Firari FETÖ'cü boş koltuklara konuştu
Kapatılan Zaman gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Abdülhamit Bilici firari olduğu için ABD'de boş koltuklarda Türkiye'yi böyle şikayet etti.
Kapatılan Zaman gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Abdülhamit Bilici, firarda olduğu ABD’de verdiği iki konferansta Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı şikayet ederek 15 Temmuz darbe girişimini “masum” göstermeye çalıştı. Ancak salonun boş olması dikkat çekti.
Yürütülen Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında aranan kapatılan Zaman gazetesinin eski genel yayın yönetmeni ABDülhamit Bilici, ABD'nin Ohio eyaletinin Dayton kentindeki Sinclair Yüksekokulu ve James M. Cox İnovasyon Merkezi'nde “Basın Özgürlüğü ve Demokrasi” konulu iki konferans düzenledi. Sinclair Yüksekokulu'nda Wright Eyalet Üniversitesi ve "Dayton Daily News" gazetesi işbirliğiyle düzenlenen programa yaklaşık 15 öğrenci katıldı. Salona iki korumayla gelen Bilici, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı boş koltuklara şikayet etmek zorunda kaldı.
ŞAHBADAROV'DAN TEPKİ GÖSTERDİ
Bilici’ye tepki göstermek için konferansa katılan Ahıska Türk Amerikan Toplum Merkezi Başkanı İslam Şahbandarov ise program öncesinde salondakilere 15 Temmuz’daki darbe girişimi ve FETÖ’yü anlatan kitapçıklar dağıttı. Bilici, konferansın soru cevap bölümünde, Türk vatandaşı olmadığını, Türkiye'de yaşananlara tarafsız bir bakış açısıyla tepki gösterdiğini vurgulayan Şahbandarov’un FETÖ hakkındaki sorularına cevap vermekte zorlandı. Bilici’nin imdadına yetişen organizatörler, Şahbandarov'a “basın özgürlüğü” konusu dışında soru sorması halinde salondan çıkarılacağı tehdidinde bulundu. Şahbandarov, Bilici'nin korumaları tarafından da tehdit edildi.
ELİNİ SIKMAM SEN HAİNLİK YAPIYORSUN...
Şahbandarov’un Bilici’ye tepkisi, program sonrası okul koridorlarında da sürdü. Kendisine “Bu ikiyüzlülüğün nereden geliyor?" diye tepki gösteren Şahbandarov ile tokalaşmak isteyen Bilici'nin eli havada kaldı. Şahbandarov'un "Elini sıkmam, sen hainlik yapıyorsun. Ayıp değil mi?” demesi üzerine Bilici, yanındaki korumasıyla uzaklaştı. Bu sırada ikinci korumanın Şahbandarov’un yanında kaldığı gözlendi. Şahbandarov, yaptığı açıklamada FETÖ mensubu bir firari olan Bilici'nin basın özgürlüğünden bahsedecek en son kişi olduğunu belirtti. Konferansta öğrencilere ve öğretim görevlilerine Türkiye hakkında çok yanlış bilgiler aktarıldığının altını çizen Şahbandarov, “Dayton’ta yaklaşık bin Ahıska Türkü yaşıyor. Konferanstan son anda haberimiz oldu ve büyük bölümümüz etkinliğe kayıt yaptıramadı. Kayıt yaptıranlara bilet vermek istemediler. Katılabilenlerin de soru sormasına izin verilmedi. Adını bile anmak istemediğim bu kişinin, burada Türkiye hakkında yalan ithamlarda bulunması hainliktir.” ifadelerini kullandı.
Bu arada etkinlik organizatörlerinden Monica M. Schultz, AA muhabirinin “Öğrencilere basın özgürlüğü konusunda konferans vermesine izin verilen Bilici’nin Türkiye’de darbe girişiminin sorumlusu terör örgütüne üye olmaktan arandığını ve ABD’de firari olarak bulunduğunu” hatırlatması üzerine Bilici’yi “basın özgürlüğü mağduru” olarak gördüklerini, konferansa bu nedenle davet ettiklerini söyledi. Schultz, konferans öncesi ABD makamlarıyla Bilici hakkında yapılan istişarelerde “olumsuz” bir değerlendirmeyle karşılaşmadıklarını belirtti.
AA'NIN KATILIMINI ENGELLEMEYE ÇALIŞTI...
Yüksekokuldaki gergin konferansın ardından organizatörler, AA muhabirinin ikinci programa katılımını engellemeye çalıştı. Bilici, buradaki konuşmasında da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçlayarak, 15 Temmuz kanlı darbe girişimini “masum” göstermeye çalıştı. AA'nın kamerasını ve dinleyiciler arasında bulunan Türkleri fark eden Bilici, konuşmasını planlanandan erken bitirdi ve soru almadı. Bilici’nin salondan ayrıldığı sırada bir dinleyicinin “hain” diye bağırdığı duyuldu. Konferans sırasında bir polis aracı, gazete binası önünde bekledi. Güvenlik görevlileri, oturumun ardından basın mensuplarını binadan uzaklaştırdı. Konferansa katılan dinleyicilerden Amerikalı Ted Wendeln, programın planlanandan erken bitirilmesine anlam veremediğini söyledi. Wendeln, “Program sonunda sormak istediğim bazı konular vardı. Söz almak istediğimde soru kabul etmeyeceklerini söylediler. Neden böyle birşey yaptıklarını anlayamıyorum. Eğer konu basın ve ifade özgürlüğüyse, dinleyicilerin de soru sormalarına, düşüncelerini ifade etmelerine izin vermeleri gerekirdi.” şeklinde konuştu.
Yusuf Alsein adlı bir başka dinleyici de Bilici’ye sormak istediği sorular olduğunu, soru sormasına izin verilmemesinden rahatsızlık duyduğunu bildirdi. Dayton’da yaşayan avukat Muhammed Al Hamdani, FETÖ’nün ABD’deki faaliyetlerinden rahatsızlık duyduğunu, bu grubun yaptığı karanlık işlerin bir an önce ortaya çıkarılmasını ümit ettiğini söyledi. Al Hamdani, Bilici’nin verdiği konferansların önemli bir etkisinin olacağını inanmadığını ancak yine de bundan rahatsız olduğunu sözlerine ekledi.
Türkiye’nin Chicago Başkonsolosu Umut Acar ise demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından olan basın özgürlüğünün, Türkiye’de Anayasa ile güvence altına alındığını anımsatarak “Bu konu, elbette tartışılabilir ama Amerikalı dostlarımızın Türkiye’deki basın özgürlüğünü kimlerle tartıştıklarına dikkat etmeleri gerekir. Basın özgürlüğünü bir terör örgütünün mensubu veya sempatizanları ile konuştuğunuz zaman akla soru işaretleri gelir. Basın özgürlüğü ile basını kullanarak terörü ve teröristleri yüceltme arasındaki farkın iyi anlaşılması gerekir. Konuşmacı olarak davet edilen zatın mensubu olduğu gazetenin yaptığı haberler ve attığı manşetlerle geçmişte pek çok masum insanın hayatını ve kariyerini kararttığı unutulmamalıdır.” dedi. Terör örgütlerine köşelerini açan, halkın haber alma özgürlüğüne hizmet etmek yerine terör gruplarının propagandalarını yapan ve teröre finans sağlayan kuruluşların mensuplarının “gazeteci” ya da “basın mensubu” olarak değerlendirilmemesi gerektiğinin altını çizen Acar, “Bugün Türkiye’de hiç kimse gazeteci olduğu için ya da farklı görüşleri olduğu için tutuklanmıyor. Bu insanlar; terörü ve teröristleri yücelttikleri, gazetecilik kisvesi altında farklı faaliyetler yaptıkları için haklarında açılan soruşturmalarla karşı karşıyadırlar.” diye konuştu. Konferansları düzenleyen organizatörlerden başkonsolos olarak görev yaptığı bir yılı aşkın süre içinde basın özgürlüğü konusunda herhangi bir etkinlik ya da işbirliği talebi almadığını vurgulayan Acar, “Türkiye’deki basın özgürlüğü ile ilgili yapmak istedikleri bu konferansla ilgili bizlerle de temasta bulunmalarını isterdik. Bu konuda konuşması gereken en son kişileri konferanslarına davet ederek kamuoyunu yanlış bilgilendirmemeleri gerekir. Bu konferanslardan sonra kendilerine ulaşarak konuyla ilgili doğru bilgileri kendilerine aktaracağım. Davet ederlerse de Dayton kamuoyunu bu konuda doğru bilgilendirmek için elimden geleni yapmaya hazırım.” dedi.