''Batı cephesinde yeni bir şey yok''

Almanya’da 113 bini geçen vaka sayısına rağmen can kaybının diğer Avrupa ülkelerine göre düşük olması, büyük ölçüde devletin idaresinde olan sağlık sistemine güveni artırdı. 24 saat çalışan 200 laboratuvarda, günde 100 bin test sonuçlanıyor. Bugüne kadar yaklaşık 1.5 milyon kişiye test yapıldı.

Erich Maria Remarque’in “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok - Im Westen nichts Neues” romanı, öğretmeninin etkisiyle I. Dünya Savaşı’na gönüllü katılan bir Alman gencin, savaşın dehşeti karşısında yaşadıklarını anlatır.

Bugünlerde, korona salgınına karşı yeni bir dünya savaşı yaşanıyor. Ancak bu sefer, tek bir düşmana karşı mücadele eden ülkeler, aşı geliştirme sürecinde işbirliği yapıyorlar.

Şirketler, solunum cihazı üretiminde kullandıkları planları dünyanın geri kalanıyla paylaşıyor. Yine de her ülke, ayrı bir kolordunun komutanı gibi, önceliğin kendi koruduğu bölgeye verilmesini istiyor. İtalya ve İspanya, Almanya’yı yeterince destek vermediği için eleştiriyor. Avrupalılar, cephe gerisinde birbirlerinden maske kaçırırken düşman sinsice ilerlemesini sürdürüyor.

ALMAN SAĞLIK SİSTEMİNİN BAŞARISI

Almanya’da 113 bini geçen vaka sayısına rağmen can kaybın diğer Avrupa ülkelerine göre daha düşük, dün itibarıyla 2 bin 373 olması, büyük ölçüde devletin idaresinde olan sağlık sistemine güveni artırdı. Robert Koch Enstitüsü, süreci siyasetten bağımsız olarak başarıyla yönetiyor. 24 saat çalışan 200 laboratuvarda, günde 100 bin test sonuçlanıyor.

Bugüne kadar yaklaşık 1.5 milyon kişiye test yapıldı. Ölüm oranının ortalamanın oldukça altında olmasında, virüse yakalananlar arasında gençlerin oranının, diğer ülkelere nazaran yüksekliğinin de etkisi var. İtalyan ve İspanyol aile yapısında, büyükanne-büyükbabalarla birlikte yaşama kültürünün daha yaygın olması, virüsün yaşlılara ulaşma sürecini hızlandırmıştı.

Alman hükümeti, sağlık yönetimini uzmanlara bırakmasına rağmen sürecin başından beri sorumluluk alarak vatandaşları bilgilendirdi. Krizin iyi yönetildiğine yönelik inanç, son dönemde anketlerde zor günler yaşayan hükümetin oylarında 7 puanlık bir artış sağlayarak koalisyonu yeniden yüzde 50 bandının üzerine taşıdı.

Merkez sağ Hıristiyan Demokrat CDU ve merkez sol Sosyal Demokrat SPD tarafından oluşturulan büyük koalisyon, göçmen akınını iyi yönetemediği gerekçesiyle eleştiriliyordu. Ancak bu korona krizinde, CDU’lu Şansölye Angela Merkel’ın güçlü bir liderlik sergilediğine inanılıyor.

1 TRİLYON AVRO’LUK EKONOMİ PAKETİ

Hükümet, sokağa çıkma kısıtlamaları nedeniyle işleri durma noktasına gelen, dükkanları kapanan işletmelere yönelik art arda destek paketleri açıklıyor. Bankalar üzerinden verilen kredi garantileri ve kefaletler de hesaba katıldığında toplam destek tutarı 1 trilyon Avro’yu buluyor.

Geçen yıl 224 milyar Avro dış ticaret fazlası veren ve 6 senedir sıfır borç politikasıyla yoluna devam eden Alman ekonomisi, bu paket nedeniyle bu yıl borçlanmak zorunda kalacak. Devlet, 3 aylık süre için 10 kişiden az işçi çalıştıran işletmelere 15 bin, 5 kişiden az işçisi olanlara ise 9 bin Avro’ya kadar doğrudan yardım yaptı. İşten çıkarmaları azaltmak amacıyla, maaşların yüzde 67’sinin karşılandığı kısa çalışma ödeneğini kolaylaştırdı.

Kira yardımı, temel garanti ve ek çocuk parası gibi sosyal desteklere başvuru sürecinde de iyileştirmeler yaptı. Kredilerin 3 ay ertelenmesi ve kiralarını ödeyemeyenlerin 6 ay evlerinden çıkarılamamalarına ilişkin düzenlemeleri de hayata geçirdi. (Bu düzenleme, kendisi de kiralık bir dairede oturan Merkel için de bir avantaj sağlıyor).

MADALYONUN ÖBÜR YÜZÜ...

Öte yandan, bu desteklerin çok büyük bir bölümünün, büyük ve orta ölçekli işletmelere gidecek olması, dar gelirli vatandaşlara doğrudan büyük bir fayda sağlamaması noktalarında eleştiriler var. Emekliler, öğrenciler, sosyal yardım alanlar, mülteciler ve kısa çalışma ödeneğiyle maaşları azalan işçiler, büyük patronlar kadar şanslı değiller.

Hükümet ve uzmanlar, mümkün olduğunca “evden çıkmayın” uyarısında bulunurken milyonlarca işçi, fabrikalarda iş arkadaşlarıyla burun buruna çalışmaya devam ediyor. Dışarıda aileler dışında ikiden fazla kişinin bir araya gelmesi yasak. Yani aynı fabrikada çalışan 3 işçi, aynı arabayla işyerine gidemiyor ancak orada yüzlerce kişiyle birlikte çalışmaları bekleniyor.

Genel karantina ilan edilseydi, maaşlar 6 hafta devlet tarafından karşılanacak ve sonrasında da hastalık parası devreye girecekti. Bu nedenle, “Yolda, fabrikada virüs kapar da evde çocuğuma bulaştırırım” endişesini yaşayan işçi kesimi, büyük ölçüde genel karantina yanlısı. Hükümetse önlemler bir ay boyunca bu şekilde devam ederse, önümüzdeki yıl GSYH’nin yüzde 4 azalacağını tahmin eden raporlardan, işçi çocuklar için duyduğundan daha çok endişe duyuyor. Bu nedenle ekonomide yavaşlamaya neden olacak her önlemi “son çare” olarak gündeme getiriyor. Okullar, restoranlar, kafeler ne zaman açılır, kimse bilmiyor.

Bilinen tek şey, “Batı cephesinde yeni bir şey” olmadığı. Savaşın ekonomik etkilerini belki azaltabilirsiniz. Ancak, aile içi şiddet hatlarına yapılan aramaların yüzde 20 artması gibi psikolojik etkilerini, hiçbir zaman tamamen gideremezsiniz. Çünkü, “Bir savaştan kimse sağ çıkamaz. Bedenen ya da ruhen, savaşa katılan herkes ölür”. Bir orduya veya virüse karşı, fark etmez.

Sonraki Haber