başlıklar oldukça geniş: Sağlık hizmetleri, eğitim, polis gücü, kültürel politikalar, inşaat planlaması hep eyaletlerin kararlarıyla belirlenen konular. Ayrıca her eyaletin ayrı bir iç istihbarat hizmeti ve kendi mahkeme sistemi bulunuyor.
GEÇEN SENE ÖVÜLÜYORDU, BU SENE NE OLDU?
Geçtiğimiz yıl bu zamanlar koronavirüs salgını ilk kez ortaya çıktığında, Almanya'da karantina kurallarına yüksek seviyede uyulması, federal sistemin bir sonucu olarak görülüyordu. Bugün ise işler tersine döndü ve bu yapı ülkenin koronavirüsle mücadelesinde önemli bir engel addedilir hale geldi.
Çünkü son dönemde bazı eyaletler kendi başlarına hareket ederek, aylık video konferans görüşmeleriyle belirlenen Covid-19'la mücadele sınırlarının dışına çıkıyor. Ulus genelinde bir adım atılabilmesi için Merkel'in 16 eyalet başbakanını aynı yönde hareket etmeye ikna etmesi gerekiyor. Ancak bu ana kadar tek seslilik sağlanması pek mümkün olmadı.
Örneğin nüfusun seyrek olduğu Saksonya-Anhalt ya da Mecklenburg Batı Pomeranya gibi kırsal eyaletlerde, vaka sayıları da düşük olduğundan, yöneticiler sıkı önlemler almaya karşı çıkıyor.
Fransa sınırında bulunan Saarland eyaleti de, Paskalya Bayramı'ndan sonra karantinayı tek taraflı kaldırmayı ve spor ve eğlence yerlerini yeniden açmayı planlıyor.
MERKEL ELEŞTİRDİ, HEMEN YANIT GELDİ
En büyük eyaletlerden biri olan Kuzey Ren Vestfalya ise Merkel'in röportajından sadece iki gün önce enfeksiyon sayılarının kritik sınır üzerine çıkmasına karşın, alışveriş yerlerinin kapanmayacağını duyurdu.
Buranın başbakanı Merkel'in partisi Hristiyan Demokrat Birliği'nin yeni lideri Armin Laschet. Laschet Eylül'de yapılacak genel seçimlerde partisinin adayı olmayı hedefliyor yani Merkel'in koltuğuna talip. Bu bağlamda düşünüldüğünde, Merkel'in pazar günkü röportajında Laschet'e yönelik "kuralları uygulama biçimi beni mutlu etmiyor" sözleri dikkat çekici.
Laschet ertesi gün Merkel'e yanıt vererek, "Federal hükümet ile eyaletlerin sorumluluğu birbirine atmasının bize hiçbir faydası yok" derken herkesin enfeksiyon sayısının azalmasını istediğini ve kendi eyaletinin çok farklı ihtiyaçlarına göre uygun önlemleri aldığını söyledi. Laschet, Saarland eyaletindeki mevkidaşı Tobias Hans'ı da savunmayı ihmal etmedi.
Alman muhafazakarların bir diğer şansölye adayı olan Hristiyan Sosyal Birliği üyesi Bavyera Başbakanı Markus Söder'in ise yine pazar gecesi Tagsethemen programına çıkıp Merkel'e destek vermesi ve pandemi yasasının değiştirilerek federal hükümete "net kurallar uygulaması" için daha fazla yetki verilmesini savunması da ilginç bir detay.
'MERKEL İSTESE YAPABİLİR' DİYEN DE VAR
İngiliz Guardian gazetesinin Berlin muhabiri Philip Oltermann'ın aktardığına göre, bazı anayasa hukuku uzmanları, Temel Yasa'nın Merkel'e ulusal karantina ilan etme yetkisi verdiğini düşünüyor. Zira anayasada "hayvanlar ve insanlar arasında bulaşıcı tehlikeli hastalıklara karşı önlem" istisnası bulunuyor. Ancak Merkel'in 16 yıldır devam eden iktidarında sürdürdüğü uzlaşmacı tavır düşünüldüğünde bu siyaseten ve hukuken riskli bir yaklaşım olarak görülüyor.
Deutsche Welle'ye göre, eyalet liderlerinin ulusun geneliyle birlikte hareket etmektense kendi seçmenlerini mutlu etme çabalarının altında ise büyük oranda yeniden seçilme arzuları yatıyor. Özellikle büyük eyaletlerde başbakan olmak, federal hükümette bakan olmaya kıyaslandığında daha yüksek ve önü açık bir mevki olarak görülüyor.
Bu nedenle gelecekte ulusal arenada boy göstermek isteyenler, önce kendi eyaletlerinin başbakanlığına oynuyor. Geçmişte Helmut Kohl ya da Gerhard Schröder gibi etkili ve uzun dönemli şansölyelerin bir önceki pozisyonları hep eyalet başbakanlığı olmuştu.
DİĞER FEDERAL ÜLKELERDE DURUM NASIL?
Diğer yandan Almanya'da kriz yaratan bu yönetim yapısı sadece bu ülkeye özgü bir durum değil. Örneğin Alman gazeteci Andreas Kluth, Bloomberg için kaleme aldığı köşe yazısında, Almanya'nın yaşadığı açmazın benzerlerinin ABD, Kanada, Belçika, İsviçre, Brezilya, Hindistan gibi ülkeler için de söz konusu olabileceğini belirterek temel meseleyi şu cümleyle özetledi:
"Bir pandemi sırasında bölgesel otonomi ve esnek yerel tepkiler ile ulusal koordinasyon ve tutarlılık arasındaki dengeyi nasıl sağlarsınız?"
Pandemi gibi durumlarda federal yapıların ölçek ekonomisi kaybı yarattığını belirten Kluth, örneğin sağlık sisteminin dijitalleştirilmesi gibi bir durumda tek bir ulusal sistemin hem daha ucuz hem de daha faydalı olduğunu, parçalı sistemlerin ise Almanya'daki gibi bir "kırkyama yorgan" haline geldiğini ifade etti. Bir diğer dezavantajın da Merkel'le röportajı yapan televizyoncu Anne Will'in "organize sorumsuzluk" olarak tanımladığı durum olduğunu ifade eden Kluth, bu yapının merkezi hükümetle yerel yönetimlere suçu birbirine atma rahatlığı verdiğini ve siyasetçilerin hesap verebilirliğini azalttığını belirtti.
Bununla birlikte ikisi de federal yapıya sahip Brezilya ile Avustralya'nın Covid-19 önlemlerini de kıyaslayan Kluth, birinin başarısız birinin başarılı olduğunun altını çizerek tek sorumlunun federalizm olarak görülmesinin doğru olmadığını da vurguladı.