Hanefi Avcı'dan ilginç istek

Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone OlOlay yaratan Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'dan canlı yayında bomba sözler.
Yazdığı kitapta devlet yönetiminin cemaatlerin eline geçtiğini iddia eden Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, NTV canlı yayınında İçişleri Bakanlığı'nın kendisi hakkında soruşturma başlatması üzerine merkeze alınmak için dilekçe verdiğini açıkladı.
NTV'de Yazı İşleri Özel'de Mirgün Cabas ile Ruşen Çakır'ın sorularını yanıtlayan Avcı, "Merkeze alınmam için dilekçe verdim!" dedi.. İşte Avcı'nın anlattıkları:
KİTAP İÇİN HİÇBİR YERDEN TELKİN GELMEDİ
Herhangibir telkin sözkonusu olmadı. Susurluk sürecinde bir sıkıntı yaşadım, idari açılardan, hak ve adaletin çalıştığı düşüncesindeyim. Sıkıntı çektim ama telafi edildi.
BANA CEHENNEMİ UZUN ZAMANDA YAŞATACAKLAR
Kitapta Cehennemi yaşayacağım diye yazdım ama Şu anda böyle bir sıkıntı yaşanmaya başlanmadı. Aleyhimde doğruı olmayan yöntemlerle bir şeyler yapacaklarını düşünüyorum. Kısa sürece değil onlarca yılda yaşanacaktır bunlar.
GEREKEN DİLEKÇELERİ VERDİM 8 AYDIR CEVAP YOK
34 yıllık mesleki geçmişimde her şeyin devlet içinde sürdürülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu bir tek susurluk döneminde değiştirdim. Ben bir takım yolların kullanılamayacağı için Susurluk'ta konuştum.
ŞİFAHİ OLARAK GÖRÜŞTÜM YETMEDİ DİLEKÇE VERDİM
Bu kitabı yazmadan önce de amirlerimle, bakanlarla şifahi olarak görüştüm, herşeyi anlattım. Mekanizmayı çalıştırmak için yazılı hale getirip dilekçe verdim. Daha yukarıdan sistemin çalışması için çaba sarfettim. 60 gün içinde yapılması gereken adımlar 8 ayda atılmadığı için kitabı yazdığını söyledi.
NİYE CEMAATİ SUÇLADI?
Ben cemaatin kendi yaptıklarına kendi iç dünyaların karşısında değilim. Bunlar topluma hizmettir. Ben onların polis içindeki adliye içindeki, suç oluşturmaya çalışmalarına karşıyım. İnsanların şeref ve onurlarının sıkıntıya sokulmasına ve cemaatin buna müdahale etmemesine karşıyım.
CEMAATİN ÖNEMLİ İSİMLERİNE ANLATTIM
Bu kitabı yazmadan önce Cemaatin ileri gelenleri ile görüştüm. Onlara polis ve asker içinde cemaatin adamlarının yanlış yaptığını, bunların hata olduğunu, sizin özünüzün bununla alakası yoktur dedim. Şunu da söyledim, "ben size karşı tavır alacağım, açık ve karşı tavır koyacağım" diyerek net olarak birden fazla insana söyledim.
FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ BİLİYOR MU?
Bu söylediklerimin Fethullah Gülen'e gitmemesi düşünülümez. Herkesin duyduğu kanaatindeyim. Saatler süren tüm iddiaları söyledim çünkü. Bana anlatırız, söyleriz imalarında bulundular ama bana bir cevap gelmedi.
KİTAP DELİL KİTABI DEĞİL
Ali Bayramoğlu'nu çok severim. Demokrasiye bakışı açısından düzgündür. Hrant Dink olayı ile ilgili yazdıkları doğrudur. Kitapta çok delil var. Ama kitap delil kitabı değil. Ayrıca delil toplama yetkisi savcıya aittir. Polise bile ait değildir. Ben delillerin yerini söylüyorum. Savcı bulsun. 7.11.2009 tarihli karar ile dinlenen telefonlar benim adıma kayıtlıdır. Ama devlet tarafından sahte belgelerle dinlenmektedir.
CEMAAT BÖYLE YAPARAK BİR ŞEYİ DÜZELTEMEZ
Görünmeyen, bilinmeyen insanlar vardır. Cemaatin devlet içindeki faaliyyetlerini kısa sürede kolayca değiştirmek mümkün değildir. Cemaatin kendisine rol biçmesi lazım. Cemaat polisin, askerin, yargının içine girerek bir şeyi düzeltemez. Önyargılarınız ile işin içine girenler, hak hukuk deseler bile başarıya ulaşamazlar. Cemaat bütünüyle devletin içinde.
HEPSİNDEN HOCA EFENDİNİN HABERİ YOK
Gülen Emniyet, Asker ve yargıda örgütlü olduğunun farkındadır. Faaliyetlerin ne derece büyüdüğünün farkında olmayabilir. Teferruatından Hoca efendinin haberi yoktur ama kitaptan sonra belki müdahale eder diyorum.
KİTAPTA ÜRKÜTMEMEK İÇİN HERŞEY YAZMADIM
Kitap sade ve basit, benden önce de dillendirilmiş şeyleri ürkütmemek için sadeleştirerek yayınladım. Türkiye'deki olayların arkasındaki gerçeklere bakarım. Komplo teorisi yok kitapta.
CEMAATİN FAALİYETLERİ DÜZENİ BOZMAYA YÖNELİK
Ben Cemaat taraftarlarını tanırım, içinde dostlarım vardır. Devletin sistemin düzenini bozmaya kimsenin hakkı yok. Cemaat çok iyi işler yapıyor, özellikle de yurtdışında. Ama buradaki olay çok daha farklı bir olay. Muhalif düşünen herkesin tehlikede olduğunu gösteren bir olay buradaki.
REFERANDUM GÜNDEMİNE GETİRİLDİ Mİ?
Ben kitabı 2009 yılının ortasında yazmaya başladım. Kitap mart ayında bitti. Benim niyetim 10 nisan polis bayramında çıkartmaktı. Redaksiyon işlemi çok uzun sürdü. Kitap sonunda bu ay içinde çıktı. Yani referandum filan gibi bir hedefim yoktu. Kitabın birinci bölümünde açılım ile ilgili bir çok konu var. Bu başkalarının da işine yarayabilecek bir içerik. Ben bu kitabı yazmaya başladığımda daha anayasa değişikliği gündemde bile değildi.
KİTAP KİMİ HEDEF ALIYOR?
Kitabı dürüst ve tarafsızca incelerseniz hiç kimseyi hedef almadığı ortada. Ben devletin yolsuzluklarla mücadele edemediğini, güneydoğu sorununun çözülemediğini, anlatıyorum. Son olarak da cemaatin devlet içindeki örgütlenmesinin tehlikeli bir hal aldığını anlatıyorum. Medya üçüncü bölüme dikkat çekiyor. Ama güneydoğu ile ilgili anlattıklarım da bence çok önemli.
KUTSAL DİYE BİLDİKLERİM HALKA ZARAR VERİYOR
Devlete aşırı bağımlılığı, devleti yüceltmeyi ve bu nedenle de insanı görememeyi anlatıyorum. Savaş yapanlar vardır bir de savaş filmi izleyenler. Konuşanlar savaş filmi izleyenler. Ben savaş yapıyorum. Devletin her kaide kuralı benim için çok önemliydi. Çok kutsaldı. Bizim aşırı düşüncelerimizin halka zarar verdiğini gördüm. Düşman diye baktıklarımızın aslında halkın kendisi olduğunu gördüm. Onu vurgulamak istedim kitabımda.
BENİ GÖREVDEN ALIN DİYE DİLEKÇE VERDİM
Hem teşkilatı hem de devletin tüm kurumlarını karşıma alarak konuştum Susurluk'ta. Ardından Deniz Kuvvetlerinde ifade verdim 28 Şubatta. Bugün de o zamanlarda olduğu gibi başıma neler geleceğini bilerek konuştum. Yakın vadede rüzgar tersine dönecek gibi görünmüyor. Benim 34 yıllık görev yaşamımda hiç kimseden görev talep etmedim. Ama çok görev teklifini de reddettim. Derece ile bitirdiğim için okulu Mersin'i talep ettim. Sonra Güneydoğu'da görev aldım. İstanbul'a çağırdılar, gittim. İstihbarat başkanlığına çağırdılar, gittim. Kaçakçılık Daire Başkanlığı için çağırdılar gittim. İçişleri Bakanı Atalay çağırdı Edirne'de kalmak istedim. Ünvansız bir görev istedim, oğlum Ankara'da yaşadığı için. Eskişehir'i de kendim istemedim. Görevlendirildim de gittim. 1997'de "Televizyona çıkıp konuştum böyle istihbaratçı olmaz, beni görevden alın" diye dilekçe verdim. Gümrük Teşkilatında müdürlük teklifini yapan Bakan Hayati Yazıcı'yı reddettim.
CEMAAT TEK MERKEZDEN KARALAMA KAMPANYASI YAPIYOR
Ben hiç bir göreve talip olmadığım gibi hiç kimse için hesaplaşmaya da girmedim. Emin Arslan olayında savcı 2 saatte 7 klasör evrakı okumuş görünyor. Bu mümkün değil. O kadar aleni, o kadar açık bir durum var ki. Cemaat tek merkezden propaganda ile karalama kampanyası yapıyor. Benim üzüntüm, bir zaman dostum dediğim insanların, Cemaate yakın duran insanların hak hukuk gözetmeksizin karalama yapmaları.
BİLGİ TOPLUYORLAR PERVASIZCA BASINA HABER VERİLİYOR
Ben 1997'de ayrıldım istihbarattan. Benim dinlendiğim olayı ele alalım. Kimsenin bilmediği bir numarayı dinliyorlar. Benim Emin Arslan olayındaki tavrımdan dolayı hedef seçildiğim ortada. Bilgisayar sisteminden benim numaram tespit ediliyor. Benim aleyhime şantaj amaçlı bilgi toplanıyor. Yetmiyor, basında birilerine pervasızca haber veriliyor. Biz Hanefi Avcı hakkında bilgi topluyoruz diye.
Bir çok kişi hakkında böyle telefon dinleme olayları ortaya atılıyor. Filan kişinin falan kişiyle konuştuğu internete düşüyor. Üç yer var Türkiye'de birinden biri tarafından yapılmış dinlemelerin kayıtları. Bulup çıkartmak lazım bunları. GSM şebekelerinde devlet dışında kimse dinleme yapamaz.
HERKESİ DİNLEMEK MÜMKÜN DEĞİL!
Herkesi dinlemek mümkün değil. Ama istenen herkes dinlenebilir. Hükümet üyelerinin dinlenip dinlenmediğini bilmiyorum. Ama hedef seçilen herkes dinlenmektedir Türkiye'de. Önce insanlar dinlenmiş, ardından bir ihbar mektubu hazırlanmış. Öyle ihbar mektupları var ki, imzasız mektuplarla 20 kişinin bir yılda toplayacağı malzeme var içinde. Tahmin ediyorum benim için de böyle bir hazırlık var işin içinde.
CEMAAT DİSİPLİNİNE GİREN DEĞİŞİYOR
Ben dinlendiğimi öğrendim. Zaten hiçbir hareketimde gizlilik yok. Benim isyanım şahsım namına değil. Benim kadar şanslı olmayanlar için sesimi çıkartıyorum. Ben tedbirimi alırım. Ama benim gibi yüzlerce insan dinleniyor. Ben beni dinleyenler hakkında isimlerini de yazarak davacı oldum. Bunlardan biri benim geçmişte çok yakınım olan bir isim. İnsanlar önceleri çok normal iken, bu cemaatin, örgütün içine girdikten sonra, örgütün disiplinine dahil olunca farklı davranıyor.
KİTABIN İSMİNDEKİ SİMON YAHUDİ DEĞİL
İnandığı ilkelerin peşinden giden insanlara karşı benim sempatim vardır. Simon PKK'nın içindeki bir militandı. Kardeşi de örgüt üyesi. Masum olduğunu bildiği halde, örgüt emirlerine uygun davranıp kardeşini yargılıyor. Hepimiz bu hayatı yaşıyor. Kimimiz devlet, kimimiz örgüt, kimimiz cemaat içinde emirlere uyuyoruz.
HÜKÜMET İÇİN DE BİLGİ TOPLANIYOR
Devlet görevlileri içeri farklı, dışarı farklı tavır takınabilirler. Ben içeride farklı davranacaklarını düşünüyorum. Devlet en ciddi sorunları askere, polise emanet edip geri çekildi. Ben bu olayın sadece adliyeye yansıtılması gerektiğini düşünmüyorum. Hükümet bu sisteme müdahale etmelidir. Bu sistem herkes hakkında her an bilgi topluyor. Gelecekte bugün görevde olan hükümet için de bilgi toplanıyor. Hükümet araştırırsa bu kitabın 5 katı bilgi çıkar.
KİMSENİN SÖZCÜSÜ DEĞİLİM VİCDANIMLA HAREKET ETTİM
Ben geçmişte de yaşadım. İnsanların vicdanları ile hareket edebileceğine kimse inanamıyor. Ben bunu vicdanım ile hesaplaşarak yaptım. Kimsenin sözcüsü değilim. Dürüstçe hareket etmek için yaptım. Şu andan itibaren cemaatin yaptıkları alenidir. Bunun tarafı olanlar çok daha fazlasını biliyorlar. Ben inanınyorum ki benden çok bilenler de var. Samimi bir tahkikata inandırırsanız insanları gelir konuşurlar. Tahkikatlar göstermelik olursa kimse gelmez.
ERGENEKON DAVASINA ÇOCUKLAR BİLE GÜLER
Askeri vesayetin, Ergenekon gibi hukuk dışı yöntemlerle de Susurluk gibi çetelerin de karşısındayım. Ama hukuk doğru çalışsın istiyorum. Askeri cesayete karşı tavrımı net koydum. Ama bugün hak hukuk doğru işlemiyor. Suçlu diye herşeyi yapamayız. İnsanlara iftira atamayız.
Yargılanan insanlar suçlu olabilir. Hatta bildiğimizden daha çok da suçları olabilir. Ama siz çocukları bile güldürecek suçlamalarla PKK'yı DEVSOL'u Ergenekon kurdu diyemezsiniz. Erzincan'daki gibi MİT'i basamazsınız. Savcıyı tutuklayamazsınız. MİT yanlış yapıyorsa şikayet edersiniz. İncelerler. Jandarma yanlış yapıyorsa müfettiş gelir araştırır. Cihaner yanlış yapmış olablilr, suçlu olabilir; ama makamında tutuklayamazsınız. Hukukta temel prensipler vardır.
MUHAFAZAKAR KESİM BUGÜN ZULMEDİYOR
Yöntemlerdeki pervasızlık, suçlu ilan edilen insanlar için delil oluşturmak benim eleştirdiğim. Kim olursa olsun Hukuka uygun araştırma yapılsın. Muhafazakar kesimler 28 Şubatta mağdurdu, askerler zulmediyordu. Bugün muhafazakar kesim zulmediyor, başka kesimler mağdur oldular.
DANIŞTAY SALDIRISI ERGENEKON'DAN FARKLI
Danıştay Saldırısı olayında saldırgan ile Ergenekon arasında bir bağlantı kurarsanız herkesi Ergenekon'a bağlayabilirsiniz. Ergenekon'a silahlı saldırı yapabilen bir örgüt havası verilmeye çalışılıyor. Dink meselesinde Türkiye'de öyle bir ortam yaratıldı ki, eylem yapacak hale geldi bir takım insanlar. Savcılar mermileri veren kişiye kadar herkesi ortaya çıkardı. Ama şimdi deniliyor ki örgüt ile ilişkili. Burada zorlanan ne?
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol