Erdoğan'dan tüm Avrupa'ya rest
Fransız gazetesi Le Monde'a konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB'ye vize muafiyeti resti çekti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransız gazetesi Le Monde'a, Türkiye'nin vize muafiyeti talebiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı, "Vizesiz seyahat talebi karşılanmazsa, AB ile göçmen anlaşması mümkün olmayacak" dedi. Erdoğan, 24 Ağustos'ta ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin, Türkiye'ye yapacağı ziyaretin zamanında gerçekleşmediğini de belirterek, "Geç, çok geç. Bu bizi üzüyor. Stratejik müttefikleri bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalıyor ve ziyaret etmek için 45 gün bekliyorlar. Bu bizi incitti" ifadesini kullandı.
Le Monde'a konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "AB Türkiye'ye samimi davranmıyor" dedi ve Türk vatandaşlarına yönelik vize muafiyetinin 1 Haziran'dan itibaren uygulanması gerektiğini ancak bu sözün tutulmadığını belirtti.
Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilere dair bir soruyu cevaplayan Erdoğan, AB'nin sorumluluğuna işaret ederek, "AB üyelerinin Türkiye ile ilişkileri düzeltmesi gerekir. 53 yıldır Avrupa'nın kapısındayız. AB tek sorumlu ve suçludur. Türkiye dışında hiç bir ülkeye böyle davranılmadı. İlk katıldığım AB zirvesi sırasında sadece 15 üye ülke vardı. AB'nin Türkiye'nin üyeliği için bir türlü bitmeyen müzakerelerde fasılların açılması konusunda taraflı bir yaklaşımı var" diye konuştu.
Erdoğan, röportajda şunları söyledi:
"Şu anda 3 milyon sığınmacıyı ağırlıyoruz. Ancak AB'nin tek endişesi onların topraklarına ulaşması. Türk vatandaşlarına vize karşılığında sığınmacıların geri kabulünü bize teklif ettiler. Geri kabul ve vize muafiyetinin 1 Haziran itibarıyla yürürlüğe girmesi gerekiyordu. Şu anda ağustos ayındayız ancak hâlâ vize muafiyeti yok. Eğer taleplerimiz karşılanmazsa, geri kabuller mümkün olmayacak."
“SIRADAN BİR TERÖR SALDIRISI DEĞİLDİ”
Darbe girişimi sırasında, Batılı liderlerin bir kısmıyla telefon görüşmeleri yaptığına değinen Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu yeterli değildi. Sıradan bir terörist saldırıyla karşı karşıya değildik. 240 şehit ve 2 bin 200 yaralımız var. Tüm dünya Charlie Hebdo saldırısına tepki gösterdi. Başbakanımız Paris'teki yürüyüşe katıldı. Batılı liderlerin Türkiye'de olanlara aynı şekilde tepki göstermelerini ve bazı klişe kınama mesajlarıyla yetinmemelerini arzu ederdim. Türkiye'ye gelmelerini isterdim."
"ŞÜPHE ETMESİNLER"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Batı dünyası kendi savunduğu değerlerle çelişki içinde. Batı'nın demokratik değerlere sahip çıkan Türkiye ile dayanışma içinde olması gerekir. Maalesef Türkleri yalnız bırakmayı tercih etti. Batılılar tutuklanan ve açığa alınan insanların sayısından şüphe etmemelidir. Bir hukuk devleti istediği memuru işe almak ve istediğini de işten çıkarma hakkına sahiptir. Türkiye böyle bir soruyu Batılı müttefiklerine asla sormadı" diye konuştu. Memurlarla ilgili alınan kararların Türkiye'nin kendi kararı olduğuna işaret eden Erdoğan, "Kimi yerinde tutacağımız, kimi açığa alacağımız bize kalmış bir şey. Herkes yerini bilmek zorunda. Biz bir darbe girişimine ve teröristlere karşı bir mücadele yürütüyoruz. Batı dünyası neyle karşı karşıya olduğumuzu anlamak zorunda" ifadelerini kullandı.
“GÜLEN’İN İADE EDİLECEĞİNİ UMUYORUM”
Erdoğan, Türkiye ile ABD ilişkileri ile ilgili bir soruyu, "Terör örgütünün lideri 1999'dan bu yana ABD'de oturuyor. Obama'dan Gülen'in iadesini talep ettim. Benden belge ve kanıtlar istedi. Ona ABD'nin teröristlerin iadesi yönündeki talepleri karşısında hiçbir şey talep etmeden onları iade ettiğimizi hatırlattım. Stratejik işbirliğimiz gereğince, ABD bu kişiyi iade etmelidir çünkü Türkiye onlarca teröristi ABD'ye iade etmiştir. ABD'ye 85 kutu doküman gönderdik. Artık Gülen'in Türkiye'ye en kısa zamanda iade edileceğini ve Türkiye'deki Amerikan karşıtlığının sona ereceğini umuyorum" şeklinde cevapladı.
Erdoğan, 24 Ağustos'ta ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin, Türkiye'ye yapacağı ziyaretin zamanında gerçekleşmediğini belirterek, "Geç, çok geç. Bu bizi üzüyor. Stratejik müttefikleri bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalıyor ve ziyaret etmek için 45 gün bekliyorlar. Bu bizi incitti. Dünya Ticaret Merkezi vurulduğunda hemen tepki göstererek bu saldırıları kınamış ve terörist bir saldırı olarak nitelendirmiştim. Amerikalı yetkililerin daha sert ifadelerle tepki göstermesini beklerdim. Ne yazık ki öyle olmadı" diye konuştu.
Erdoğan, "Türkiye modern dünyanın bir parçasıdır ve Türk medeniyeti tüm dünyaya hitap eder. BM bünyesinde 146 üyeden oluşan medeniyetler ittifakını oluşturduk. Çünkü biz Samuel Huntington'ın medeniyetler çatışması tezini reddediyoruz" ifadelerini kullandı.
İDAM TARTIŞMASI
İdam cezasının geri getirilmesi olasılığına ilişkin bir soruya ilişkin ise Erdoğan, "Buna halk karar vermeli. İdam cezasına ilişkin eğer bir kişi öldürüldüyse sadece ailesinin suçluların akıbetine karar verebileceğini düşünüyorum. Eğer aile affederse bunu yapabilir. Ancak devlet olarak biz bunu yapamayız. Elbette yargı erki bunu yapabilir fakat tüm ülkedeki milyonlarca insan ölüm cezasını istiyor ve bu talep Parlamento tarafından değerlendirilecek. Ceza kanununda darbeciler için en ağır cezalar bulunmasına karşın Parlamento cezanın yeniden getirilip getirilmeyeceğine karar verecektir" ifadelerini kullandı.
İdam cezasının ABD'de ve Japonya'da hala yürürlükte olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Endonezya, Suudi Arabistan ve Çin'in de bulunduğu birçok ülkede mevcut. Bu özellikle Avrupa'da kaldırılmış. 1984 yılından bu yana uygulanmayan bu cezayı geri getirmek Türk halkının en doğal hakkı. Eğer Parlamento bu cezayı geri getirirse, başkalarının ne düşündüğüne bakmaksızın uygularız" diye konuştu.
ERDOĞAN-PUTİN GÖRÜŞMESİ
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le yarın gerçekleşecek görüşmeye ilişkin bir soruyu yanıtlayan Erdoğan, "Putin sizce doğulu mu? Rusya Federasyonu hem Avrupalı hem de Asyalı bir ülkedir. Batı dünyası onu dışlamaya çalıştı biz değil. Rus uçağı kazasını yaşamıştık ancak bu ziyaret darbe girişiminden önce planlanmıştı. Bu görüşme ilişkilerimizde yeni bir aşama anlamına geliyor" şeklinde konuştu. Rusya'yla yakınlaşmanın Suriye ile ilişkileri nasıl etkileyeceğine ilişkin bir soru soru üzerine Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Suriye meselesinin çözümü en önemli aktörleri harekete geçirmeyi gerektiriyor: Rusya, Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Katar, ABD. Her zaman çatışmalara yönelik birlikte ve en hızlı bir çözümün bulunmasını teklif ettik. Yalnız bu çözüm Esed iktidarda kaldığı sürece gerçekleşemez. Onun gitmes gerekiyor. Herkes için kabul edilebilir bir isim üzerinde anlaşırsak ve seçimler onun katılımı olmadan gerçekleşirse, bir geçiş süreci mümkün olabilir. Böyle bir çözüm çerçevesinde hazırlıklarımız var."
Putin'le darbe girişimi sonrası yaptığı görüşmeyi de anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Putin, beni taziye için aradığında açığa alınan asker ve memurların sayısıyla ilgili eleştirmedi. Ancak bütün Avrupalılar bana neden bu kadar asker hapiste ve neden bu kadar memur görevden alındı diye sordu. Bir yargıda bulunmak için sahada yaşadığımız olayları görmek gerekiyor. Meclis ve MİT bombalandı. CumhurbaşkanlığıKülliyesi savaş uçakları tarafından hedef alındı. Altı kişi şehit oldu. Batılı yöneticiler empati yapmak yerine ters bir reaksiyon gösterdiler. Bu bizi üzdü, bu kabul edilemez."
"HALEP DÜŞERSE..."
Suriye'de Halep'in durumuna ilişkin bir soruya ise Erdoğan, "Eğer, Halep düşer ve rejimin eline geçerse, bu Türkiye için büyük soruna neden olabilir. Suriye'den kaçanlar mecburen Türkiye'ye yöneliyorlar. Çoğunun ailesi Gaziantep ve Kilis'te yaşıyor. Biz asla onlara kapımızın kapalı olduğunu söylemedik. Eğer yeni bir sığınmacı akını olursa biz onları karşılayacağız" diye konuştu.
"TÜRKİYE 72 ŞARTI YERİNE GETİRİRSE..."
Türkiye'deki hain darbe girişimi ve ardından yaşanan gelişmeler, Ankara ile AB arasındaki mülteci anlaşmasının özellikle Avrupa'da yeniden sorgulanmasına neden olmuştu.
Konuya ilişkin son açıklama ise AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'den gelmişti. Alman “Tagesspiegel” gazetesine konuşan ve Türkiye-AB mülteci anlaşmasını savunan Juncker, vize serbestisiyle ilgili ise şöyle konuşmuştu:
“Bu konuda AB Komisyonu başından beri çok açık tavır koydu ve bizim tavrımızda bir değişiklik yok. Türkiye 72 şartı yerine getirmeyi kabul etti. Bu yerine geldikten sonra Türk vatandaşlarına vize uygulamasını kaldıracağız. Vize serbestisinin ne zaman uygulamaya konulacağı, önemli ölçüde Türkiye’nin elinde. Biz her zaman gerekli reformlarda destek vermeye hazır olduğumuzu ilettik. İnsan hakları, ifade ve basın özgürlüğü konusunda bizim pozisyonumuz çok açık.”