İnsan ve kadın hakları dersi!

Güncelleme:

1 kasım seçimlerinin kargaşası içinde kaynayacak konulardan biri de hiç kuşkusuz kadına yönelik istismar, saldırı ve cinayetler.
Herkes bir şey söylüyor, ama özellikle cinayetler dur durak bilmiyor.
Anne- babasız kalan çocuklar, sönen hayatlar, umutsuz bir gelecek.
Geçen gün resmi rakamlar açıklandı; felaket!. Son bir yılda cinayete kurban giden kadın sayısı 900 dolayında. Yaralanan, sakat kalan , umut ve heyecanını yitirenleri de eklersek büyük bir rakam. Öyle ya; o kadınların da aileleri var. Kardeşleri, yakınları, anne-babaları ve elbette çocukları.
Siyasi partiler bir yandan 'en büyük biziz' mücadelesini genelde beylik değerlendirmeler ve uçuk vaatlerle yaparken, en insani konulardan biri de maalesef es geçiliyor.
Biraz baktım; siyasi partilerin seçim bildirgelerinde 'bu vahşet' ya hiç yok, ya da işte 'değinilmiş' denilerek bir kaç yuvarlak söz ile geçiştirilmiş.
Oysa konu o kadar önemli ki.
Oysa bu sorun o kadar hayati ki.
Tabi görene ve anlayana!
Belki bu yazı küçük heyecanlar katar. Bazı siyasilere de nüfusun neredeyse yarısını oluşturan kadının hak ve hukukunu koruma ve kollama anlamında bir parçacık ilham olur.
Kimbilir!  Belki...
Aslında yapılacak şeyler belli. Bu konuda çağdaş ülkelerdeki uygulamalar temel gösterge.
Ama..Heyhat! Onlara bakan kim?
Örneğin; neler yapılabilir: Özetleyeyim;
Bir kere küçük yaşlardan başlanarak 'kadın- erkek eşitliği' zihinlere doğru ve mantıklı bir şekilde yerleştirilmeli. Kız çocukların her nedense hala tabi tutulduğu' ayrımcılık' ortadan kaldırılmalı. Zaten İnsan Hakları konusunda da ciddi sancılarımız var. İlkokuldan başlayarak bir 'İnsan ve Kadın Hakları Dersi' konulması, bu konuda bilinç oluşturulması, toplumun geleceğe daha iyi hazırlanması açısından önemli.
İyi bir hazırlık ile yapılandırılacak bu ders gelecek yıllarda bu sorunu Türkiye gündeminden kaldırma konusunda önemli bir adımdır.
Yeni Meclis yeni yasa döneminde bu konuda mutlaka ciddi yaptırımları da gündeme getirmeli. Özellikle 'iyi hal' konusu ve indirimleri kadın cinayetlerinde mutlaka, ama mutlaka değiştirilmeli, yani kaldırılmalı. Cinayetin ve özellikle 'annelerin katli'nin indirimi olmaz! Yasalar kadını, yani anneyi bu anlamda koruyucu ve kollayıcı bir hal almalı.
Radyo ve TV'lerde özellikle 'kadını ikinci plana iten', onu cinsel obje gibi gösteren yayınlar yerine 'ataerkil toplum yapısı'nı değiştirmeye yönelik eğitici programlara da ağırlık verilmeli. Mümkünse bu konudaki yayınlar özendirilmeli. Unutulmamalı ki; medyanın, yani gazete, Tv ve radyoların bu anlamda toplumu yönlendirici özellikleri var. Bunu kadın lehine niye kullanmayalım? Dünya çapında bir ayıp rekoru yerine bizim özelliklerimize gerçekte daha çok uyan bir hoşgörü ve sevgi rüzgarını niye estirmeyelim?
Özellikle yerel yönetimler ailenin güçlendirilmesi, kadına yönelik baskının ortadan kaldırılması için yoğun programlar hazırlamalı. Devlet de bu tür yerel yönetimleri desteklemeli. Unutulmamalı ki, her şey ailede başlar , gelişir ve şekillenir. Bu anlamda doğru yönlendirme ve eğitim de bu çağdışı olayların önlenmesi konusunda çok önemli.
Ve Diyanet. Diyanet İşleri Başkanlığı da özellikle cuma hutbeleri başta olmak üzere çeşitli alanlarda ve ortamlarda özellikle erkeklerin ve çocukların eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi konusunda etkin rol almalı. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in toplumda saygın bir konumu var. Bu konumu bu tür bir atak, hamle ve çaba ile geliştirirse sadece kadınlar için değil, Türkiye'nin geleceği için de önemli bir iş yapmış olur.
Yani.. Adım adım geliştirilecek çabalar. Yani.. Aslında her şeyin başı istemek.
Evet; biz artık 'kadına yönelik şiddetin durmasını istiyoruz' demek.
Ve bunu sadece sözlerle değil, icraatla yapmak.
Yani..Toplumu eğitmek, yasaları geliştirmek, aile yapısını ve bilincini güçlendirmek.
O kadar zor mu? Sağlıklı bir toplumu oluşturma adına en temel görevi üstlenen, zor koşullar altında 'en iyi' mücadelesi veren kadın için ne yapılsa az?
Canım bir yerlerden başlayalım da..
Birileri bir adım atsın da..
Gerisi gelir inşallah!
Unutmayalım ki; Türk kültüründe kadına şiddete yer yoktur.
Büyük İmparator ve devlet adamlarından Cengiz Han eşini anlatırken, 'Ben sizin Han'ınızım, bu da benim Han'ım' diyerek eşini yüceltmiştir. 'Hanım' sözcüğü de aslında dilimize böyle yerleşmiştir.
Gelin bizlerde kadını yüceltmeye çalışalım!
Yaşamın bir yerlerinde..
 

Diğer Yazıları
Deprem
Cem Karaca'nın ''döneklik'' isyanı
Amerikan samimiyeti ve Türk saygısı
Toplumun istekleri net. Ama gören var mı?