Sağlık Bakanı Müzezzinoğlu İstanbulda Basınla Bir Araya Geldi

Sağlık Bakanı Müzezzinoğlu İstanbulda Basınla Bir Araya Geldi

bsp; Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu basın mensuplarıyla kahvaltıda bir araya geldi. Sağlık alanındaki çalışmalarla ilgili bilgi veren Müezzinoğlu, A...

bsp; Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu basın mensuplarıyla kahvaltıda bir araya geldi. Sağlık alanındaki çalışmalarla ilgili bilgi veren Müezzinoğlu, AK Parti iktidarları döneminde sağlıkta dönüşümde önemli mesafeler kaydedildiğini ve dünyaya örnek gösterilen bir çalışma sürecinin geride bırakıldığını söyledi.

"SAĞLIK ÇALIŞANLARINA SAHİP ÇIKIN" ÇAĞRISI

Müezzinoğlu, 2011-2012 döneminde Dünya Sağlık Örgütü tarafından Türkiye'nin sağlıkta örnek ülke gösterildiğini belirterek, "Bu süreçte bizi en çok üzen, yoran ve yaralayan, sağlıkta hizmete ulaşımın bu kadar kolaylaştığı bu süreçte sağlıkta şiddetin de gündeme gelmesi bizi yoruyor, üzüyor ve yer yer rencide de oluyoruz" dedi. Sağlıkta şiddet konusunda kamuoyundan destek beklediklerini ifade eden Müezzinoğlu, vatandaşlara, sağlık çalışanlarına sahip çıkmaları çağrısında bulundu.

16 BÜYÜKŞEHİR HASTANESİ SÖZLEŞMELERİNİ İMZALAYACAĞIZ

Önümüzdeki süreçte aile hekimliği ve koruyucu halk sağlığı konularını çok daha güçlü hale getireceklerini kaydeden Mehmet Müezzinoğlu, bu konularla ilgili yoğun çalışma yapılacağını belirtti. Müezzinoğlu, şehir hastaneleri konusuna da değinerek, "Önümüzdeki Perşembe günü, Sayın Başbakanımızın katılımıyla kamu-özel işbirliği çerçevesinde 22 bin yatak kapasiteli 16 büyükşehir hastanesi sözleşmelerini imzalayacağız. Bunların bir kısmının temelini atmaya başladık. bu yıl sonu itibariyle 16 şehir hastanesinin temel atmalarını tamamlayacağız. Bu şehir hastaneleri Türkiye'nin sağlığını çok farklı bir noktaya ve dünyayla yarışır bir noktaya taşıyacak" diye konuştu.

Türkiye'nin gündemine kazandırmak istedikleri iki konunun daha bulunduğunu ifade eden Müezzinoğlu, "Bunlardan bir tanesi, ilaç ve tıbbi teknolojide Türkiye artık kendi marka değerini oluşturabilen noktaya gelmesi gerekir. Stratejik olarak önümüzdeki dönemin en önemli alanlarından bir tanesi de bu olacak. Diğer bir konu da Türkiye, baktığımızda bölgemizde sağlık hizmetleri sunumunda önemli bir mesafe katetti. Dolayısıyla sağlık turizminde şu anda gelmemiz gereken noktanın çok daha gerilerinde olduğunu düşünüyorum. Sağlıkta serbest bölge ve sağlık turizminden Türkiye'nin alması gereken pay konusunda da çok önemli atılımlar yapmamız gerektiğine de inanıyorum" dedi.

TAM GÜN'DEN BİR GERİ ADIM ATMA SÖZ KONUSU DEĞİL

Mehmet Müezzinoğlu, Tam Gün Yasası'na ilişkin olarak da, "Ege, Akdeniz, İç Anadolu, İstanbul, Cerrahpaşa, Çapa, buralardaki hocalarımızın taleplerini veya Üniversitelerarası Hastaneler Birliği, bizim İstanbul Üniversitesi Rektörü'nün başkanlığında kurulan birliğin talepleri, YÖK'ün taleplerini aldığımızda açıkçası, bir Tam Gün devam etmeli, bizim de kanaatimiz bu. Hocalarımız kendi kurumlarıyla birlikte büyümeli, gelişmeli. Dolayısıyla Tam Gün'den bir geri adım atma söz konusu değil. Peki, bizim hocalarımız mesai sonrası aktif olmak, çalışmak istiyorlar, gerek meslektelerini icra etmeleri, gerekse maddi kazanım sağlamaları bu birikimlerinden. Kendi kurumunda biz ona o koşulu sağlayalım, o koşulların çerçevesini belirleyelim ve mesaiden sonra dışarıda yapabileceği tüm faaliyetlerini üniversitesinde yapsın, buradan gelir elde etsin, bu geliri kurumla paylaşsınlar. Dolaysıyla hocalarımızın Tam Gün'den sonra yine kedi kurumlarında çalışabilmeleri için yasal düzenlemeyi oluşturduk. Ama yoğunluk dolayısıyla Ekim ayına kaldı. Ekim ayında meclisin ilk çıkaracağı kanun tasarılarından biri bu olacak. Dolayısıyla Ekim'in 15'ine kadar bunu tamamlamış olacağız" diye konuştu.

GEZİ PARKI OLAYLARINDA BİR SAĞLIK SUNUMU EKSİKLİĞİMİZ YOK

Gezi Parkı eylemleri sırasında kurulan revirler ve oralarda kullanılan ilaçlarla ilgili sorulan bir soru üzerine Müezzinoğlu, "Gezi Parkı olaylarında hekimlerin sağlık hizmeti sunumuyla ilgili hiç bir kurum 'Benim şu doktorlarla, hemşirelerle, şu hastalara, şu sağlık hizmeti verdim' diye bir sahipliği yok. Bizim bunu görmemezlikten gelmemiz mümkün değil. Ama adresler var; 'Şuranın bodrumu, otoparkı revir gibi'. Peki, kim muhatabı? Muhatabı yok. Yapanlar da, 'Biz kimseye bu anlamda bilgi vermeyiz'. Burası bir hukuk devletiyse, Sağlık Bakanlığı da bu anlamda sorumluysa, benim her vatandaşıma en ufak bir tedavi yapıyorum diyenin kim olduğunu, ne tedavi yaptığını kurumsal olarak birinin bilmesi lazım veya birinin bunun hesabını vermesi lazım, sorumluluğunu üstlenmesi lazım. Bizim Gezi Parkı olaylarında bir sağlık sunumu eksikliğimiz yok ki. 2 metre mesafede 4 tane hastane var, 30 küsur ambulans devamlı orada. Ambulansları tahrip ederek, ambulansların hizmet verimini engelleyerek, burada farklı bir şey yapacak diyorsa, bu terörün ötesindeki bir hareket olur. Hastanelerden mesaisini bırakarak gitmiş arkadaşlar. Orada hizmet bekleyenler var, mesaiyi bırakarak gitme hakkın yok. Bunun tabi ki, soruşturması olacak. Hastane ilaçlarının oralara götürülmesi, bunlar soruşturma süreçlerinde. Bunlarla ilgili de soruşturmalardan sonra gerekli yasal işlemler yapılır" dedi.

GEREKLİ TEDBİRLERİ ALIYORUZ

Müezzinoğlu, Suriye'de kimyasal silah kullanılması hatırlatılarak, Suriye sınırına yakın yerlerde yaşayan vatandaşların alması gereken önlemler sorulunca, "Nisan ayından beri Suriye'de kimyasal kullanımına ilişkin şüpheler vardı ve Dünya Sağlık Örgütü de bu anlamda Türkiye'ye de inceleme için geldi. Dolayısıyla biz bu anlamda dinamik bir şekilde gerek olayların seyrini takip etmekte, gerekse tedbir alma anlamında gerekli tedbirleri alıyoruz. Bunlar bilimsel konular, kamuoyuna hangi gün, hangi bilgiyi vermemiz gerekiyorsa, o gün o bilgiyi veririz" diye konuştu.

SAĞLIK ÇALIŞANI, 24 SAATLİK BİR HİZMET MESLEĞİNİN MENSUBUDUR

Aile Hekimliği'nde nöbet sistemi sorulduğunda Müezzinoğlu, "Dünya kamuoyu da, Türkiye kamuoyu da, tüm algılarımıza da baktığımızda, bizim sağlık hizmetleri sunumunda beklediğimiz nedir? İhtiyacım olduğunda ben hekimime ulaşabilmeliyim. Dolayısıyla bir sağlık çalışanı, 24 saatlik bir hizmet mesleğinin mensubudur. Bu mesleğin mensupları asla nöbetsiz bir meslek icrası düşünmemeliler" dedi.

Müezzinoğlu Türkiye'de ilik bankası kurulmasıyla ilgili olarak da, "Bu çok stratejik ve alt yapısının güçlü olması gereken bir alan. Dolayısıyla bilimsel çalışmalar ve değerlendirmeler, 'Ya 2 ay sonra bitecek, merak etmeyin' diyecek noktada değilim. Ama bakanlık olarak bu konuda çalışmaları devam ettiriyoruz. Biz de bu anlamda Türkiye'nin güçlü olmasını arzu ediyoruz" diye konuştu.

HEKİM SIKINTISI 5 YIL DAHA BUGÜNKÜ GİBİ DEVAM EDECEK

Yeni açılacak hastaneler için doktor sayısının yeterli olup olmadığı sorulunca Mehmet Müezzinoğlu, "Öncelikle Türk Tabipler Birliği 'Hekim fazlası var' diyordu, fazla olan stoklarında istifade etmeyi düşünüyoruz. Espri bir yana şu anda bizim 44 bin yatak planladığımız kamu-özel işbirliğiyle yapacağımız hastaneler, yatak kapasitemize ilave bir 45 bin yatak gelecek, kapasitesini arttıracak değil. Mevcut yatak kapasitelerimizi nitelikli hale girecek bir dönüşüm projesidir bu. Mevcut hekim açığımız ne ise, o yine devam etmiş olacak. Ama şu anda önümüzdeki yıl yaklaşık 2 bin 500, ondan sonraki her yıl da 4 bin normal kontenjan fazlası hekim Türkiye'nin sağlık hizmetine katılmış olacak. Önümüzdeki 7-8 yıl içinde de yaklaşık 20 bin civarında ilave hekim kazanımını sağlamış olacağız. Önümüzdeki 5 yılda bugün sağlık hizmeti sunumundaki hekim sıkıntımız neyse devam edecek" dedi.

Müezzinoğlu, Adalar'daki sağlık hizmeti sıkıntısıyla ilgili de, "Bizim, buradaki sağlık hizmeti sunumunu fiziki mekan olarak hastane yapmakla çözebilme şansımız yok. Burada çözüm, hastayı merkeze götürecek acil hizmet sunumumuzun standardını yükseltmemiz lazım" diye konuştu.

ODTÜ YORUMU

ODTÜ'de son günlerde yaşananlar için de Mehmet Müezzinoğlu, "Bu ülkenin bu konularda çok ağır bedeller ödediğini 1970'ten beri gördüm ve yaşadım. Bu bedelleri bu millet, milletin evlatları ödüyor. İnsanlarımızın şekline, kıyafetine, tarzına bakarak değil, ne ürettiğine bakarak, bana yapılmasını istemediğim hiç bir yanlışı bir başka insanıma yapılmamasını arzu eden bir anlayışta olmamız lazım. Dolayısıyla gençlerimizi çatıştıran değil, birlikte kardeşlik duygularıyla yaşayabilen ve farklılıkların zenginlik olduğunu çocuklarımıza ve gençlerimize mutlaka özümsetmemiz lazım" dedi.

DG(FOTOĞRAF)